10 haziran günü artık Novosibirsk'deyiz.
Rusçası Новосибирск .. Bizim gibi Rusça bilmeyenler için ne ifade ediyor? hiçbir şey! .. Buralar Rusya'nın batıya en uzak bölgeleri olduğu için olsa gerek tüm tabelalar Rusça. Öyle ki Latin alfabesi ile yazılmış bir tabela görünce insanın sevinesi geliyor.
Bu şehir 1893 yılında, Novosibirsk Demiryolu Köprüsü'nün inşa edildiği, günümüz Trans-Sibirya Demiryolunun Obi Nehri geçiş noktasında kurulmuş . Başlangıçta Novonikolayevsk olarak adlandırılan şehir, hızla büyük bir ulaşım, ticaret ve sanayi merkezi haline gelmiş. 70 yıldan kısa bir sürede Novosibirsk'in nüfusu bir milyonun üzerine çıkmış . Öyle ki Guinness Rekorlar Kitabı'na girecek kadar, bugüne kadar dünyanın en hızlı büyüyen şehri unvanına sahipmiş. Bu büyümenin asıl nedeni II. Dünya Savaşı'nın patlak vermesinin ardından, Rusya'nın batısından birçok fabrikanın, Almanların yıkmasından korkularak buraya taşınması olmuş. Bugün için Moskova ve Petersburg'dan sonra Rusya'nın en büyük 3. şehri burasıymış.
Şehir bu kadar büyük olmasına rağmen turistik açıdan büyüklüğüne yakışmayan yavanlıkta. Bütün Rus şehirlerinde olan park ve bahçeler tabi ki burada da var. Farklı olarak çok büyük bir hayvanat bahçesi ve Opera binası var. Hayvanat bahçelerini prensip olarak gezmiyoruz diyebilirim. Buradaki Opera binası Rusya'nın en büyük Opera binasıymış. İnternetten baktım, bu akşam bir gösteri var görünüyor. Hadi gidelim diye bilet almaya gittik ki biletler bitmiş, full doluymuş. Rusya'nın en büyük Opera binasında gösteri ve bilet yok. İnsanların kültür sanata ilgisi hakkında fikir veriyor sanırım.
Büyük şehirlerde Karavan park etmek sorunu burada da var. Dolaştık dolaştık, bir apartmanlar sitesinin arasında, onların park yerine park ettik. Burada şansımız yağmur açısından kötü oldu. Sabahtan beri yağmur yağıyor ama yağmura rağmen çıkıp dolaştık. Novosibirsk, mimari eserler, büyüleyici müzeler ve gelişen bir sanat ortamının karışımı bir şehir ve o yüzden "Sibirya'nın Chicago'su" olarak adlandırılıyormuş. Buradaki Nevsky Katedrali'nin ihtişamı hayret edici güzellikte. Altın kubbeleri, karmaşık freskleri ve süslü süslemeleri gerçekten hayranlık uyandıran bir manzaraya sahip.
Burada gördüğümüz Rus mimarisine sahip bir Cami..
Trans Sibirya Demiryolu, Moskova'yı Uzakdoğu Rusya'ya bağlayan demiryolu ağı. Moskova'dan Vladivostok'a 9.289 km'lik uzunluğuyla dünyanın en uzun demiryoludur. Bağlantı hatlarıyla Moğolistan, Çin ve Kuzey Kore'ye de bağlanır. Bunun ana istasyonlarından birisini de burada görmüş olduk.
Günlerden 11 Haziran oldu ve Barabinsk diye bir yerdeyiz..
Orası neresi hiç duymadık demeyin, ben de ilk defa duydum ve burada konaklıyoruz. Novosbirsk'den Omsk 640 km olunca ortalarda mola vermek gerekiyor. Buralarda yollar çok güzel ama hız limitleri çok düşük. En fazla 90 km ve 40 ile 90 km arasında sürekli değişiyor. Üstelik neredeyse her 10 km de bir sabit kamera/ radar var. Bunca yolu o kadar radara yakalanmadan geçebilir isek bize madalya isteyeceğim ))
Rusya'da sokak tulumbaları da ilginç. Normalde tulumbayı pompaladıkça su gelir. Burada tulumbayı basılı tuttuğun sürece su geliyor, pompalamak gerekmiyor.
Barabinsk, Novosbirsk Oblastına bağlı bir Reyon olarak geçiyor. Bu ülkede tanımlamalar böyle. Baraba dili Sibirya'da yaklaşık 8000 kişinin konuştuğu bir Türk dili imiş.Sibirca'nın bir lehçesi olarak da biliniyor. Biz hiç bu dili konuşan ile denk gelmedik. Kim bilir belki de denk geldik ama biz anlamadık.
Bugün 330 km yol yapıp Omsk şehrine geldik. Artık Türkiye ile saat farkımız 3 saate indi. Şehre gelip kilisenin önündeki otoparka yerleştik. Neymiş? demek ki kiliseler de işe yarıyormuş )).. Cahillik kötü bir şey. Siz benim gibi cahil olmayın. Nedeni azz sonra...
Önce nehir kenarına indik, sonra da köprüye doğru yürümeye başladık. Köprüyü geçince gördük ki karşı cadde insan seli.. Haliyle biz de insanların arasında karıştık. Cahillik hikayesi burada başlıyor. Belli ki bir kutlama var ama ne?. Orada birisine telefon çevirici program ile sordum, ne kutlanıyor diye. Adam yüzüme ne kadar cahilsin der gibi baktı ve "Rus günü" dedi. Gerisini Google dan öğrendim.
Rusya’da 12 Haziran 1990'da, o zamanki Rusya Federal Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti parlamentosunun, Sovyetler Birliği'nden egemenliğini ilan etmesinin anısına “Rusya Günü” bayramı kutlanıyormuş. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya Günü'nün tüm dünyada kutlanması amacıyla düzenlenen 'Dünyada Rusya Günü' projesi için özel çaba harcıyormuş.
Yalnız bu arada son anketler, halkın yüzde 51’inin hala 12 Haziran'da “ne bayramının kutlandığını bilmediğini” ortaya koyuyormuş. Yani aslında o kadar da cahil değilmişiz .. Halk, daha çok bu bayram gününün hafta sonuyla birleşerek üç günlük resmi tatil olmasını önemsiyormuş. Hımmm, bizden farkları yokmuş!
Sonuçta böylesi bir bayram kutlamasına denk gelmek bizler için güzel sürpriz oldu.
Omsk şehri gezimiz devam ediyor. Bugün sokak gezilerinden sonra Dostoyevski edebiyat müzesini gezdik.
İdama mahkum edilen Dostoyevski'nin cezası son anda Sibirya sürgününe çevrilir. Sürgün yeri olan Omsk cezaevinde, şimdiki müze olan yerde yaşayan kale komutanı ona bir oda verir ve kitaplarını yazmasına fırsat tanır. Hayatının dört yılını 1850’den 1854’e kadar burada sürgünde geçirirken "Ölü Evinden Anılar“ı burada yazmış.
Dostoyevski sürgün yıllarında, hapishanedeki bir köpekle, insan ilişkileri üzerine gözleme dayalı bir deney yapar..
Köpeği takibe alır ve yanından geçerken her mahkum tarafından tekmelendiğini gözlemler...
İlginç olan, köpeğin mahkumlardan kaçmaması ve yanına bir mahkum yaklaştığında otomatik olarak eğilerek tekme pozisyonu almasıdır...
Köpeğin her yanından geçen mahkum otomatik olarak köpeği tekmeler...
Dostoyevski de, bir gün köpeğin yanına yaklaşır ve başını okşamaya başlar...
Köpek bir süre şaşkın şaşkın ona baktıktan sonra, hızla yanından uzaklaşır ve acı acı havlar...
Önüne gelen mahkumun tekmelediği köpek, o günden sonra nerede Dostoyevski’yi görse kaçar ve ona bir daha asla yaklaşmaz..."
Köpeğin tekme atanlardan kaçacağı yerde başını okşayan Dostoyevski’den kaçmasının bir psikolojik açıklaması vardır elbet!
Kötülüğü hayat şartı kabul etmiş canlıların sevgiyi, kardeşliği, paylaşmayı görünce çok büyük şaşkınlık yaşamaları ve afallamalarıdır bu...
Ruhu köleleştirilmiş bu köpek sevgiye açtır...
İnsanlar için de geçerlidir bu...
Bazen kötü davrandığınız insanlar size tapar bazense iyi davrandıklarınız sizden nefret eder...
Dostoyevski
Omsk şehrinde baktık tekne turları da var. Şehri bir de İrkuts nehrinden görelim dedik. apartman ve liman manzaralı gereksiz bir tekne turu oldu. Üstelik soğuk ve rüzgarlı bir hava vardı. yaptık mı yaptık!
Modernliği, temizliği, sanatı ve güzelliği ile tadı damağımızda kalan bir şehir oldu Omsk.. Daha gidecek çok yolumuz, görecek çok yerimiz var.. Yollar bizi bekler..