" Her yer en az bir defa görülmeyi hak ediyor "

15- KIRGIZİSTAN'A VEDA

 

Issık gölü kenarındaki kaplıca keyfinden sonra Kırgızistan'daki son gezeceğimiz şehir olan Karakol'a geldik. Önce Sizleri Dungan'lar ile tanıştırmaya çalışayım;
Dunganlar, Orta Asya'da yaşamını sürdüren İslam dinine mensup Çinlileri ifade etmektedir. 1877 yılında Çin'deki baskıdan kaçıp Kırgızistan'a sığınan Dunganlar, Kırgızistan topraklarında azınlık olarak yaşıyorlar. "Dungan" kelimesinin Çince karşılığı Hui olup "dönen" anlamına geldiği için Orta Asya’da Çin toprakları dışında yaşayan bütün Çin kökenli Müslümanlar, "Dungan-Döngen" olarak isimlendirilmektedir.
İslam dini Çin’e VII. Yüzyılda Tang Hanedanlığı döneminde Arap tüccarlar aracılığıyla ulaşmış. Tarihî kaynaklarda Arap Yarımadası’ndan Asya’ya ticaret için giden birçok Arap tacirin Çin topraklarına yerleşip, camiler ve medreseler inşa ederek, yerli insanlarla evlilik yapıp İslam dininin Çin topraklarında yayılmasının ilk adımını attığı yazılıdır. Bölge Müslümanlarının arasındaki yaygın bilgiye göre Çin Toplumunun İslam’la ilk tanışması sahabeden Saad Bin Ebi Vakkas‘ın ülkelerini ziyaret etmesiyle gerçekleşmiş. Saad Bin Ebi Vakkas'ın mezarının Guangzhou kentinde olduğu iddia edilmektedir. Mezarının Gaziantep’in Araban ilçesinde olduğuna dair söylentiler de varmış.



İşte bugün Dungan'ların ünlü Camisini ziyaret ettik. Burası Kırgızistan'ın Karakol ili. Dunganlar Çin asıllı oldukları için Camiyide Cin mimarisine göre yapmışlar. Asıl önemli bir özelliği de hiç çivi kullanılmadan yapılmış olması. Caminin imamına Dungan ne demek diye sordum "Babası Arap anası Çin'li demek" dedi. Aslında resmi bilgilerin en kısa özetini yapmış oldu.



Karakol kentinde çivisiz ahşap Cami yakınında birde ahşap Katedral var. Buranın da mimarisi ilginç. Holy Trinity Katedrali bir Ortodoks Kilisesi.
Şimdi burada önce kiliseye gitmiştik. Ortada uzun bir masa, üzerinde çeşit çeşit ekmekler, yumurtalar, meyve suları, çeşitli yiyecekler vardı. İsteyen istediğinden, istediği kadar alabiliyor. Camide ise sadece bir kutu, isteyen içerine para atabiliyordu diye gördük dersem, kızmazsınız umarım..
Son bir not. Konakladığımız caddenin adı "Gebze Caddesi ".. Öğrendiğime göre Gebze'de de oturan "Issık göl Caddesi " varmış. Birileri bir şeyler yapıyor ama kim bilir neler? ...

Bu gece Karakol'dayız. Yanlış anlaşılma olmasın, şehrin adı Karakol..




Karakol'da kaldığımızın ikinci günü Kırgızistan'ın en güzel manzaralarından sayılan, Karakol ili yakınındaki Jeti Oguz bölgesine gittik. Manzaralar gerçekten enfesti. Karavanla gidebildiğimiz kadar gittik, sonrası biraz da yürüyerek gittik. Ancak gelen kara bulutlar, bir an önce geri dönün dedi. i
yiki de dönmüşüz, çok fena bir dolu yağdı.
Jeti Oguz, kendinizi biraz zorlayınca yatan boğalara biraz benzeyen yedi kırmızı kayadan oluşuyor Ben çok zorladım ama benzetemedim, benzetenler parmak kaldırsın ))
Kaya oluşumunun nasıl ortaya çıktığına dair bir efsane varmış . Bir Kırgız han, başka bir hanın karısını çalmış . Bu han daha sonra nasıl intikam alabileceği konusunda bilge bir adamdan tavsiye almaya gitmiş . Bilge adam Han'a, karısını öldürmesi ve cesedini rakibine vermesi gerektiğini söyleyerek "Yaşayan bir karısı değil, ölü bir karısı olmasına izin ver" demiş. Han planlarını yapmış ve bir cenaze şöleninde çalıntı karısının yanına oturmayı ayarlamış. Yedi boğanın sonuncusu bir ritüel için katledilirken, han bıçağını çıkarmış ve karısını bıçaklamış. Boğaları vadiden aşağı yuvarlanırken fışkıran kanları ile bu kırmızı kayalar oluşmuş . (Kırgızca Jeti Oguz, yedi boğa demektir. )
Jeti Oguz'da kırık bir kalbi andıran başka bir kaya oluşumu var. Efsaneye göre bu, iki talip onun için kavga ederek birbirini öldürdükten sonra kırık bir kalpten ölen güzel bir kadının kalbi.
O kayayı bulmak da size kalıyor. Yada en iyisi bırakın inanmayacağınız efsaneleri, doğanın güzelliğine bakın.

Kırgızistan'dan ayrılmadan önce Özbekistan- Kırgızistan yemek kültürü hakkında izlenimlerimden biraz notlar yazmaya çalışayım.. Sonuçta 5 haftadır buralardayız, biraz bilgi sahibi olduk artık.
Özbekistan ve Kırgızistan ayırmadım çünkü yeme içme açısından çok önemli farkları yok. Asıl fark yemeklerin yazılışında. Özbekistan büyük çoğunlukla Latin alfabesine geçmiş olduğu için bizler için okuması ve okuduğunu anlaması çok daha kolay. Kırgızistan hala hemen hemen tamamen Kiril alfabesinde kaldığı için burada işimiz çok daha zor.
Eğer menüsü geniş lüks bir restorana gitmemişseniz ortalıktaki lokanta, büfe tarzı yerlerde yenilebilecek yemek çeşidi en fazla 4 ya da 5. Bunlar samsa, şaşlık, lagman ve mantı. Pilavları meşhur olsa da çoğu yerde yok ve sipariş üzerine pişiriliyor.
Samsa denilen şey bizdeki tandır gibi yerlerde içi et dolu küçük börekler diyebiliriz. Özellikle Özbekistan'da Samsasıcılar her yerdeler. Yollarda, mahalle aralarında her yerde ıssık samsa yazısı. Issık demek sıcak demek. Aslında Türkçe'ye çok benziyor. Anadolu'da pek çok yerde sıcak yerine ısıcak da denir. Issık samsa ve Issık Nan ( sıcak ekmek ) yazısı en çok gördüğümüz yazı.
Şaşlık bizdeki şiş kebap. Mal şaşlık, Koyun şaşlık veya tavuk şaşlık var. Mal şaşlık denilen, ne kadar mal bilmiyorum )) ama büyükbaş hayvan etinden demek. Koyun ve tavuk zaten bildiğimiz gibi. Hiç tavuk eti yemedik o yüzden ne tadını ne de fiyatını öğrenmedim. Buralarda Domuz eti hiç yok. O yüzden domuz mu diye sormaya hiç gerek yok. At eti daha pahalı olduğu için özellikle at eti olduğu söylenmemiş ise o Mal etidir.
Lagman denilen yemeği ise bildiğiniz makarnanın evde yapılanı olanı olarak düşünün. Bir defa yedik, lezzeti fena değildi.
Mantıları bizdeki gibi küçük küçük değil. Gürcülerin yapıp adına Hıngel dedikleri iri mantılardan. 3- 4 tanesi bir adamı doyuran cinsten. İçinde et, patates yada peynir olabiliyor.
Yemek çeşidi bu kadar az olamaz demeyin. Ortalıktaki yemek yerlerinde gerçekten bu kadar az. Öyle bizdeki gibi bir lokantaya gideyim 10 – 15 çeşit yemeklerden yemek beğeneyim durumu hiç yok. En azından yemek yerlerinde yok. Sulu sebze yemeği hiç görmedik desek yalan olmaz. Arada kendi aramızda konuşmuşluğumuz var, acaba bunlar evlerinde de sadece bu yemekleri mi yiyorlar diye. Evlerinde de b0u kadar sınırlı menü değildir umarım. Bizim gibi karavanında yemek yapma şansı olmayıp, sürekli dışarıda yemek zorunda olanlar için gerçekten sıkıcı bir yemek kültürü. Evir çevir aynı şayleri ye dur. Olacak iş değil.
Burada çay için başka bir başlık açayım. Buralardaki çay kültürünün bizimle alakası yok. Çay isteyince kara çaymı yeşil çaymı diye soruyorlar. Kara yada yeşil fark etmiyor, orta boy bir çaydanlığa bir tatlı kaşığı kadar çay koyup 2 dakika beklemeden bardağa koyuyorlar diyecektim ama bardak da kullanmıyorlar. Buralarda bardak, daha doğrusu cam bardak, kupa hiç yok. Küçük, kulpsuz bir çorba kasesine çayı döküp içiyorlar. Sonuçta orta boy çaydanlığa atılan bir tutam çayın ancak belli belirsiz bir sararttığı ılık suyu çay diye içiyorsunuz.
Son olarak lokantaya oturdunuz. Ana yemeği seçip söylediniz. İlk soru Nan, yani ekmek istiyor musunuz. İkinci soru çay istiyor musunuz. Çayı yemekten önce yada yemekle içmeyi tercih ediyorlar. Çay bitince içecek ister misiniz diye soruyorlar. Burada bir parantez açayım, buralarda çok fena gazlı içecek ve enerji içecekleri tüketimi var. Pepsi buralarda açık ara önde görünüyor. En azından ortalıktaki reklamlarda. Ekmek, su, çay yada başka bir şey hiçbir şekilde yemeğin yanında ikram değil. Her şeyin parasını alıyorlar. Yetmedi hesap öderken % 15 hizmet bedeli de ekleniyor. Afiyet olsun efendim..




Tarih oldu 26 Nisan.. Artık Kırgızistan'a veda edip tekrar Kazakistan'a geçme zamanı.. Kırgızistan Karakol şehrinden Almaty'ya gitmek için hangi yolu kullanmamız gerektiğine dair kafamız epey karıştı. Karkara sınır geçişinden geçince 230 km kadar daha kısa görünüyor ama kime sorduysak o sınır geçiş yolu çok kötü, üstelik kapı 15 Mayıs'ta açılacak dediler. İnternetteki bilgiler de bu yönde. Sonuçta 1-2 kişi de yol çok kötü ama kapı gündüz 08- 18 arası açık dedi. Şansımızı deneyelim dedik. Karakol'dan kapıya kadar 100 km kadar ve evet son 30 km. si toprak, kötü yol. Ama bizim seyahat başlarındaki Kazakistan yoluna göre sıfır asfalt bile sayılır.
Tanrı dağlarının muhteşem manzarası eşliğinde kapıya geldik. Bizden başka kimse yok. Asker yarım saat kadar beklememiz gerektiğini, elektrik internet olmadığını söyledi. Beklememiz 5 saat kadar sürdü. Sonunda Kırgız tarafından daha kolay, Kazakistan tarafında biraz daha fazla aranarak kapıdan geçtik.
Artık Kazakistan'ın Kırgızistan tarafındaki ilk şehri Kegen'deyiz. Telefon numaralarını, internetti yeniledik. Benim telefon sadece e-sim ile çalışıyor. Çocuk ilk defa işlem yapıyormuş ama biraz uğraşarak onu bile halletti.

devamı Kazakistan notlarında..