" Her yer en az bir defa görülmeyi hak ediyor "

İSVEÇ -2 ( STOCKHOLM - OSLO )

 

23 Ağustos 1973 yılında İsveç’in başkenti Stockholm’e bir banka soygunu gerçekleşir. Bankayı soyanlar 6 gün boyunca insanları rehin tutar. Rehineler bu süreç içinde duygusal olarak rehin alan suçlulara karşı bir bağ kurmuşlardır. Olayın devamındaki mahkeme sürecinde ise asıl ilginç olanı rehineler aralarında para toplayıp hırsızların savunma masraflarını karşılamışlar. Soygun sona erdiğinde rehinelerin, soygunculara karşı şefkat ve empati kurma gibi olumlu duygular besledikleri ortaya çıkmıştır. Hatta banka çalışanlarından bir bayan görevli nişanlısından ayrılarak, hırsızlardan birinin cezası bittikten sonra onunla evlenmiştir. O yıllarda bu durum “bankadan para çalamadılar, ama rehinelerin kalbini çaldılar” diye yorumlanmıştır.
İşte bu olaydan sonra Stockholm Sendromu tanımlanmıştır. Bireylerin kendisini zor durumda bırakan ve hatta yıpratan durumlara boyun eğmesi, bu durumu savunması, görmezden gelmesi, mağdur edilmesine rağmen ezenin yanında olması, hatta ezen kişiye karşı olumlu duygu beslemesi olarak tanımlanabilir.
Bu bilgiyi bugün Stockholm'de olduğumuz için yazdım. Yoksa memleketin durumu ile ilgili ince mesaj içermemektedir. Lütfen yanlış anlaşılmasın ))

Gezmekten canım çıkıp, banklarında yattığım bir Stockholm akşamından herkese selamlar.







Stockholm trafiği yoğun bir şehir ve Karavanlar için uygun yer bulması zor bir şehir. Şehir içi ücretsiz park yok. İlk gecelemeyi ücretsiz olan 59.3000, 17.9301 konumunda, merkeze 13 km uzaklıkta milli parkta yaptık. Geniş alan, sahili güzel. Yürüyüşe uygun.
Sonraki gün Stockholm’de 59.3539654, 18.1387935 konumuna karavanları ücretsiz park edip, metro kullanarak, Stockholm Belediye binası, Şehir müzesi, tarihi bölge Gamla Stan Adası, Royal Palas (kraliyet sarayı) vb .gezdik. Gecelemeyi gündüz park ettiğimiz konumda yaptık.






Pazar günü otoparklar genellikle ücretsiz. 59.3370020, 18.105301 konumuna ücretsiz park edip yürüme mesafesinde, müzeler bölgesini ve Djurgarden Adası’ndaki Vasa Müzesi’ni gezdik. Müzede ilk yolculuğunda batan, neredeyse tamamen bozulmadan denizden çıkartılan 17. yüzyıldan kalma tek Viking gemisini gördük. Giriş 190 kr.

Bu benim Stockholm'e ikinci gelişim olduğu için çok fazla ilgimi çekmedi. Arkadaşlar ile yürüyerek gezmekten ayağımıza kara sular indi o ayrı konu.
30 Temmuz günü artık Stockholm merkezi gezimizi bitirdik. Ertesi gün Pazartesi olacağı için, trafiğine takılmadan şehir dışına çıkıp, rotamızda biraz yol alalım dedik. 30 km kadar gelerek Södertolje'de Masnaran gölü yanında ufak ama çok güzel bir kamp alanına geldik. Burası 59.1676, 27.5951 konumunda, geniş bir alan. 24 saat ücretsiz. tertemiz sıcak duş wc var. Göle girenler vardı ama bulanık, soğuk bir su olduğu için ben girmedim. Yoksa kaçırmazdım.

31 Temmuz sabahı arkadaşlar ile vedalaşıp ayrıldık. Çok fena yağmur yağıyor. Kvicksund şehrindeki Tumbo Husvagnar Karavan şirketinin ücretsiz Karavan parkına kadar geldik. Elektrik prizimiz uymadığı için elektrik alamadım ama su ve atık işini hallettik. Baktık güzel, konforlu yer, gecelemeyi burada yaptık. Firmanın karavanlarını görmeye gittik. Moralimiz bozulup geri döndük. Onlar karavan ise bizimkilere başka bir isim bulmalı dedik!.




"Biz bu dünyada var olmaya mahkumuz, bu yüzden hayatı en düzgün şekilde inşa etmeliyiz. Benim siyasi görüşümün temeli bu."
Bu sözler 1986'da uğradığı silahlı saldırının ardından hayatını kaybeden İsveç Başbakanı Olof Palme'ye ait.
Şimdi bulunduğumuz İsveç'in Örebro kentinde ana caddelere, konser salonuna filan onun adını verilmiş olarak görünce, İsveç'ten ayrılmadan önce onun adını sizlerle de paylaşmak istedim.
Bir işçi toplantısında ant içercesine söyledikleri ise bir sosyal demokrat yemini olarak hafızalara kazınabilir;
"Ben bir sosyal demokratım ve bununla gurur duyuyorum. Genç bir adamken komünist ülkelerdeki baskıyı ve özgürlük yoksunluğunu gördüm. Benim hükümlerim kitlesel işsizliği, sosyal adaletsizliği, savaşı ve silah yarışını gördükçe daha da geçerlilik kazanıyor"
demiştir.
28 Şubat 1986'da eşi ile gittiği sinema salonundan çıkıp evine yürürken, arkadan yaklaşan bir kişinin yakın mesafeden açtığı ateş sonucu hayatını kaybetmişti. Katilin kim olduğu kesin bilinememekle birlikte PKK bağlantılı bir cinayet olduğu çokça iddia edilmiştir. Türkiye'de de pek çok parka, salona adı verilen bu ünlü Sosyal demokratı saygı ile selamlıyorum.
Sokaklarında gezerken Suriye'li tatlıcı dükkanı yüzünden kendimi Arap yarımadasında sandığım ve Allah'tan tesadüfen girdiğim Briç turnuvasını görünce kendime geldiğim bu şirin şehri arkada bırakıp, Oslo yoluna devam..




Nerede olduğumuzu tam bilmiyorum ama konum 59.6221, 11.2823 . Oslo'ya 70 km yolumuz kaldı. Bizim köy kadar olmasa da bir köy molası verdik. Burası aslında bir köy fırının bahçesi. Kendi tarlalarından elde ettikleri buğdayın unundan çeşitli ekmekler yapıyorlarmış ve ekmekleri çok ünlüymüş. Şansımıza fırın sahipleri tatile gitmişlerdi. Bizi yaşlı anneleri karşıladı, çok sıcak davrandı ama maalesef sıcak ekmek yoktu. Sırf böylesi yere destek olsun diye dolaptan dondurulmuş ekmek satın aldık. Çünkü aynı zamanda bahçelerinde karavanların kalmasına izin veriyorlar. Su filan da var. Manzara zaten görüldüğü gibi.. daha ne olsun.. O vakit bana afiyet olsun!

3 temmuz sabahı yola çıkıp Oslo havaalanı yakında, havaalanına 10 km uzaklıkta bir göl kenarındaki parka gittik. Artık heyecanlıyız. Nasıl olmayalım, tee Moğolistan'lara gidip gelmişiz ve o kadar zamandır kızımızı görmemişiz. Artık onu bekliyoruz.. Önce bi buluşalım, sonra yazılara bakarız..