" Her yer en az bir defa görülmeyi hak ediyor "

Cumartesi

KUŞADASI / SÖKE


Kuşadası'nın kış aylarında bile kalabalık olduğunu bilmezdim. Merkezdeki sahil boyunca karavanı park edecek yer bulamadık. Aklıma daha önce duyduğum Devlet Hastanesi otoparkı geldi. Orası ayni zamanda sanırım en güzel Kuşadası manzarası olan yerlerden birisi. Günlerden Cuma ve karavanı orada hastaneden uzak ve çok güzel manzaralı yere park ettik. Gecelemeyi orada yapacağız.









Bütün gün Kuşadası'nı gezdik. Akşamda belediyenin tiyatrosunda Nazım'ın bir oyunu varmış, onu bile izledik ve gece yürüyerek gelip karavanda uyuduk. Sabah uyandığımızda bizi ufak bir sürpriz karşıladı.   Kaldığınız yerler güvenli mi diye soranlara örnek . Gece otopark girişini zincirlemişler, içeride kalmışız. Hastane güvenlik arkadaşları bulup rica ettim, gelip  zinciri açarak bizi özgür bıraktılar. Meğerse akşamları ve hafta sonları otoparkın bu bölümünü kilitliyorlarmış. Bundan daha güvenli yer mi olurmuş.

Hastane parkından kurtulduktan sonra Güzelçamlı'ya gittik. Sezon dışı olduğu için sahil bomboştu. Manzara ve yürüyüş için çok sevdik ve burada iki gün kaldık. Tam balıkçı barınağının yanında denize sıfır kaldık. Arada denize olta salladım ama kısmette balıkçı kooperatifinden satın almak varmış. Güzelçamlı Kuşadası bölgesinin en güzel yeri. Bir tarafında Milli Parklar olması nedeniyle yapılaşma da az ve çok temiz havası var.
 Ev fiyatlarını soralım dedik. Şimdilik kendimiz için değil, teyzem işin (ki sonra oradan ev satın aldık ona),vatandaş burayı övecek ya, abartması lazım. Fotoğraflarda Davutlar tarafında görünen su deposu var en fazla 1 km ileride, orayı gösterdi. O su deposunun öbür tarafında hava çok kirli, nefes alınamıyor ama bu taraf milli parklara yakın, hava çok temiz, astım hastaları buraya geliyor dedi.. Dayı orada görünmeyen hava duvarı mı var diyecektim, kendime oğlum poliklinikte değilsin boşver sallasın dedim😃


Milli park giriş fiyatlarına baktınız mı? Altı üstü devletin ormanı işte..Fiyatlar bana yüksek geldi. Yoksa çok fakirim de haberim mi yok. Minibüs ve Karavan aynı fiyatmış. Bu Milli parklar işine hep sinir oluyorum ama burada bu kadar yeterli.. En iyisi artık Söke taraflarına gidelim.



İlk gittiğimiz yer Söke Doğanbey köyü..Mübadelede Rumlar ile yer değiştirilen köylerimizden. Benim de ilk defa gördüğüm yerlerden oldu. Tipik dağın yamacında kurulmuş Rum köyü iken şimdilerde turistik bir köy haline gelmiş.Küçük pansiyonlar,kafeler filan var.  Konuştuğum köylü vatandaşın anlattığına göre, yerlerini çok ucuza dışarıdan gelenlere satıp, aşağıda deniz kenarına taşınmışlar ama şimdi eski köy pahalanınca çok pişman olmuşlar. Yolunuz düşerse bu bölgeyi mutlaka görün derim.
Söke Karina bölgesini Güzelçamlı'daki Milli Parkın Söke tarafı olarak düşünün.. Balık lokantaları var ve sonrası askeri alan,girişi yasak bölge. Oradaki lokantalar hakkındaki yorumlar pek iyi değil ama  manzaraları, hele gün batımı çok güzel.  

  
Yolun sonundaki Karina'dan biraz geride balıkçı barınağı var. Manzara çok güzel olunca geceyi burada geçirelim dedik. Bunda balıkçıların denizden yeni getirdikleri ve insan oğlunun yiyebileceği en taze balıkların da katkısı oldu.

 




Karavan ile gezmenin en güzel tarafı.. Sabah uyandığımızda ki karavan penceresinden çektiğim fotoğrafı paylaşmam yeterli sanırım.  

Bu bölge benim için gerçek bir süpriz oldu ve tekrar gidilecekler listesine eklendi.
Yola devam...

İLK GEZİ / İSTANBUL'A VEDA

 Hoşcakal İstanbul

Karavan ile ilk uzun yola çıkışımız, ilk şehir dışına çıkışımız İstanbul'dan Ege sahillerine niyeti ile başladı. İstanbul'un yorucu yoğunluğundan,trafik keşmekeşinden nefret eden benim için İstanbul'dan her kaçış bana huzur verir. Ancak bu defa nerede, ne kadar kalacağız planı olmadan bir nevi "plan; plansızlık" diyerek yola çıktık.Ömrü boyunca otomobil kullanmış olan birisi olarak en büyük endişem gözüme kocaman gelen bu aracı rahat kullanabilecek miyim, daracık yollarda nasıl olacak.. Örneğin feribota girerken sıkıntı çekecek miyim?..
Eskihisar feribotuna rahat şekilde girince derin bir ohh çektim. Sanırsın minibüs değil de çift katlı otobüs kullanıyorum. Gülmeyin, acemilik böyle bir şey..Normalde feribota binince hemen üst katlara çıkardık ama karavan olunca öyle olmadı. Tuzla'dan oraya gelene kadar pek çok eşya ortalığa saçıldığı için onları tekrar yerleştirdik. Sonra da karavan olmasının avantajını kullanmaya başlayalım diye,feribotun bayat çayı yerine kendi kahvemizi yapıp, içerek vakit geçirdik.



















İstanbul Ayvalık arasını artık ezbere bildiğimizden olsa gerek ilk hedefimiz Ayvalık oldu. Yeni yılın ilk günleri olmasına rağmen şansımıza güzel güneşli günlere denk geldik. Karavanı gece konaklayacağımız Çamlık bölgesinde muhteşem manzaralı bir yere park ettik.

 



















 Ayvalık'a daha önceleri hep yaz mevsiminde geldiğimiz için hep kalabalık ve çok sıcak olurdu. O yüzden olsa gerek arka sokaklarını çok fazla gezmemiştik. Bu defa acele etmeden, aheste aheste tüm daracık sokaklarını yürüdük. İnsanın acelesi olmadan, yapacak bir işi de olmadan gezmesi bir başka oluyor. Neredeyse tüm eski Rum evlerini gördük. Meğerse Ayvalık'ın arka, ara sokaklarında apayrı bir dünya varmış.






























İkinci gün daha önce görüp, çok beğendiğimiz Gömeç Keremköy Sahiline gittik.Yıkıntı halindeki bina 1800' lerde Almanların yaptığı, sonra terk edip gittikleri eski zeytinyağı fabrikası. Denizde küçük adalar olduğu için çok dingin, dalgasız bir denizi var. İskelede balık tutanların oraya internetten görüp aldığım ipten yapılmış balık yakalama kafesi attım. Yemimiz olmadığından içine 1-2 parça ekmek koydum. Eğer gece boyu yakalarsa yemek beleşe gelecekti ama olmadı. Gündüz etraf insan doluydu ama gece kimse kalmadı, üstelik hiç aydınlatma yokmuş, zifiri karanlıkta kaldık İlk acemilik günlerimiz olduğu için sokak lambası var mı diye bakmak bile aklımıza gelmemiş. Tecrübeleniyoruz!




 


Artık daha sıcak olur diye güneye,İzmir'e doğru yola koyulma vakti. Ayvalık'dan çıktık Altınova taraflarında yol kenarında kalabalık insanlar. Eee, bizim işimiz gezip, görmek.. Meğerse Deve güreşleri yarışması varmış. İlk defa Deve güreşleri izledim. Beğendim mi?, hayır. Hayvanlar çok eziyet çekiyorlar. İnsanlar sabahın erken saatinde sahanın kenarında çilingir sofralarını kurmuşlar içiyorlar. Toz, toprak içerisinde, bol pis kokulu bir ortam. Geleneksel işler ama pek iç açıcı gelmedi. Hava zaten soğumuştu, daha fazla üşümeden yola devam edelim dedik.. İstikamet İzmir' orada görüşmek dileği ile...