AZCIK NOSTALJİ
Okulda yoklama yapıldı ve mitinge gideceğimiz ve miting alanında da bir arada olmamız gerektiği sıkı sıkı tembih edildi. Çünkü orada tekrar yoklama yapılacak ve olmayanlara çok şiddetli disiplin cezası verilecekti. İtiraz etme şansı olmayan lise öğrencileri olarak miting alanındayız. Hadi biz lise öğrencisiyiz neyse de siyah önlükleri ile Trabzon’un bütün ilkokul öğrencileri de alanda. Dolayısı ile şehrin bütün öğrencileri ve kamu çalışanları mecburen orada olduğu için, şimdilerde valiliğin olduğu boş alan tıka basa dolu.
Okulda derslerin kaynamış olmasından dolayı aslında epeyce keyifliydik. Ama konuşmak için kürsüye çıkan hatip, konuştukça, lafı uzattıkça sıkılmaya ve sinirlenmeye başlamıştık. Çünkü biz o dönem bölgenin en politik kavgalarının olduğu Trabzon lisesinin yatılı öğrencileriydik. 12 Eylül darbe öncesi de aynı okulda yatılı olduğumuzdan, neyin ne olduğunu fazlası ile bilecek bilinç düzeyine eriştiğimizden, anlatılan hikaye gibi geliyordu. Arada konuşmacı sertleşiyor ve tehditlerde savuruyordu ama, biz kendi aramızda gençliğin de verdiği özgüven ile sadece gülüyorduk..
Şimdi google hazretlerine sordum, tarih 25 Ekim 1982 imiş. Kürsüde konuşan ise tahmin ettiğiniz gibi, netekim Kenan Evren paşa... Anayasa oylaması için Evet denilmesi gerektiğini, aksi halde bunun bizim için ve ülke için felaket olacağını anlatıyordu.. Omuzundaki apoletler mi neyse, zaten onların etkisi ile insanlar esas duruşta dinliyordu.. İyi de dinleyenlerin yarıdan fazlası öğrenci olduğu için, zaten oy kullanamayacaklardı ki.. Olsun ama zaten maksat kalabalık görünüp, bakın herkes destekliyor mesajı vermek değilmiydi...
Biraz daha nostalji yapayım. O zaman oy kullanırken iki renk hakimdi: Mavi renk hayır, beyaz renk evet demekti. Kenan Evren yaptığı konuşmalarla halkı mavi oy vermemesi konusunda telkin ediyor ve gazetelere mavi renkle ilgili sansür bile uygulanıyordu. Hayır propagandası yapabilecek cesarette tek kimse bile kalmadığı için o çok demokratik halk oylamasında bildiğiniz gibi %91.37 ile Evet çıktı.
Neyse uzun oldu, yoksa çok anım var da.. Allah'tan o dönem hukuksuz, adaletsiz, eşit olmayan propaganda dönemi olduğundan acayip bir sonuç çıkmıştı.. Yoksa günümüz demokratik yarışı ile hiç ilgisi yok ))
***********************************
KAPUSKA
Bir arkadaşım meme kanserine dikkat çekmek için yazılan ilginç ( biraz da saçma ) mesajlara destek için,”53 yıldır kapuska yemedim” yazmış.
Kapuska.. her duyuşumda yıllar önceye, yatılı okul yıllarına götüren yemek. Yapması mı kolaydı, maliyeti mi ucuzdu bilinmez hama haftada en az 3 öğün çıkan yemek. Artık o kadar midemiz bulanırdı ki, ”yemekte ne var” sorusuna “ yine kapuska” diye duyunca çoğu kez kantinde kuru simit çay ile o öğünü atlattığımız olurdu.
Pekii siz hiç kadayıflı pilav yediniz mi.. Nasıl olur filan demeyin. Bal gibi oluyor ve de çok güzel oluyor. O da yatılı okulda kalan ve aynı zamanda aklımda kalan bir çeşitleme. Bol tereyağlı pilavın üzerine tel kadayıfın şerbetini döküp, farklı ama lezzetli çeşitlemeler yapmak da yatılıda okuyanların icadı olsa gerek..
Demem o ki, meme kanseri erken tanı ile tedavi edilebilir bir hastalıktır. Kadın arkadaşlarım kendinizin meme muayenizi ihmal etmeyiniz. En küçük bir kuşkunuzda lütfen ilgili doktorlara başvurunuz.. Yakınlarınıza da sık sık hatırlatınız.
*************************
Trabzon'da Ortaokulda okuduğum zamanlardı. Okuldan bir arkadaş ile hamam nasıl bir yerdir, orada nasıl yıkanılır merak ediyoruz. Kalktık bir gün Moloz mevkindeki bir hamama gittik. Klasik, eski mimarili bir hamam işte.
İçeri girdik adam bizi karşıladı, hamama geldik dedik.. Adam bize birer tane peştamal verdi, soyunun girin dedi. Tamam soyunacağız da nerede, ortalıkta soyunma odası filan göremiyoruz. Adamın gözü önünde de soyunacak değiliz ya. Orada milletin dinlenip, çay içtiği sandalyelere oturduk bekliyoruz. Birileri gelse de nasıl oluyor bu işler görsek derdindeyiz. Adam arada eee, ne bekliyorsunuz soyunup girsenize diyor..
O sırada dışarıdan ezan sesi gelmeye başladı. Bizde anında şimşek çaktı. Biz gidip namaz kılıp, öyle gelelim dedik. Koşar adımlarla hamamdan çıktık, çıkış o çıkış..
Arada aklıma gelir. Ülkemde yaşananlara benzetir oldum. Ne olacağımızı bilmeden bekler olduk ..Bir işaret gelse artık !
*******************************
Kadıköy’de bir mekânda oturduk yemek yiyoruz. Mekâna 20-25 kişilik kalabalık, yaşları biraz yüksekçe bir gurup geldi, masaları birleştirip oturdular. Mekânda biz ve onlar var ama nasıl bir gürültü yapıyorlar. Kimin ne konuştuğu belli değil.
Bir süre sonra mekân sahibi masamıza gelince arkadaşım sordu, bu gurup Chp’liler mi diye. Adam evet ama nereden anladınız dedi. Arkadaşım, baksana hepsi birden konuştukları için kimin ne anlattığı anlaşılmıyor, ondan tabii ki dedi. Hep beraber güldük .. Doğruya doğru..
Kızım, konu nereden çıktı ise, anımsayarak anlatmıştı
-“7-8 yaşlarındaydım. Yazın yaylada idik ve evde su akmadığı için çeşmeden su taşımak gerekiyordu. Su almaya çeşmeye gitmek için, mezarlığın yakınından geçmek gerekiyordu. Mezarlıktan korktuğumu söylediğim de babaannemin cevabı şu olmuştu. ”kızım insanın ölüsünden değil, dirisinden korkman lazım!” O yaşlardaki çocuk beynime ne yer etmişse, hep aklıma gelir..”
Son günlerdeki insan davranışlarını gördükçe benim de aklıma gelir oldu.
***************************
Burhaniye’nin köyünde inzivaya çekilen dayım var. O köyde yaşadığımız olay;
Ramazan ayı ve akşamüstü köyden 2 kişi bir iş için dayıma gelmişlerdi. Dayım onlara "içecek bir şey istermisiniz, ne ikram edeyim" diye sordu. Büyük olan ”sağ olun, birazdan imam bizi çağıracak, onu bekliyoruz” dedi. İftarı beklediklerini ima etti. Dayım ”siz bilirsiniz ama çok güzel Fransız şarabım var, isterseniz ikram edebilirim” deyince adam “o zaman tadına bakalım “ dedi ve gelen şaraptan içmeye başladılar.
Yurdum insanı bu, hesabınızı ona göre yapın.
***************************
Eğitim cehaleti alır, eşeklik baki kalır
Bu nerden çıktı, kime, niye kızdı şimdi diyenleri duyar gibiyim. Bu sefer konunun benimle hiç ilgisi yok. Yazınca anlaşılacak zaten.
Yıl 1990, fakültede son zamanlarımız. O zamanlar daha yeni çıkmıştı. Yabancı dil sınavında yüksek puan alan memurlara, ekstra dil tazminatı verilmeye başlanmıştı. Akşam yemeği için hastane yemekhanesinde, asistanlarla kuyruktayız. Konu bu dil tazminatı. Doğal olarak burada isimlerini yazmayacağım, asistanlardan birisi, bu sınava giren var mı? diye sordu. Oradan birisi ben girdim,95 puan aldım deyince, bizimki “sen o kadar dil biliyormuydun, hangi dilden? “diye sordu. Ötekisi “Ben Hatay’lıyım,ana dilim Arapça zaten, Arapça’dan 95 aldım” dedi. Bizimkisi gülmeye başladı, “bende adam gibi dil biliyor sandım, o ne yaa, Arapçaymış, gerici dili bilsen ne olacak” demez mi..Hatay'lı olan bir küfür salladı ona,”gerici olan sensin salak, dilin gericisi mi olur, geri zekalı “ diye saydırarak, üzerine yürüdü.. Neyse kavga büyümeden araya girip, ayırdık..
Bu şimdi nerden mi çıktı.. Dile gerici diyen vatandaşı yıllar sonra tesadüfen facebookta gördüm. Merak ettim neler paylaşmış diye. İnsan sadece kendisini öven, megalomanlığın sınırlarını zorlayan, diğer insanları, uzmanları küçümseyen yazılar paylaşır mı.. İlk aklıma gelen cümle “eğitim cehaleti alır, eşeklik baki kalır” oldu.. Ben ne yapayım!