İşim diye şehir isimi mi olurmuş, işim olmaz demeyin. Oluyormuş ve şimdi oradayız. Üstelik buradaki nehirin adı da İşim nehri. Nehirde yüzmeye çalışanlar bile vardı. Nehir dediğin de bildiğin bulanık su. Dedim adamlar Antalya'ya gelmesinler de ne yapsınlar.
Burası nispeten küçük bir şehir. Bizim için Tümen şehrine giderken yarı yolda dinlenme molası yeri oldu. Yarın sabah yola devam. Artık Türkiye ile saat farkımız 2 saate düştü. Daha önceki gün 3 saatti. Artık günleri 25 saat yaşıyor gibiyiz. Yolda giderken bir anda saat bir saat geriye düşünce ilginç oluyor.
Son olarak uzun süre yollarda olunca saçlar uzamıştı. İlk defe kendi berberliğimi yapıp saçımı kestim. Aslında çok da zor değilmiş. Nede olsa emekli adamız ve devir ekonomi devri. Fena olmamış derseniz artık berber parası da yok ))
İşim küçük ama şirin bir yer. Tiyatrosu, müzesi olan, eski yapıların güzel korunduğu, gürültü patırtı olmayan sessiz bir yer. Burada bir mağazanın otoparkında geceledikten sonra sabah Tümen şehrine doğru yola çıktık.
Yolda Park4nigh programında gördüğüm kaplıca tesislerine saptım. Bizim Ege'de, Akdeniz'de tarla sulamak için yapılan branda su havuzundan yapmışlar. İçerisinde çamur gibi su ve üzerinde her türlü böcek geziniyor. Sonuç: Rusya'nın kaplıca muhabbetini sevmedim. yola devam!
Bugün Rusya'nın bir başka büyük şehrindeyiz. Dün kaldığımız İşim şehrinden burası 300 km kadar uzaklıkta. Tümen, Rusya'yı Avrupa ve Asya olmak üzere iki bölüme ayıran şehirmiş. Şehir, Batı Sibirya'nın güneyinde, Tura Nehri'nin kıyısında, Moskova'dan 2200 km uzaklıkta yer almaktadır. Tarihçiler, şehrin adının ise Türk dilinde 10 bin kişilik askeri birliğe verilen isimden etkilendiği belirtiyorlarmış. Yerel efsanelere göre, 10 bin kişilik orduya sahip olan Tatar prensinin hükümdarlığı zamanında şehrin Tümen ismini aldığı tahmin ediliyormuş . Sibirya’nın gözde şehirlerinden olan Tümen’de 1836’da Sibirya’daki ilk buharlı vapur üretilmiş. Tümen, 19. yüzyılda ise Rusya’nın gemi üretiminde lider şehirleri arasına girmiş. Sovyetler Birliği'nin kurucusu Lenin'in naaşı II.Dünya Savaşı'nda Nazilerin ülkeye saldırması üzerine 1941'de güvenlik amacıyla Kızıl Meydan'daki mozolesinden alınarak Tümen şehrine getirilmiş. Naaş burada Devlet Tarım Akademisi'nde muhafaza edilmiş. Nazilerin püskürtülmesinin ardından Lenin'in naaşı Nisan 1945'te tekrar Moskova Kızıl Meydan'daki Lenin Mozolesi 'ne nakledilmiş. Bir karavancı için ise, burası büyük bir şehir. Dolayısı ile uygun park yeri bulmak sıkıntılı. Büyük bir Avm nin otoparkına yerleştik ve yürüyerek şehri gezmeye çalıştık. Dönüşte pazar gibi bir yere denk gelince içeri girdik. Bir ara bu pazar yerleri ve asıl Türki Cumhuriyetler ile Rusya'nın kıyaslamasını yazmak istiyorum ama birilerinin milli, dini duygularına ters gelir de gereksiz gerginlik olur mu bilemiyorum. Azeri bir satıcıdan kilosu 400 rubleye çok lezzetli kiraz aldık. Açıkçası memlekette yıllardır böyle güzel kiraz yememiştim. Bugün yol yorgunuyuz, bu kadar yeterli. Yarın da buradayız gibi.
Sokaklarında gezdik, biraz eski Rus mimarisi izledik. Şehri ikiye bölen Tura nehrinin kenarında çok güzel yürüyüş yolları, köprüler var. Özellikle akşamları çok keyifli bir yer. Çok fazla Kilise , bir kaç tane de cami gördük. Nehir kenarındaki Trinitri Katedrali çok güzel mimariye sahip ve iyi korunmuş görünüyor. Ama şehirde yüksek katlı yeni binalar çok fazla. Yeni binalar bildiğiniz beton yığınları, hiç bir özellikleri olmayınca fotoğrafları da çekilmiyor.
Rusya'da özellikle kızlar arasında çok fazla elektronik sigara bağımlısı dikkatimi çekti. Yazık yahu. Üstelik zararları açısından tütünden daha zararlı olduğu bilinmektedir. Sosyal mesajımızı da verdikten sonra gelelim şehire;
Deniz olmayan şehirler her zaman yavan gelmiştir bana. Herhalde Karadeniz'li olmamın alışkanlığı olsa gerek. Burada deniz yok ama denizi aratmayacak kadar büyük nehir var. Nehirde tekne turları, jet ski muhabbeti, hatta yüzenler bile vardı. Kuzeyde olduğumuz için güneş 21.30 gibi batıyor ama günün kararması ancak 23'e doğru oluyor. Zaten sabahın 3'ünden sonra da aydınlanmaya başlıyor.
Sonuçta deniz yok diye güneşi batırmayacak değildik. Bana da nehirden batışını fotoğraflamak düştü. Nehir boyu herkes yürüyüşte ve sokak sanatçıları gerçekten çok iyiler.. Biz de üzerimize düşeni yaptık))..Tümen'den bu kadar. Yarın sabah yola devam!
Hikaye vardır;
Ankara başkent ilan edilmiş, şehir yeniden dizayn ediliyor. Bir akşam Atatürk'e sormuşlar "Paşam yolların genişliği ne kadar olsun?" diye. "Yollar 12 metre, kaldırımlar 6 metre olsun" demiş. Paşa alkolü fazla kaçırdı herhalde, o kadar geniş yol mu olur, sabah yine sorarız demişler. Sabah sorduklarında Paşa "gidiş geliş yollar 12'şer metre , kaldırımlar 6'şar metre olsun " demiş. İleriyi görmek böyle bir şey diye anlatılır.
Rusya'da batıya gittikçe şehirler daha da büyüyor. Bugün 17 Haziran ve geldiğimiz şehir Yekaterinburg, Rusya'nın 4. büyük şehriymiş. Şehirler büyük de olsa küçük de olsa değişmeyen şey yolların, kaldırımların genişliği. Şehirler çok eski olmasına rağmen o kadar zaman önce bu kadar geniş yapmaları, bugünlerin araba ve insan kalabalığını düşünmeleri ne büyük ileri görüşlülük. Tıpkı sevgili Atatürk'ümüz gibi. Hikayeyi o yüzden yazdım.
Yurtdışında çok gezenler bilir. En güzel binalar kiliseler, katedrallerdir ama bir süre sonra hepsi birbirine benzemeye başlar. Artık yeteer demeye başlarsın. Bendeki de o hesap. Kilise görmekten gına geldi, artık görmeyeceğim diyordum ama buradakinin tarihi çok önemli, o yüzden görmesek olmazdı.
17 Ekim 1917’de Rusya’da yaşanan sosyalist devrimin en büyük kurbanı Çar II. Nikolay ve ailesi oldu. Rusya’da 1917 yılında Bolşevik Devrimi’ni gerçekleştiren Lenin’in talimatı ile eski Rus Hanedanı Romanovlar’ın son çarı II. Nikolay ve ailesi Yekaterinburg Şehri’nde bir binanın bodrum katında kurşuna dizilerek öldürülmüştü. Çar ve ailesi komünistler tarafından Rusya’nın Ekaterinburg Şehri’nde infaz edildikten sonra Ganina Yama diye anılan bölgede yakıldı. Olaydan yıllar sonra 1970’lı yıllarda Çar ve ailesine ait kemikler bulundu ve bu kemikler uzun süren DNA testlerinin ardından Moskova’ya taşındı. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Çar II. Nikolay ve ailesine iade-i itibar yapıldı. Ekaterinburg Şehri’nde Çar II. Nikolay ve ailesinin katledildiği yere dev bir kilise yapıldı. Kilisenin etrafına Çar ve ailesinin resimleri sergileniyor. İşte bugün gezdiğimiz kilise bu kilise.
Ayin esnasında bir tane günah çıkartma seansı da çektim ama kadının günahı ne kadar çoksa, bir türlü çıkmadı ))
Yekaterinburg, nüfusu bir milyondan fazla bir metalürji şehri, zengin bir tarihe ve birçok unutulmaz yere sahip bir şehir. Yekaterinburg'un iki günde, bir haftada gezilip bitirilemez. Yekaterinburg'un Rus Çarı I. Petro'nun eşi olan büyük düşes Catherine (Yekaterina) adına kurulan bu şehir çok daha uzun zaman ayırmayı kesinlikle hak ediyor. Ama bizim yolumuz uzun, vaktimiz sınırlı.. Yola düşme zamanı..