" Her yer en az bir defa görülmeyi hak ediyor "

11- FERGANA - ANDİCAN / ÖZBEKİSTAN


6 Nisan günü artık artık ünlü Fergana vadisinin merkezi konumundaki şehirdeyiz. Buranın Büyük İskender'in ulaştığı en son bölge olduğu tahmin edilmektedir. Türk boylarından Oğuzlar Fergana kasabasına "Özkend" adı vermişler ve bu "kendimizin şehri" demektir. Buradan buranın bir Türk şehri olduğunu anlıyoruz.

Ayrıca Fergana, eski Zerdüşt edebiyatında Zerdüşt'ün vatanı kabul edilmektedir. Coğrafi konumu itibarıyla eski devirlerde bölgede hüküm sürmeye çalışan komutanların ilk hedeflerinden biri olmuştur. Babür İmparatorluğu'nun kurucusu Babür Şah burada doğmuş ve devletini burada kurmuş. 1873 yılında Rusların hakimiyeti altına giren şehire Ruslar tarafından 'Yeni Margelan' adı verildi. 1910 yılında dönemin valisi Skobelev tarafından kendi ismi verilen şehir, 1920 yılında Bolşeviklerin kontrolüne geçti ve bugünkü adıyla anılmaya başlandı.
Güneşin kendine özgü hareketi olduğunu ilk keşfeden, ilk Türk ve Müslüman astronom olarak kabul edilen El-Fergani buralıdır..

Fergana vadisi bu bölgenin günümüzde Tacikistan, Özbekistan ve Kırgızistan tarafından paylaşılmış Doğu - Batı uzanımında 330 km ve kuzey – güney istikametinde 170 km kadar olan bir arazidir. Vadide 10 milyon nüfus yaşamaktadır. Bu nüfus yapısıyla, Orta Asya’nın yüksek nüfuslu bölgelerinden biridir. Coğrafik olarak Orta Asya’nın %5’ini kapsar. Ancak Orta Asya’daki nüfusun %25’i Fergana’da yaşamaktadır. Orta Asya’da kilometrekareye ortalama 17 kişi düşerken, Fergana Vadisi’nde bu sayı 640’a ulaşmaktadır. Fergana Vadisi’nin son on yılda yaşadığı nüfus artış oranı ise %32’dir. Vadideki nüfus yoğunluğunun 2020 yılında bazı bölgelerde 5000 kişi/km2’ye kadar çıktığı saptanmıştır.

Su paylaşımından kaynaklanan sorunlar, etnik çeşitlilik, Sovyetler döneminden miras kalan sınır sorunları ve anklav-eksklav sorunları; Türkistan’ın geleneksel İslam anlayışına aykırı dini akımlar, Fergana Vadisi’nde gerginliklere ve çatışmalara neden olmaktadır.

Vadinin tarihi 2.300 yıldan daha eskiye uzanıyor, ilk olarak batıdan gelen Greko-Baktriyalı işgalciler tarafından fethedildi. Kuzey İpek Yolu boyunca bir nokta olan bu bölge, Rus İmparatorluğu 19. yüzyılın sonunda vadiyi alıp Sovyetler Birliği'ne eklemeden önce batıdan gelen Müslüman işgalciler tarafından dönüştürüldü. Daha önce bahsedilen üç bölgesel devlet, 1991'de Sovyetler Birliği'nden bağımsızlığını kazandı ve bölge sakinleri o zamandan beri kültürel çatışmalarla mücadele ediyor.

Seyhun Nehri'nin geçtiği Fergânâ Vadisi'nde, Özbekistan'ın zirai üretiminin %25'i, Kırgızistan'ın zirai üretiminin ise %50'si bu vadide gerçekleştirilmektedir. Tacikistan'ın işlenebilir topraklarının %70'i de yine Fergânâ Vadisi'nde yer almaktadır. Fakat yeraltı sularının yükselmesi nedeniyle oluşan tuzlanma toprak verimliliğini ve elde edilen ürün miktarını azaltmaktadır. Su sorunu sınır komşuları ile problemleri her geçen gün arttırıyor.






Gelelim bugüne..
Özbekistan şehirleri temizliği ile bizleri fazlasıyla şaşırttı. Doğuya geldikçe bunun değişeceği düşünüyordum ama yanılmışım. Buradaki yeşil alanların çokluğu ve temizliği gerçekten şaşırtıcı. Hemen bütün Avrupa şehirlerini gezmiş birisi olarak söylüyorum ki onlardan eksiği yok, fazlası var. Dışarıda sigara içen ve dolayısı ile sokakta sigara izmariti hiç görmedim desem yalan olmaz. Buralarda pazarlar çok fena kalabalık. Ne ararsan var cinsinden. Sebzeler çok pahalı. Örneğin domatesin kilosu ortalama 50000 som, yani 85 lira gibi. Hele pazarda çilek 130 000 som, yani 230 lira gibi.
Bu memleket ekmek memleketi. Pazarda, şehirlerarası yollarda, ara sokaklarda her yerde ekmek satılıyor. Bizim pideye benzer ekmekler ve ortalama tanesi 4000 som, 7 lira gibi.
Peynir kurutması, aslında bizde de krut derler, adı krut ve her yerde var. Sadece peynir olarak değil, sulandırıp yoğurt da yapıyorlarmış. Çeşit çeşit pirinçler yine her yerde.
Türkiye'den buraya haftada iki gün direkt uçak varmış. O yüzden olsa gerek birkaç tane lüks Türk restoranı ve Ziraat Bankası şubesi de gördük.







Dünya Sağlık Örgütü Anayasası'nın yürürlüğe girdiği tarih olan 7 Nisan, her yıl 'Dünya Sağlık Günü' olarak kutlanmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü ve buna bağlı toplumsal kuruluşlar sağlık sorunlarını önleme, erken saptama, koşulları iyileştirme, sağlığın nitelikli ve ulaşılabilir olması için gerekli çalışmalar yürütmektedir.
Fergana'da yanında kaldığımız büyük parka sabahın erken saatinde sağlıkçı kıyafetli insanlar gelmeye başladı. Ne oluyor diye yanlarına gittik. Meğerse bu Dünya Sağlık Gününü bu açık alanda kutluyorlarmış. Gerçi kutlamadan çok açık alanda poliklinik muayenesine çevirmişler. Her branştan hekimlere birer masa vermişler, gelen vatandaşları kontrol ediyorlar. Bizlerde yarı muhabbet, yarı merak arasında göz muayenelerimizi yaptırdık. Küçük ambulansları ilginç. Bir de bizim Tika'nın verdiği Ambulans vardı. Değişik bir deneyim edindik.

Bu tıbbi muhabbetten sonra Andican Şehrine doğru yola çıktık. ama Andican çok uzak olduğu için Namangan şehrinde akşam konaklama molası verdik. Özbekistan'ın en kötü şehri neresi diye soran olursa tereddüt etmeden Namangan derim. Arkadaş bir büyük şehir ne kadar pis, karmaşık ve gürültülü olabilir diye merak eden varsa buraya gelsin. İnanılmaz kaotik bir şehir. Aslında Namangan Özbekistan'ın en büyük 2. şehriymiş. Karavanı merkezde bir parka konumlandırıp biraz gezelim dedik ama çok kısa sürede geri döndük. Çok rahatsız edici bir gürültü ve görüntü kirliliği vardı. Akşam bir ara yemek yemek için çıktık o kadar. Buranın meşhur yemeği Samsa'nın yapılışına denk gelince onu izledik. Mayalanmış hamurun içine bol et ve soğan koyup kocaman tandırların iç duvarına yapıştırıyorlar. Pişince de tek tek alıp satıyorlar. Lezzeti fena değil ama biraz da içinde ne olduğuna bağlı. Etten başka patates, peynir, tavuk ve hatta tavuk kakırdaklısı bile oluyor. Burada geceledikten sonra sabah yola çıkarak Andican şehrine gittik.






Özbekistan'ın son şehrindeyiz. Bundan sonrası artık Kırgızistan olacak. Özbekistan'da doğuya geldikçe İslam etkisi bariz artıyor. Burası da bunun tepe noktası herhalde. Ramazan ayındayız ve yemek için açık yer bulmak çok zor. Ezan okundu ve millet güruh halinde camiye gidiyordu. Önceki gün Türk birisinden Özbekistan votkası çok güzel diye duyunca hadi alalım dedik. Neredeyse bütün gün sokaklarında yürüdüğümüz Andican'da bir tane alkollü içki satan dükkan göremedik. Kimdir, nedir diye uğradığımız İstanbul Baklavacısı Türkçe bilmeyen bir Özbek'in çıktı. Adama şirinlik olsun diye Özbeklerle Türkler kardeş dedim, benim için nereli olduğu önemli değil, bütün ümmet kardeş dedi. İnanılmaz sayıda haç umre turizm şirketi var. Demek ki talep çok fazla. Her taraf cami ama sokakta namaz kılan burada da var. Özetten anlayacağınız üzere burası da buranın Erzurum'u ))..

Özetle bu bölgede yer alan Kokand, Fergana, Namangan ve Andican gibi şehirler bizde hayal kırıklığı yarattı. Sanırsın Arap ülkelerinden birisine geldik.. 600 cami ve 20 medrese ile Namangan başı çekiyormuş..



9 Nisan sabahı artık Kırgızistan'a geçmek için yola çıktık. Andican'dan Kırgızistan yoluna giderken 7. km de Babür park ve Müzesi var. Babür Hanlığın kurucusu Özbek Babür hanın heykeli, kütüphanesi, Müzesi yanında ağaçların arasında çok sayıda yeme içme yeri olan bir yer.

Bu bölgedeki Sınır geçişleri hep 'Sinir' geçişleri şeklinde olduğu için yine ne kadar Sinir'le geçeceğiz merakı içerisinde Kırgızistan yoluna devam ediyoruz.. du bakalı!!