" Her yer en az bir defa görülmeyi hak ediyor "

İSVEÇ -1 ( TORNİO - STOCKHOLM )

 

Karavan ile Rusya tarafından Finlandiya'ya giriş yapınca, feribot geçişi yapmak istemeyince, mecburen Bothni Körfezini dolaşmak gerekiyor. Biz de öyle yapınca İsveç'e Tornio şehrinden giriş yaptık. Kuzey ülkelerinin olmazsa olmaz yağmurlu havası peşimizi bırakmıyor. Öyle ki Luea şehrinde bir gece konakladık ama sadece bir AVM nin otoparkında konaklamak için kaldık. Yağmurdan dışarıda gezmek mümkün bile olmadı. Biz de ertesi günü sabahtan Stockholm istikametine devam ettik.







Yol üzerindeki gezi molamızı Gammelstad'da verdik.

Olayı şöyle düşünün. Evinizin uzağında bir cami var ve Cuma ve bayram namazları için oraya gidiyorsunuz. Cami uzak olduğu için onun yanına bir klübe ev yapıp, gidince dönüş için geç kalırsanız o evinizde kalıyorsunuz.
İşte burası onun İsveç usulü kilise ziyareti için olan yeri. 16. Yüzyılda insanlar kiliseye gelince orada bir gece kalmak için bu klübe evleri yapmışlar. Şimdilerde Unesco tarafından korumaya alınmış turistik bir yer halini almış.



Hemen bitişiğinde eski bir çiftliği olduğu gibi koruyup, ziyarete açmışlar. Bütün her tarafı gezmek ücretsiz. Hemen köyün dibinde 65.6475, 22.0361 konumunda karavanlar için kalınabilecek park da var. Biz burada kalmadık ama kalınabilir.
Etraf taze ısırgan dolu. Karadeniz gelini olan eşim bir poşet topladı, akşamki menü belli oldu. Aslında çiftlikte karalahanalar da var ama izinsiz toplamak istemedik.





İtiraf edeyim, bu Coğrafyada gezerken insan biraz sinir oluyor. Coğrafya bu kadar mı güzel olur. Bizim farklı yerlerde doğmuş olmamız bizim isteğimizle olmadı ki .. gel de sinir olma )).. Neyse daha yeni başladık hemen sinir olmayalım. Ama güze manzaralara bakar mısınız. Yol boyu giderken bir deniz feneri görünce saptık ve karşımıza bu manzaralar çıktı. Karavan ile burada kalmak da mümkün ama biraz daha yol alalım diye, biraz oyalanıp devam ettik.













Günlerden 24 Temmuz ve İsveç içindeki yolculuğumuz devam ediyor. Bugün Lejonströmsbron şehrine ulaştık.
Akşam 1737 yılında yapılmış, İsveç'in en eski ahşap köprüsünün yakınında, bir başka ahşap köprünün dibinde kaldık. Konumu 64.7510, 20.9229 .. Çok sessiz, sakin bir yer. Ama kardeşim burada yağmurdan aman yok ki. İsveç'e girdiğimizden beri sürekli yağıyor. Tamam ben Karadeniz'liyim, yağmura alışığım ama şuraya üç günlüğüne gelmişiz azcık güneş görseydik, çıkıp rahat dolaşsaydık ne olurdu.. Sabah yürüyüşünde günlük doğal nevalemizi de topladık. Artık gidebiliriz.
Bir emekli hekim notu da yazayım. Kış aylarında uzun bir dönem ülkede gündüzler 5 saatten daha kısa sürüyormuş . Mevsimsel Affektif Bozukluk olarak adlandırılan bir depresyon türü, ülkede en yaygın görülen psikolojik rahatsızlık olarak biliniyor . Bu durumu iyileştirmek isteyen İsveç yönetimi, insanlar en azından otobüs beklerken biraz ışık görsünler diye otobüs duraklarına ışıklı kutular yerleştirmiş. Ne kadar işe yaradıkları ise tartışılır ama gerçek böyle..
Belki de bu soğuk ve kasvetli havaların etkisi ile olsa gerek, insanlarını da çok soğuk buldum. Normal medeni ülkelerde özellikle doğada yürüyüş yapan insanlar bir birleri ile göz teması kurup, kısa bir selamlaşma yaparlar. Buradakiler o açıdan da soğuklar.







Nerede olduğumu tam bilmiyorum ama bildiğim İstanbul 2. Köprü manzarasında değilim Burası Kuzeyde, İsveç'in en ünlü yerlerinden birisiymiş. Bu köprü 1993 - 1997 yılları arasında 182 metre yüksekliğindeki dikmelerle inşa edilmiş ve direkleri 203,5 m olan Öresund Köprüsü. 2000 yılında tamamlanana kadar kısa bir süre İsveç'in en yüksek binası olmuş. Her halükarda, 1.210 metre ile hala İsveç'in en uzun köprü açıklığına sahipmiş.
Kuzey köprü ayağının yanındaki Hotell Höga Kusten'de iyi bir dinlenme alanı ve köprünün güzel manzaralarını sunan bir seyir noktası var ve biz şimdi tam oradayız.
Bu İsveç'de insan ekmek elden balık gölden yaşar gider valla. Yol üstünde bir yerde 2 saat mola verdik. Ben 4 balık yakaladım, Havva blueberry topladı. Daha ne olsun.
Ayrıca bir bilgi. Kimse Türkiye'de karavan sayısı çok arttı demesin . Burada yollarda 4 araçtan birisi kesin karavan. Her türlüsü var. Benim karavandan çok daha garibanları olduğu için kendimi kötü hissetmiyorum. Ama öyle Amerika'da gördüğüm devasa karavanlar hiç yok. Yollarda her 20-30 km. de bir wc, atık boşaltma yerleri var. Bazılarında içme suyu bile var. Hemen her evin kapısında bir karavan, bir tekne var. İsveç'te 110 bin tane irili ufaklı göl varmış. Her yer göl ve manzaraları muhteşem güzel. Sanırım her gölde yüzülebiliyor ve de her gölde balık var. İsterseniz daha fazla kıskandırmayayım. Ben çatladım zaten. Bana yarasın o vakit!.


Karavancıların yolu isterlerse bir şekilde buluşuyor. İstedik ve buluştuk. sevgili dostlarımız Pelin & Halil Aker çifti ile İsveç'in köylerinde buluştuk. Şimdi ocak başında somon zamanı.




Manzaralar dün akşam konakladığımız yerden. İsveç'in Gavle diye bir yerleşim yeri. Artık muhtemelen Stockholm'e kadar arkadaşlar ile beraber takılacağız. Sahile karavanları park ettik. Manzara muhteşem güzel. Aslında daha çok fotoğraf var ama bir blog için bu kadarı bile fazladır sanırım. Biz göl kenarında otururken bebek arabası ile bebeğini gezdiren bir adam Türkçe konuştuğumuzu görünce selam verdi. Çok güzel Türkçe konuşuyor. Sen kimsin, nerelisin filan sorduk. Afganistan'lıymış. Bildiğimiz kaçak yollardan Türkiye'ye gelmiş. 4 ay kadar Konya'da kalmış ve sonra bir şekilde buraya gelmiş. İşi yok, çalışmıyor. Burada oturuyormuş ve İsveç devleti ona aylık 2 000 dolar para veriyormuş. Yaşadığı yer dünya cenneti gibi güzel. İnsan düşünüyor, Afganistan coğrafyası nere burası nere! Koşullar bu kadar mı farklı olur? Oluyormuş!



28 temmuz günü İsveç'in Uppsala şehrine geldik. .. İsveç'in en büyük Katedrali burada. Orayı gezdik ve sonrasında çarşısında dolaşırken iki adam bize Türkçe selam verdi. Birisi önünde durduğumuz kafenin sahibiymiş. Adam Antep'li bir Türk. Aslında Türkiye'li demem lazım. Buralarda pek çoğu Türk demiyor, Türkiye'li demeyi tercih ediyor. Adam İstanbul'dan dün akşam gelmiş. Bir daha da gitmem dedi. Türkiye'de her şeyin çok bozulduğunu, çok pahalı olduğunu ve asıl herkesin birbirine kazıklama peşinde olduğunu anlattı. Sheraton otelinde bir haftalık rezervasyon yaptırıp, parasını peşin ödemiş. Taksici otele giderken bizi otel etrafında üç defa döndürdü diye anlattı. Sarıyer tarafında bir yerde saçını kestirmiş, berber 1 350 lira almış. İstanbul'a ancak 3 gün dayanabildik, eşime hadi geri gidiyoruz dedim ve geldik diye anlattı. Dikkat buyurun, bu vatandaş burada kıytırıktan bir kafenin işlemecisi..

Uppsala eski bir Viking köyü imiş. Şimdilerde Vikinglerden pek bir şey kalmamış ama tarih kültür adına yaşatmaya çalışıyorlar.

Araya sosyal mesajlar sıkıştırıyor olmam umarım birilerini rahatsız etmiyordur. Naapalım, her gezginin direksiyon tutma şekli farklıdır )).. en iyisi Stockholm'de görüşmek üzere burada keselim..

MEVLANA TÖRENLERİ 2024