" Her yer en az bir defa görülmeyi hak ediyor "

GRANADA / İSPANYA

granada ispanya
Madrid'de kaldığımız üç günün sonunda Granada'ya doğru yola çıkmak için havaalanına gidiyoruz. Ama uçakla gitmek için değil. Daha önceden internet üzerinden kiraladığımız arabayı teslim almak için. Bu ayrıntıyı neden yazdığımı da ufaktan bir açıklayayım. İnternet'ten Holidaycars diye bir site üzerinden aracı kiraladım, kasko olarak da en full olanı yaptırdım ki, sorun yaşamayalım. Orada ek hiçbir ücret ödemeyeceğimiz yazılı idi. Ne var ki oradaki tedarikçi Frefly diye bir firma, benim yaptırdığım sigortanın geçerli olmadığını, vergiler falan olduğunu söyleyerek, tüm itirazlarıma rağmen,210 euro daha aldı. Hala daha holidaycars ile yazışıyoruz, özür dilediler ama iade edilen bir para olmadı. Bu firmaları kara listenize rahatlıkla alabilirsiniz.
Yeni kasa Opel Corsa araç verdiler ve navigasyona Granada yazarak yola çıktık. Daha 50 metre gitmeden yaya kaldırımında birileri bana bağırıp çağırıyor.Ne oluyor derken, hemen jeton düştü. Sigorta kavgasından kafa dağılmış, ışık yoksa geçiş önceliğinin yayalarda olduğu  Avrupa coğrafyasında olduğumu unutmuşum .
granada ispanya
Madrid Granada arası 420 km kadar ve aklımdan acelemiz yok nasıl olsa geze geze gideriz diye düşünüyorum. Gel gör ki yol boyu sıradan benzin istasyonlarından başka hiçbir şey yok. Yol kenarlarından başlayıp göz alabildiğine zeytinlikler var. Sadece birisinde kısa süre mola verip, bir şeyler yeyip içtik ve Granada'ya hiçte geze geze olmadan gittik. tek iyi tarafı Güneye gittikçe hava sıcaklığı daha da arttı ve bizi tam bir yaz havasında bir şehir karşıladı.
granada ispanya
Granada demek Alhamra demek gerisi boş, tarzında yazılar okumuştum ama bu kadarını da beklemiyordum. Otele yerleşip,biraz dinlendikten sonra artık gece olmuştu. Merkeze doğru gidip güzel bir yemek yiyelim, bir şeyler içelim diye yola koyulduk. Ama her şehirde olan merkezi bir yer, yenilen içilen,insan kalabalıkları olan bir meydan, merkez neyse burada bulmak mümkün değil. Katedralin yakınlarında açık olan 3-5 lokanta var, sonrası geniş alana yayılmış aralıklı ufak ufak lokantalar. Öyle canlı,kalabalık bir ortam yok. İyiki burada 2 gece kalacağız, zaten yarın Alhamra'yı gezer, sonrası akşam dinlenir,ertesi günde buradan gideriz düşüncesi ile mutlu oluyoruz.
granada ispanyagranada ispanya
Eğlenceli mekan anlamında pek bir şey yok desem de, eski binaların korunmuş olması her yerde olduğu gibi burada da geçerli. Sepetinde yük taşıyan eşekle sahibinin heykeli de ara sokaklarda önümüze çıkarak, şaşırtmıyor değil.
granada ispanya







granada ispanya
granada ispanya
granada ispanya
Bütün gezi yazılarına Alhamra'ya uzun bilet kuyrukları olduğu,o yüzden erkenden sıraya gitmek için orada olmak olduğu yazıyor. Kaldığımız otelin resepsiyonisti bile internette satışının 2 haftadan önceye bilet olmadığı, sabah 8 gibi gidip kuyruğa girersek saraya girebileceğimizi söyledi. Canımız sıkılmadı değil, tatildeyiz ve sabahın köründe kalkıp,kahvaltı yapıp saray gezmeye gideceğiz. Biz yinede internete başvuruyoruz, aa o da ne, 2 dk da öğleden sonra saat 2 ye giriş biletini alıyoruz. Saat 2 ye kadar gezecek vaktimiz var ve biz buranın saraydan sonraki gezilecek tek yerleri olan Albayzın ve Sacromento mahallelerindeyiz.
granada ispanya
granada ispanya

granada ispanya
granada ispanya
Albayzín şehrin en yüksek tepesinde,Alhamra'nın tam karşısında yer alan mahallesi. Daracık sokakları ile ünlü, her köşebaşının güzel süslenmiş evlerle dolu olduğu bir mahalle. Buradan şehrin ve Alhamra'nın manzarası güzel görünüyor. Bizim şansımız puslu bir hava vardı ve çok güzel uzak manzaralar çekemedim.Yinede granada'nın aslında büyük bir şehir olduğu yukarıdaki fotoğraflardan da anlaşılıyor.granada ispanyagranada ispanya
granada ispanya
Albayzın ile Alhamra arasında kalan mahalle,dünyaca ünlü Flamenko’nun doğum yeri olan Sacromonte. Burası eski bir çingene semti. Yamaçları oyarak yapılmış mağara evler Kapadokya’yı andırıyor, Bugün bildiğimiz flamenko, Güney Endülüs’te çok daha önce çingene kabileleri arasında ilkel formları görülmekle beraber, 18. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkmış, 19. yüzyılın ortalarına kadar yarı-gizli hayatını devam ettirmiş. Flamenkonun seceresi karışık. Hint ve Yunan ağıtları, Gregoryen şarkılar, İran melodileri, Mozarabik ceneza şarkıları, Yahudi ağıtları, Morisko şarkıları, Kastilya romansları ve Afrika dansları gibi kültürlerarası uzun bir yol katettikten sonra, tüm bu melodiler yerli Endülüs ritimleriyle kaynaşarak flamenko olarak bildiğimiz yeni türü doğurmuş.
granada ispanya
granada ispanya
Saat 14 ü biraz geçerken biz artık Alhambra sarayının önündeyiz. sarayla ilgili o kadar yazı okuyup, bir şeyler duymuşuz ki, biraz da bu merakımızın geçmesi için acele ediyoruz. hatta burada Yahya Kemal Beyatlı’nın İspanya’daki elçilik görevi sırasında (1929) kaleme aldığı satırlardan bir kısmını paylaşayım ki bu saraya verilen önemi biraz sizde merak ediniz.;«Elhamra’ya basit bir dış kapıdan giriliyor. Girerken hârikulâde bir mekan içine girileceğinin farkına bile varılmıyor. Girdikten sonra bir alemden başka bir aleme geçmiş, sanki bir rüyanın ortasına düşmüş gibi gözlerimi kapadım ve açtım, öylesine bir hayret içindeydim. Bu şaşkınlık daireden daireye geçtikçe arttı. Nazar değmemiş bir beyazlık içinde, sülüs bir yazı sarmaşığı gülümseyen bir güzellikle bütün duvarları sarmış; nakışın ve oymanın hudutsuz oyunları, tavanların derinliklerine kadar her tarafı örtmüş, ama her taraf yine de bembeyaz görünüyor.»

granada ispanya
granada ispanya
granada ispanya



granada ispanya

granada ispanya
granada ispanya
Sarayın kendisi kadar bahçesi ve bu bahçenin düzenlemesi de bir o kadar ünlü. Bu susuz tepeye su getirilmesi apayrı bir konu olmasına rağmen, bol sulu bir saray yapılmış.Bahçelerde suyu bolca  kullanmışlar ama aslında suyun dinlendirici sesini kullanmaya çalışmışlar. Her tarafta fıskiyeler, sürekli akan çeşmeler, havuzlar yapılmış.Biz kış ayında gittiğimizden fazla yeşilli,çiçekli değildi. Bahar aylarında çok daha güzel olduğu söyleniyor.
granada ispanyagranada ispanya

granada ispanya
granada ispanya

granada ispanya
Alhambra'nın uzun tarihinden bahsetme niyetinde değilim. orada çektiğim fotoğraflardan biraz kafanızda canlandırabileceğinizi düşünüyorum. Şunu belirtmek isterim ki bizim gibi Tarihi eser fışkıran İslam Coğrafyasından gidince hiçte öyle ağzınız açık kalmıyor. Bu bölgede İslam eserlerinin azlığı ve tarihi nostalji açısından dikkati çekmeye değiyor o başka tabii ki. Sarayın büyüklüğü,bahçe düzeni ne özellikle Nazir Palace'deki duvar işlemeleri gezip görmeyi fazlası ile hak ettiriyor.
granada ispanya
granada ispanya
granada ispanya
granada ispanya
Elhambra'ya giriş bileti alırken bu Nazir Palasa girecekseniz fiyat ona göre artıyor ve tam olarak saat kaçta gireceğiniz sorulup,ona göre bilet alınıyor. Saat 15.30 gireceğiz ama uzun kuyruk burada da oluşuyor ve gruplar halinde içeriye alıyorlar. İçeride nereyse bütün duvarlar taş oymalarla süslenmiş durumda. Bizde ki Mardin bölgesindeki taşlar gibi,yumuşak işlenmeye uygun bir taş çeşidi olduğundan, çok güzel desenler,İslami motifler yapılmış.
Bütün yazılarda bu sarayı gezmenin en az yarım günlük olduğu, hatta bir tam gün bile yetmeyebileceği yazılıyor. Biz yaklaşık 3 saatte gezdik ama koştur koştur gezmekten, yorgunluktan öldük. Artık Granada gezimizi tamamlayıp Sevilla'ya doğru yol almak için dinlenme vakti. 
ronda ispanya
ronda ispanya



ronda ispanya
Granada'dan Sevilla'ya doğru yol alırken yolu uzatmaya karar verdik. Hemingway’in ünlü "Çanlar Kimin İçin Çalıyor" romanının hikayesinin de geçtiği Ronda şehrine gidiyoruz. Burasını asıl ünü, uçurumun tepesine yerleşik bir şehir olmasında yatıyor.Öyleki uçurumun başında ki seyir balkonundan aşağıya bakmak bile insanı ürpertiyor.
ronda ispanyaronda ispanya


ronda ispanya
ronda ispanya

ronda ispanya

ronda ispanya
Mimar Jose Martin de Aldehuela tarafından 1793 yılında inşa edilen köprü, uçurumlar üzerine kurulu iki yakayı birbirine bağlıyor. İspanya iç savaşı sırasında faşistler bu köprüden elleri bağlanarak aşağıya atılıyorlarmış. Köprünün her iki yanındaki derin Kanyonun etrafındaki evler,restoranlar sanki uçuruma yuvarlacakmış gibi,hiç güvenli gibi durmasalar da yüzyıllardır böyle bir olay olmamış tabii ki. 
ronda ispanya
ronda ispanya

ronda ispanya
Ronda'da Arnavut kaldırımlı uzun ve tarfiğe kapalı, epey işlek bir ana cadde var.Boğa güreşi burada çok popülermiş.Efsanevi Boğa Güreşçisi ve Ronda Tarzı Boğa Güreşi’nin yaratıcısı Pedro Romero nun heykeli bile dikilmiş.
Yarım gün kadar Ronda'da gezmek yetiyor. Buralara yakın gezmelere yolunuz düşerse Ronda aklınızda bulunsun isterim. Gittiğinize pişman olmayacağınız, belleğinizde değişik anılar bırakacağı kesin..

Biz artık çok merak ettiğimiz Sevilla'ya doğru yola çıkıyoruz...