" Her yer en az bir defa görülmeyi hak ediyor "

24- RUSYA'YA 3. GİRİŞ

28 Mayıs günü Moğolistan - Rusya arasındaki Kyahta sınır kapısından tekrar Rusya'ya geçmiş bulunuyoruz. Bu Karavan ile Rusya'ya 3. girişimiz oldu. Ve en kolay girişimiz bu oldu. Moğolistan giriş ve çıkışta en az zorlandığımız ülke oldu zaten. Rusya'ya ilk girdiğimiz Gürcistan sınırı Viladikavkaz kapısındaki gümrük elemanı, bize yaşattığı zorluk aklımızdan çıkmadı. Aynı evrakları bu kapıda Rus görevliler, yardımcı olmak için kendileri doldurdular. Yeşil pasaportumuz olduğu için Rusya'da vizesiz her girişte en fazla bir ay kalabiliyoruz. Buradaki polis Rusya'dan nereden çıkacağımızı sordu. Petersburg sonrası Finlandiya'ya gideceğimizi söyledim. polis güldü, bir ayda oraya ulaşmanız mümkün değil dedi. Haklı, Rusya o kadar büyük coğrafya. Arada bir tekrar Kazakistan'a giriş çıkış yapacağız deyince tamam o zaman olur dedi.

Rusya'ya girince zaman tünelinde epey ileri geldik sayılır. Çünkü bu coğrafyanın en gelişmiş, en modern ülkesi Rusya.. Diğerleri ile arasında öyle böyle değil, çok fark var. Yollar, dükkanlar, insanların giyim kuşamı açısından artık Avrupa'da sayılırız.




İlk kaldığımız şehir Ulaan Üde oldu. Türkiye'deki seçimleri takip edeceğiz diye fazla gezmedik ama fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere oldukça büyük ve modern bir şehir. Rusya'da ambargo nedeniyle kredi kartlarımız geçmiyor. Bankada dolar bozdurduk. Dolarların üzerine en ufak yazı, kaşe filan nokta işaret görseler almıyorlar. Bankacı kadın pasaportumdaki vizeyi bile sordu. Sanırsın pasaport polisi. Rusya bu konularda biraz gıcık.





Ulan Üde şehrini küçük bir yer olarak düşünmüştük ama bizi şaşırttı. Kocaman, modern bir şehir. Resmi binalar tipik Rus mimarisinde, caddeler temiz ve düzenli, meydanlarda su fiskiyeleri var. Karavanı tam Opera binasının önüne, herhalde şehrin en merkezi yerine park edip ,orada geceledik. Buralarda Karavan da konaklama konusunda hiç karışan olmadı. Yakında Forum Avm diye bir yer var, telefonlara sim kartı oradan aldık, tertemiz çok lüks bir yer.

29 Mayıs sabahı biraz eski mahalleyi ve kiliseyi gezdikten sonra öğleden sonra yola çıktık. Selenge nehrini takip ederek Baykal gölüne ulaştık.



Artık dünyanın en derin gölü olan Baykal gölü kenarındayız. Burası Babuşkin adlı yerleşim yerinin göl kenarı. Uzun zamandan sonra deniz gibi göle kavuşunca çocuklar gibi sevindik. Burası Trans Sibirya tren yolunun tam üzerinde.










Göl kenarında olmanın keyfine çok güzel bir gün batımı manzarası da eklenince oldukça keyifli bir akşam oldu. Her gün kilometrelerce araç sürmenin yorgunluğunu biraz attık sanırım.









Güne süpriz ile uyandık. Çünkü Baykal gölünde park ettiğimiz yerin önünde dün olta ile balık tutmaya çalıştık, ben terlikle suda biraz yürüdüm filan. Yani bildiğiniz gölün çok soğuk olanıydı. Sabah uyandık ki süpriizz.. Açıklardaki buz kütleleri tam önümüze gelmişler. Ayrıca ünlü Baykal sinekleri ile de tanıştık.







Baykal gölünün kenarında konakladığımız Babuşkin'den sonra asıl adını gölden alan Baykal kasabasına geldik. Burası oldukça küçük bir yerleşim yeri. Ama yol boyu göl manzarası eşliğinde yolculuk güzeldi. Yol üzerinde Baykal gölü müzesi var. Daha çok çocuklara yönelik bir müze, orayı da ziyaret ettik. Baykal kasabasında bir gece konakladıktan sonra sabah yola devam ettik.


Baykal Kasabasından İrkuts şehrine kadar Baykal gölü manzarası eşliğinde yolculuk yaptık. İlkbaharın bütün yeşilinin olduğu orman ve gölün birleşmesi gerçekten güzeldi. Öğleden sonra İrkuts'a geldik. Önce trafik sigortası işini halledelim dedik ve araya sora yapmayı kabul eden bir acente bulduk.
Burada yaşadığımız sigorta işini biraz anlatayım. Türkiye'de yapılan yurtdışı yeşil sigorta bu bölgede geçmiyor. O yüzden her ülkede ayrı sigorta yaptırmak gerekiyor. Rusya'ya Gürcistan'dan ilk girdiğimiz yerde sigortacıya gittik. Sadece bir aylık yapılıyor ve 4 000 küsur ruble dedi. Sonra sadece 2 gün kalıp Kazakistan'a geçeceğimizi öğrenince, zaten cezası 900 ruble, ceza yeseniz bile kârdasınız, yaptırmayın dedi. Ona uyduk ve yaptırmadık. Ceza da yemedik.
Sonra Kazakistan'dan Moğolistan'a gitmek için yine mecburen Rusya'dan geçtik. Orada da 2 gün kalınca yine yaptırmadık.
Artık yaklaşık 2 ay Rusya'dayız ve yaptırmamız lazım. Moğolistan'dan Rusya'ya girince sınır bölgesindeki sigortacı belgeleri girdi, 2 aylık sigorta 7500 ruble dedi. Okey dedik ama ödeme sorun oldu. Malum Rusya'da hiçbir yabancı kredi kartı çalışmıyor. Yanımızda o kadar Ruble yok. Dolar verelim diyoruz, olmaz diyor. Bir türlü anlaşamadık ve mecburen yola devam ettik. Geldik ilk şehir Ulan ude'ye. Ara ara 2 tane sigortacı buldum, ikisi de biz o sigortayı yapmıyoruz dedi. Zaten sigortacı bulmak büyük dert. Mecburen risk alıp geldik buraya. Dün bulduğumuz ilk sigortacı bilgileri girdi, en az 3 aylık oluyor ve 17500 ruble dedi. Süre yanlış, para çok olunca biraz araştırma yapalım dedik. Gittiğimiz ikinci sigortacı uzun uğraşlar sonucunda bilgileri girdi ve 2 aylık 7600 ruble dedi. Güzeel, yapın dedik. Saatlerce uğraştılar bir türlü poliçeyi kesemediler. Sonunda Moskova merkeze mail attık onay bekliyoruz dediler. Burası ile Moskova'nın arasında 5 saat fark var. Burada mesai bitti ama onay gelmedi. İş kaldı bugüne. Neyse ki saat 10.30 gibi bana mail atıp, okeylendi dediler.
Acenteye gittik, iş bitmiyor. Kadın illa kredi kartından tahsil etmeye çalışıyor. Anlatıyorum ( yani telefona tercüme ettiriyorum), Rusya'ya ambargo var, yabancı kartlar çalışıyor diye. Sanırsam böyle bir şey hiç duymamış, inanmıyor. İnternetten defalarca denedi olmadı. Gittik başka bölümde pos cihazından bir kaç defa denedi, olmadı. Sonunda nakit almayı kabul etti de işimiz bitti..

Neden uzun uzadıya yazdım. Burası Rusya.. Yollar, binalar, marketler, kafeler her neyse Türkiye'den zaten çok ileri de, Avrupa'yı zorlar düzgünlükte. Amma velakin sanırım eski Rus alışkanlıklarının değişmesi için daha çook zamana ihtiyaçları var..









Rus tarihine azcık kulak verenler çok iyi bileceklerdir. Rusya'nın sürgün yeridir Sibirya. Bugün işte o sürgün bölgesinin şehridir İrkuts.
1812, Çarlık ordularının Fransa’ ya yenildiği yıllar. Milyonlarca köylü, ağır baskı ve sıkıntı altında. Avrupa’yı gören Rus subayları, ülkenin devlet düzeninin, sosyal yaşamlarının geride olduğunu fark ederek çarlığın yerini alacak iki model üzerinde tartışırlar. I. Nikolai tahta geçeceği gün (14 Aralık 1825) ilk silahlı ayaklanma gerçekleşir. Sonucunda, onlarca subayın idam edildiği ve pek çoğunun da Sibirya’ya sürgüne gönderildiği başarısız bir isyandır bu. Böylece Sibirya'ya sürgünlerin kapısı açılır. Daha sonraları binlerce subayın, aydının, sanatçının, muhalifin sürgün yeri olmuş. Öyle ki 19. Yüzyılın sonunda kentin nüfusunun neredeyse yüzde 30’u sürgünlerden oluşuyormuş.
Buranın sürgün şehri olmasının iyi tarafı ise, İrkutsk şehrinin Sibirya bölgesinin kültür , sanat ve eğitim merkezi olmasına neden olmuş. Şehir muhteşem sanatsal binalar , eserler ile dolu ve oldukça modern bir şehir havasında.
Son bin yılda yazılan en büyük on edebiyat eserinden biri olarak klasikler arasında yerini alan Tolstoy’ un ‘Savaş ve Barış’ romanında, o ayaklanmaya göndermeler var. Rus şiirinin gerçek kurucusu olan Puşkin’in, burada sürgündeki Volkonsky ailesinin başına gelenler üzerine yazdıkları Rus edebiyatının temel taşlarını oluşturuyor.
Lev Nikolayeviç Tolstoy’un ünlü ‘Savaş ve Barış’ romanından bazı satırlar şöyle akıp gidiyor: “Biz sanıyoruz ki, alıştığımız yoldan bizi çekip aldılar mı bizim için artık her şey bitmiştir. Oysaki yenisi, iyisi asıl o zaman başlıyor. Hayat oldukça mutluluk da vardır. Önümüzde çok, çok şey var!”... Umarım bugünlerde memleketin havasından dolayı karalar bağlayanlara bir ışık olur bu sözler!..
Burada ilginç bir şey daha var. Bölgenin en büyük nehrinin adı "Angara".. Evet doğru okudunuz, Angara.. İrkutsk şehrini ikiye bölen nehrin adıdır Angara. Sizlere bir başka ilginç bilgi daha. Hani derler ya "herkes gider Mersin'e biz gideriz tersine" diye. Bizim Angara'da burada herkesin tersine.. Baykal gölüne 300 ün üzerinde nehir su taşıyormuş. Sadece Angara nehri Baykal gölünden su boşaltıyormuş.














Irkuts'da eski ahşap Rus evlerinin olduğu Kvortal mahallesi güzeldi Zaten Irkuts genel olarak güzel bir şehir. İçinden nehir geçen şehirler genellikle güzeldir ve sanırım Rusya'nın bütün büyük şehirlerinin içinden nehir geçiyor.







2 Haziran gününe İrkutsk Kazan kilisesini ziyaret ederek başladık. Sonrası 70 km yol gidip Baykal gölü müzesini ve sahilini gezdik. Akvaryumda fok izlemek ilginçti. Sonrası farklı bir açık hava müzesi gezisi yaptık. 17-20. yy Baykal bölgesi halkının yaşadığı evler ve kullandıkları eşyaların sergilendiği Taltsy müzesi. Bildiğiniz bir köyü müze haline getirmişler.





Akşam Irkuts'a geri dönüp, nehir kenarında yürüyüş yaparken çektiğim fotoğraflardan da görüldüğü üzere Buranın gecesi de bir başka güzel.

Artık sabahı bekleyip, yola çıkma vaktidir.. devamı devam yazılarda...