Avusturya'nın en küçük yüz ölçümüne sahip öte yandan nüfus yoğunluğu en fazla olan başkenti konumunda Viyana. Bu şehir sadece Avusturya'nın değil müziğin, sanatın ve Avrupa tarihinin de başkenti sayılabilir. Gösterişli binalar, sayısı neredeyse 800'ü bulan yeşil alan ve parklar, hemen herkesin ismini duyduğu dünya tarihine adını yazdırmış önemli şahsiyetlerin pek çoğunun izleriyle dolu,çok müze, pek çok sanat galerisine ev sahipliği yapan şehir.
Mozart, Beethoven, Strauss, Schubert, Haydn gibi klasik müziğe damgasını vurmuş pek çok ünlü kişilik bu topraklarda doğmuş ya da bir dönem yaşamış. Bilim dünyasından Albert Einstein ve Sigmund Freud yolu Viyana'dan geçenlerden.
Ve bu kadar Avrupa'nın gerçek kültür başkenti olan bir ülkenin neden kendi dilleri olmaz da Almanca konuşulur anlamış değilim.
Yukarıdaki Fotoğraftaki Stephansdom Katedrali,Avusturya'nın en görkemli yapısı,hem iç hem dış görünümüyle gerçekten etkileyici.
HOFBURG İMPARATORLUK SARAYI
1654 yılında inşa edilen, Habsburg Hanedanlığı başta olmak üzere Avusturya Macaristan İmparatorluğunun bir çok hanedanına ev sahipliği yapmış olan bu saray, Gümüş Koleksiyonu, Sisi Müzesi, İmparatorluk Daireleri olmak üzere üç bölümden oluşuyor.
Ayrıca aynı binada Eski Silahlar ve Eski Müzik Aletleri Koleksiyonu yer alıyor.Bu müzenin içerisinde Efes'den çıkarılan eserlerin sergilendiği bir bölümde var. İnsan bunların burada ne işi var diye hüzünlenmiyor değil.
Müzede dikkatimi çeken eserlerden...
SCHÖNBRUNN SARAYI
Habsburg Hanedanlığının yazlık sarayı olarak, imparatoriçe Maria Theresia tarafından yaptırılmış. Maria Theresia'nın kendisinden daha ünlü sonradan Fransız Kraliçesi olmuş olan kızı Marie Antoinette meşhur ''Ekmek yoksa pasta yesinler.'' sözünü bu sarayda söylemiş.Saray ve sarayın muhteşem bahçesi Unesco tarafından Dünya Kültür Mirası listesine eklenerek koruma altına alınmış.Burayı gezmek için neredeyse bir tam günü ayırmak gerekiyor.
Şansımıza çok güzel bir sokak çiçekleri görüntüsü bizi karşıladı
Tarihde ki Viyana kuşatmasının en belirgin gravürü bu heykelde saklı sanırım. Alt kısımda yatan bir Osmanlı askeri ve ona kılıç saplamış Avusturyalı asker...
Vee Pinokyo...
Dünya operasının merkezi sayılan,Viyana devlet opera binası.
Viyana gezisinde olmazsa olmazlar listesine eklenen bir ayrıntı da Hundertwasser evleri...
Şehir merkezinin biraz dışında yer alan bu evler değişik mimarisi ve rengarenk şirin halleriyle ünlenmiş. Şehrin çeşitli yerlerinde yaptığı evler olmasına rağmen en ünlüsü bu ağaçların yeşerdiği canlı gibi duran evler olmuş. Barcelona'daki Gudi den esinlendiği için karıştırdığım, Barcelona'da olmadığını ikaz eden arkadaşlara selam olsun :)
Viyana'ya gidipte ünlü keklerinden yemeden gelinmeyecek olan ünlü Demel pastanesi. Pastane nostaljik dekorunu koruyan çok şık bir iç mekana sahip. Döneminde saraya servis yapan pastane unvanını sağlayan bir mühre sahip. İmparatoriçe Sisi, pastanenin menekşe şekerlemelerini özellikle çok severmiş, siz de belki denemek istersiniz.
Son olarak,her daim yağmurlu olan bu Kültür şehrini gezmek, kendinize çok şeyler katacaktır. Avrupa'nın bir birine benzeyen şehirlerine göre,farklı bir şehirde olduğunuzu,iliklerinize kadar hissedeceksiniz. Listenizde hep bulunsun...