" Her yer en az bir defa görülmeyi hak ediyor "

21- MOĞOLİSTAN GİRİŞ

 

Karavan ile buralara kadar gelmek inanılır gibi değil diyeceğim ama bir aksilik olmaz ise Ulanbatur'a kadar daha dünya kadar yolumuz var. Rusya sınır kapışından geçip Moğolistan sınır kapısına varmak için bozuk yollardan yarım saatlik bir sürüş yapılıyor. İn cin top oynayan ıssız ve biraz da ürkütücü bir yolculuk. Rusya'da mıyız Moğolistan'da mıyız belli değil. 2700 m rakımda ki Taşhanta sınır kapısı daha çok barakalardan kurulmuş bir yer. Burada çalışanlar nerede oturur, nereden gider gelirler, burada nasıl yaşarlar.. Enteresan bir yer. 

Gümrük geçiş işlemleri hızlı oldu. Çalışanlar iyi niyetli, yardımcı olmaya çalışıyorlar. Gümrük çıkışında görevli sandığım birisi önümü kesti, belgelerini al gel diye tarif etti. alıp gittim, bana sormadan bir şeyler doldurdu, para istedi. Doldurduğu belgeye bakınca Moğolistan sigortası olduğunu anladım. Yapacak bir şey yok, mecburen ödedim. Orada ısrarla para bozmak istediler. 100 dolar verdim bana bir avuç dolusu Moğolistan parası verdiler. Saydık 330 bin Moğol Tugriki.. Sonradan öğrendik ki ucuza bozmuşlar ama  zaten dünyanın her yerinde kapı girişlerinde hep böyledir. 

17 Mayıs itibariyle artık resmen Moğolistan'dayız.  Rusya'nın bol sulu, yeşil arazilerinden sonra bir anda her şey değişti. Artık tek bir ağacın, yeşilliğin olmadı kupkuru çorak bir arazinin ortasında yolculuk başladı. Sınırdan sonraki ilk şehir olan bayan Ölgi'de konaklayacağız. 





Koca Moğolistan'a giriş yaptığımız ilk şehir Olgi'de Pamukkale adında bir Türkün olduğu söylenen restoran var. Söylenen diyorum çünkü İçeri girip oturunca çalışanlara patron ile tanışmak istediğimizi söyledik ama önce üst katta toplantıda dediler, sonra çıkmış filan dediler. Görüşemedik ama zaten sanki görüşülmek istenmedik gibi hissettik. Burada akşam yemeği yedik ama sanırım yolculuğumuzun buraya kadar olan kısmında yediğimiz en kötü yemeği yedik.

Sınır kapısında tanışıp, akşam bu restoranda buluştuğumuz arkadaş telefon hat işlerimize yardımcı oldu. Burada turist tarifesi farklıymış, bizim hatları kendisi ve akrabaları adına yaptırdı. Oradaki bir garson 4 yıl Bursa'da, 2 yıl Çanakkale'de okudum dedi. Bizim telefon hat işine yardımcı olan bir başka Moğolistan Kazağı arkadaş İstanbul Üniversitesi İktisat mezunuymuş. Sabah benim telefonuma e-sim almak için gittiğim telefoncu da çalışan eleman Kayseri'de işletme okumuş. Ne oluyor laynn dedim)).. Olgi denen yer de tanrının unuttuğu bir yer. Başkent Ulanbatura 1800 km uzaklıkta. Türkiye'ye buradan nasıl gidiyorsunuz diye sordum ya Ulanbatur'dan yada Kazakistan Astana'dan dediler. İki yer de o kadar uzak ki, inanılır gibi değil.
Yol boyu geniş arazi var ama bir tek yeşil ot, ağacı geçtim fidan bile yok. Olgi'de iktisatçı vatandaşa, her yer taş toprak o havyanlar ne bulup yiyorlar diye sordum. Gülerek inekler büyük taş, koyunlar küçük taş yiyorlar dedi.. o derece.
Rusya sınır kapısını geçip Moğolistan'a girince zaman tünelinde 100 yıl geriye gitmiş gibi oluyor dedim. Abi çok iyimsersin, bence 200 yıl geriye gitmiş gibi oluyor dedi.
Bu bölge Moğolistan Kazak'ların bölgesi. Aslında Türk ve Müslümanlar. Sabah telefoncu çocuk, bunun çok sıkıntısını çektiklerini anlattı. Kendilerine hep tehlikeli adamlar gözü ile bakılıyormuş. Aşağıda Uygur Türkleri nedeniyle Çin, batıda Kendi Kazak Rusları nedeniyle Rusya, doğuda Moğolistan merkezi yönetimi gözünde potansiyel tehlike olarak görülüyoruz diye anlattı..










Sabah Ölgi'den yola çıktık. Yollar bizi şaşırtıcı derecede güzel. Muhtemelen yeni yapılmış, tertemiz bir asfalt yol. Yolun bir yerinde gişeler var, 1000 Tugrik para aldılar. Hesap videoda var gerçi ama yaklaşık 5 lira ediyor. Moğolistan gezisi için en büyük korkumuz yolların çok kötü olduğu bilgisiydi. Umarım yollar hep böyle güzel olur. 

Moğolistan ülke olarak çok yüksek rakımlı zaten ve buralarda da ortalama 2400 rakımda yol alıyoruz. Mevsim ve yükseklik nedeniyle dışarısı buz gibi soğuk. Karavan içinden bakınca dışarısı günlük güneşlik gibi duruyor olabilir ama ortalaması 2-3 derece. 






Öğleden sonra Hovd şehrine geldik. Merkezdeki tiyatro binasının yanına karavanı park ettik. Artık çoktandır biliyoruz ki bu coğrafyada karavanı gözüne kestirdiğin her yere park edebilirsin. Kimse gelip de buraya park yasak demiyor. Bizim için artık  önce güvenlik, sonra konforlu olacağını düşündüğümüz her yer karavan park yeri. 

Hovd eski bir yerleşim yeri. Hem tarihi hem de ortalığın görüntüsü açısından. Etrafı biraz dolaştık. İki tane Cami gördük. Merkeze yakın bir yerde Budist tapınağı da var. Budist tapınağındaki çok sayıdaki Buda heykeli ilginçti. 





19 Mayıs sabahı Hovd'dan yola çıktık. Aralarda tipik Moğol çadırları olan yerler olsa da genel olarak çok ıssız yollardan geçerek Bulgan'a geldik. aslında niyetimiz Bulgan'da kalmaktı ancak gördük ki Bulgan tozun toprağın içerisinde küçük bir yerleşim yeri. En iyisi Altay iline kadar devam edelim dedik ve yola devam.







Kervancılığa başladığım zamandan beri "acelen varsa ne işin var karavanda" diyordum. Artık buna yeni bir söz ekliyorum. "acelen varsa ne işin var Moğolistan'da".. Burada coğrafya o kadar büyük ki, yollar git git bitmiyor. Üstelik kilometrelerce gidiyorsun ve insanlığa dair hiçbir işaret yok. Ne bir insan nede insanın yaşadığına dair bir işaret. Yine öylesi uzun bir yolculuktan sonra Altay şehrine geldik. Altay buraların büyük şehirlerinden sayılıyor. havaalanı bile var ancak burası da tek katlı eski evlerden oluşan, gelişmekten nasibini alamamış bir yerleşim yeri. Burada da şehre hakim küçük bir tepede Budist tapınağı var. Tapınak terk edilmiş gibi duruyor, her yer pislik içindeydi.

Soğuklardan bahsediyorum ya, burada soğuğun zirvesini gördük. Sıcaklık gece eksi 5 lere düştü. Karavan içerisinde bizde sorun yok ama ya su depolarımız, mazotumuz donarsa endişesi yaşadık. Şükür ki sabah baktık ki asayiş berkemal!







Bugün 385 km yol yaparak Bayankhongor şehrine geldik.
Yol boyunca uçsuz bucaksız çöl manzarası olduğu için hep aynı manzara diye fotoğraf bile çekmedim. Mola verdiğimiz yerlerde bir kaç tane ancak. Şimdi geldiğimiz yerde iki tane müze var, onları gezdik. Dünyada 300 tane dinazor bulunmuş. Bunların 80 tanesi Moğolistan'da bulunmuş ve en büyüğü bugün gördüğümüz imiş.
Bugün sizlere Moğolistan hakkında edindiğim bilgilerden biraz özet yapayım.
Dünyadaki en eski milli park olma unvanına sahip olan “Bogd Khan UII Ulusal Parkı” Moğolistan’da yer almaktadır. Moğolistan’ın üç tarafı Çin ile sınırlandırılmıştır.
Moğolistan’ın başkenti olan Ulanbator “kırmızı/kızıl kahraman” anlamını taşır. Ayrıca Ankara ile kardeş şehirdir. Ortalama
eksi 1,3 santigrat derece ile dünyanın en soğuk başkentidir. Dünyanın en soğuk ikinci başkenti Kazakistan'da yıllık ortalama sıcaklık 3,5 derece olan Astana'dır.
Moğolistan 1964 senesinde Birleşmiş Milletler’ e üye olmuştur. Fakat 1987 senesine kadar Amerika başta olmak üzere onlarca ülke Moğolistan’ın varlığını tanımamıştır.
Ülkenin toprakları ortalama 1600 metrelik rakıma sahiptir. Bu anlamda dünyanın en yüksekte bulunan ülkeleri arasında sayılmaktadır.
Moğolistan’ın denize sınırı yoktur
Kilometre kereye düşen kişi sayısı 3’tür. Nüfus yoğunluğu en düşük ülkedir.
Moğolistan’da inanılan din genellikle Tibet Budizm’dir.
Güzellikleri ile göz kamaştıran kar leoparının ana vatanı Moğolistan’dır.
Ülkenin nüfusu oldukça gençtir. Her 3 kişiden birisinin yaşı 18’in altındadır.
Cengiz Han’ın hazırladığı yasalara göre suyu kirletmek en büyük suçlardan ve cezası ölümmüş.
Ulusal içeceği kısrak sütüdür.
Söylenene göre Moğollar giydikleri pantolonlara takmış oldukları kemerleri asla göbeklerinin üstüne çekmezler. Onlara göre çekik gözlü olan ve kemerlerini göbeklerinin üstüne alan kişiler Çinlidir.
Başkentte yer alan Moğolistan Devlet Üniversitesi, 1942 yılında kurulmuştur. Bu üniversite, ülkedeki tek üniversitedir.
Moğollar etnik bir ırkı değil aslında siyasi bir topluluğu anlatmaktadır. Farklı kökenlerden kişiler bulunsa da Moğolistan’da bulunan kişilere Moğol denmektedir.
Son olarak.. Kırgız kızlarının yüzleri, Rus kızlarının her şeyi güzel, Moğol kızlarının hiçbir şeyi..))







Günlerden oldu 21 Mayıs. Bugün Bayankhorhor'dan Horhorin'e 380 km yol yaptık. Yol üzerinde ilgin bir Budist - At tapınağı gördük.
Artı bir parantez.. Gürcistan'da tanıştığımız petrol istasyonlarını denetleyen bir arkadaş, bu bölgede her istasyon sattığı yakıttan hiç çalmayan enaz yüzde 4 çalar, ortalama yüzde 7-8 çalarlar demişti. Bugün Euro dizel olduğunu söylenen mazottan bulunca depomu doldurdum. Ücretini ödedim ve tam gidecekken aklıma geldi, bagajımdaki boş 15 lt lik bidonu da doldurayım dedim. Adam bidonumu doldurdu ve bidon 17 lt aldı. Bidonun üzerineki 15 lt yazısını gösterdim adama. Karşılıklı bakıştık.. Hırsızlık sadece bizim memlekette sanıyorsanız yanılıyorsunuz!..

Moğolistan gezisinin bundan sonraki kısmı artık Türk izlerini de takip etmek olacak.. Onlar da gelecek yazıda..