" Her yer en az bir defa görülmeyi hak ediyor "

AMERİKA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
AMERİKA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

KARAYİP ADALARI

 

Karayip adaları Cruise gemi turu için Miami'deyiz. Kısmetse yarın gemi yolculuğu başlayacak. Miami'deki akşam yemeğimiz Meksika restoranında tako / tekila olunca, yine bir Noel zamanı gittiğimiz Mexico gezimizi anımsadım. Eskiden ne güzel enerjim varmış, oturup gezileri yazardım. İhtiyarlık / tembellik fena bir şey. Ama belli mi olur, biraz gaz verilirse yine başlayabilirim. Nede olsa insanoğlu gaz ile çalışan bir yaratık ))





Bir gün Miami'de kalıp, ufak bir gezi yapıp, meşhur Miami Beach devamında deniz havası aldıktan sonra Cruise gemilerin kalktığı limana geldik.





Dünyanın en büyük Cruise limanı buradaymış. Dünyanın en medeni ulaşım şekli über olmasa buralarda hayat sıkıntılı olurmuş. Über ile liman içinde 10 dk bizim gemiye ulaşmak için yol aldık. Birbirinden büyük devasa gemiler insanı korkutmuyor değil. Bizim gemi de en büyüklerinden. 13 katlı, 300m boyunda, 2660 yolcu kapasiteli bir alet. İnsan içerisinde kayboluyor.
Daha önceleri de benzer deneyimlerimiz oluğu için yabancılık çekmedik. Dün yola çıktığımız saat 15.30 dan beri 24 saat geçti ve hala denizdeyiz. Yarın sabaha kadar da denizde olacağız. Sizlerden 8 saat geride olduğumuzu da hatırlatmak isterim. Konumumuzu haritadan işaretledim. Bunları 13 katta fotoğraftaki havuz manzarası eşliğinde mohito içerek yazdım.






2 günlük deniz yolculuğundan sonra karaya ilk ayak bastığımız yer Grand Turks adası.. Sen kalk Türkiye'den Amerika'ya gel, oradan Cruise turuna katıl ve bu dünyanın öbür ucunda iki gün sonra karaya ayak bastığın yer Türk bağlantılı bir ada olsun. Dünya küçük işte.





Önce biraz bilgi..
Bulunduğumuz yer Turks ve Caicos Adaları başkenti Cockburn Town'ın üzerinde bulunduğu ada. Ada, Turks ve Caicos Adaları dâhilinde Birleşik Krallık'a bağlıdır. 18 kilometrekarelik alanıyla Turks Adalarındaki en büyük adadır. Adada eski bir deniz feneri ile 19’uncu yüzyıldan kalma bir hapishane vardır. Adını şekli Türk fesine benzeyen Melocactus adlı kaktüsten aldığı söylenmektedir(fotoğrafını internetten buldum). Daha sonra bunun doğru olmadığı, adanın keşfinin denizci bir Türk olan Kemal-i Hasan tarafından yapıldığı ancak daha sonra burada koloni kuran İngilizlerin kâşifinin isminin ne olduğunu bilmeyip yalnızca milliyetini bildiği için adaların adını Türk adaları koyduğu düşünülmektedir.





Şehir merkezine gitmek için bindiğimiz taksi şoförünün söylediğine göre buralar hala İngiliz yönetimi altındaymış, genel valiyi İngiltere atarmış. Bunu söyleyince kızım "o zaman vali sevilmiyordur herhalde?" deyince, ona yorum yapamam dedi. Biz de yorum yapmadık!
Adanın merkezi denen yer resmen yoksulluktan, sefaletten dökülen toz toprak içerisinde derme çatma evlerden oluşuyor. Düzgün bir restoran, cafe, dükkan yada benzeri yer yok. Her tarafta başıboş eşşek var. Nedenini öğrendiğimiz kadarı ile 1960 lara kadar buralar Tuz çıkartma bölgesi imiş ve eşşekler o zaman çok kullanıldığı için, şimdilerde tuz kalmasa da eşşekler kalmış. Etrafta dolaştıkça insan ister istemez arkadaş Turk olunca fakir olmak şartmidur demeden edemiyor.





İşin içinde İngilizler olunca trafik soldan akıyor. Çoğu aracın direksiyonu solda ama yine de soldan akıyor. 1998 yılındaki tsunamide adanın çoğu yerle bir olmuş. Buraların da öyle bir şansızlığı var.
Adanın en güzel tarafı denizi. Karayipler denizinin o turkuaz renkli muhteşem görüntülü denizlerinin en güzeli buralardaymış. Sıcaklık bizim yazın Antalya sıcaklığı gibi sıcak ve nemli. Ama bu sıcağa rağmen suyu serinletecek kadar güzel.























Gemimizin ikinci durağı Porto Riko'nun başkenti San Juan.. Zengin Liman olarak tarif edilen Porto Riko, kendi içinde bağımsız ama dış işlerinde Amerika'ya bağımlı farklı bir yönetim şekline sahipmiş. Amerika'nın eyaleti olmak için sık sık halk oylaması yapılıyor olsa da halen 51. Amerikan eyaleti olamamış. İlginç bir şekilde Amerikan parti başkanları seçimlerinde oy kullanıyor ama başkan seçimlerde kullanamıyorlarmış.
Turizm gelirse sayesinde zengin bir ülke olmalarına rağmen, sık sık meydana gelen kasırgalar yüzünden her seferinde ciddi sıkıntılar yaşanıyormuş.
Bu renkli arnavut taşlı sokakları, yine çok renkli binaları ile çok şirin bu şehri sevdik. Birbirine surlarla bağlı iki kalesi ünlü. Ayrıca gezdiğimiz Katedral Amerikan kıtasının en eski ikinci katedraliymiş. Amerika Rom tüketiminin %70 i burada üretiliyormuş. Burası kendilerini benim de pek sevdiğim bir nevi Bacardi ülkesi. Türkler her yerde dedirtmek için bir İstanbul Restoranı bile var. Önünde fotoğraf çektirdiğim renli kapılı ev, dünyanın en küçük evi olarak ün yapmış. Daha çok fotoğraf var ama bu kadar azalttım. Sanırsam fikir dağarcığınızda ufak bir yer edinmiştir.. Yarın bakalım nasıl bir yerdeyiz.















Offshore ne demek?
İngilizce'de karşılığı 'kıyıdan uzak' yada 'açık deniz' anlamına gelen offshore, ekonomide ise kaba tabir ile vergiden uzak anlamına geliyor. Gerisini anladınız zaten. İşte bu vergi kaçırma hesapları denilince ilk akla gelenler birisi de burası.. Virgin adaları..
Virgin Adaları 50 civarı irili ufaklı ada ve adacıktan oluşuyormuş. Bunlardan en büyük olanı şimdi bulunduğumuz St. Thomas. Adalar yıllar içerisinde İspanyollar, Danimarkalılar, İngilizler arasında el değiştirmiş. Sonunda Amerika burayı Danimarka'dan satın almış. Şimdilerde Amerikan ve İngiliz Virgin adaları bulunuyor.
Sabah adaya inince önce bir katamaran ile bir saate yakın yolculuk yaparak başka bir adaya, snorker ile denizaltı izlemeye gittik. Okyanus çok dalgalı, katamaran çok sallantılı olunca midem bulandı, başım döndü. Zaten denizin içinde çokta aman aman bir şey görmedim. Yorucu bir yolculuk oldu. Kızım, bunu da yazacak mısın? dedi madem, ahanda yazdım.
Adanın uzaktan görüntüsü bizim Ege sahilleri gibi. Bol yeşilli tepelik bir ada. Amerika'nın trafiği soldan akan tek yeri burasıymış. Öğleden sonra merkezine yürüme gidelim dedik. Sıcak, çok fena sıcak. 1-1.5 saat kadar dolaşıp, bulduğumuz ilk taksi ile gemiye döndük. Bu tropikal iklim bize göre değilmiş.











Küba, Porto Riko ve Jamaika'yı da içine alan, Karayip denizi ve Atlantik okyanusu arasındaki takım adalardan oluşan bölgeye Batı Hint adaları denir. Hindistan nere burası nere? Ne alakası var derseniz.. Amerika kıtasının keşfi sırasında buraya ayak basan Christopher Columbus dünya etrafında tur atıp Hindistan'ın doğusuna ulaştığını sanmış, Doğu hint adalarından ayırt etmek için de bu ismi vermiş..
Bugün bu adalardan Bahamalardayız. Burası Gemi turumuzun son adası. Yarın Miami'ye, anakaraya dönmüş olacağız.
Bahamalar, çoğunda yerleşim bulunmayan 700 kadar ada ile yaklaşık 2.400 çıplak kaya oluşumundan meydana geliyormuş.
Kristof Kolomb, 1492 yılında Amerika kıtasında ilk olarak şu anda bulunduğumuz adaya ulaşmış. O dönemde Bahamalar’da Aravak dilini konuşan Lucayan yerlileri yaşıyormuş. Kolomb’un ayak bastığı adaya da Guanahani diyorlarmış. Kolomb bu adanın ismini sonradan San Salvador olarak değiştirmiş.
Burada büyük bir plaj dışında başka bir şey yok. Koca Cruise gemisinin yaklaşacağı liman bile yok. Geöi açıkta demirleyip, yolcuları büyük tekneler ile sahile taşıyorlar. Deniz şimdiye kadar gördüklerimizin en temizi. Hava bulutlu ve hatta öğleden sonra yağmurlu oldu ama arada güneş çıktıkça denizin turkuaz rengi gerçekten güzeldi. Suyu serin ve tuz oranı bana biraz az gibi geldi.
Çok bilgi verdim yeter ama son bir iki bilgi daha..
Burasının resmi adı Bahama milletler topluluğu. Amerika'nın dibinde olmasına ve bağımsız bir ülke gibi görünmesine rağmen İngiltere'ye bağlı ülke. 5 yılda bir seçim yapılırmış ve en yüksek oyu alanı İngiltere uygun görürse Genel Vali olarak atarmış. Zengin ülkeler neden bu kadar zengin, sömürgeciliğin boyutu ne kadar derin.. Uzun mevzular
Bahamalar Türklerden vize istemeyen ender bölge ülkelerindenmiş. Bu bilgi bazı Türkler için çok kıymetli.. Amerika'ya gelip 90 gün sonra ayrılmak zorunda kalınca, Miami'den Bahamalara ucuz ve vizesiz gelip, aynı gün bile geri dönünce Amerika'da 90 gün daha kalma hakkı kazanılıyormuş. Karavanla gelmeyi denemeyin, karavan feribotu yok ))












Böylece bir haftalık Karayip Adaları Cruise gezimizin sonuna geldik. Geziye başladığımız Miami'den fotoğraflar ekledim. Miami denilince akla ilk gelen Miami Beach.. Bizde önce akla ilk gelen yere gittik. Upuzun bir plaj, bol rüzgarlı, dalgalı bir okyanus. Dalgadan dolayı olabilir ama asıl köpek balığı korkusundan kimse suya girmiyor. Millet kumsalda yürüyüş ve güneşlenme için burada.














Bundan tam 4 yıl önce tam da bugünlerde Miami'de Küba restoranında kızımla yemek yemiştik ve onu yazmıştım. O zaman çok beğendiğimiz yerde bu defa da yine yiyelim dedik. Ömrü hayatımda ilk defa bir restoranın önünde 1 saat 15 dk. sıra bekledik. Dedim arkadaş bir daha mı? tövbe!.. Artık mekan reklamı yazmak yok. İş dönüyor dolaşıyor başımıza patlıyor ))