" Her yer en az bir defa görülmeyi hak ediyor "

UZAK DOĞU etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
UZAK DOĞU etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Sapa-Vietnam

vietnam

Vietnam'a yapılan gezilerde genellikle öne çıkan ve tercih edilen iki şehir Hanoi ve Ho Chi Minh, ancak bence kesinlikle vakit ayırılması gereken yerlerden biri ülkenin kuzey batısında kalan Sapa bölgesi.
Hanoi şehrinde konaklarken tanıştığımız iki İspanyolun tavsiyesi üzerine spontane olarak bir akşam bilet alıp Hanoi'den Sapa'ya doğru yola çıkıyoruz. Yola çıkmadan İspanyolların Sapa'da kaldığı aileyi arayıp ertesi sabah orada olacağımızı haber veriyoruz. Otobüs biletleri yaklaşık 15$ ve yolculuk 7 saate yakın sürüyor. Vietnam şöförleri biraz maceracı- Hanoi'deki çılgın trafiği gördüğünüzde anlayacaksınız- ancak gece otobüsleri uyumak için oldukça rahat.
vietnam
                                                                     Sleeper Bus- gece yolcıluğumuz
Sabah 6 gibi Sapa'ya varıyoruz ve otobüs durağında birçok yerli kadın olduğunu görüyoruz bunun sebebi buradaki önemli geçim kaynaklarından birinin gelen turistlere konaklama sağlamak ve trekking rehberliği yapmak olması. Bu yüzden gitmeden önce kalacak bir ev ayarlamamış olsanız bile otobüs durağında tanıştığınız kadınlardan biriyle anlaşabilirsiniz. Otobüsten inip ev sahibemiz Nu'yu buluyoruz, bizi karşılamaya sırtına bağladığı 2.5 yaşındaki dünya tatlısı oğluyla gelmiş oluyor. Beraber merkezde bir yere kahvaltı yapmaya gidiyoruz. Vietnam'lılar kahvaltı/öğle/ akşam yemeği farketmeksizin sürekli Pho(noodle çorbası) yiyorlar ama her zaman alternatif bir şeyler bulmak mümkün. Kahvaltı yaparken Nu'nun çocuğuna çantamdan bir çikolata çıkarıp veriyorum, ve ilk yaptığı şey çikolatayı annesiyle paylaşmak oluyor, ve bu küçük hareketiyle gönlümü çalıyor. Kahvaltıda Amerikalı bir grupla tanışıyoruz ve aynı köye gideceğimizi öğrendikten sonra hep beraber yola koyuluyoruz.
vietnam
Maria-Ben-Sokaktan geçen ve bizle fotoğraf çektirmek isteyen rastgele bir kadın(Asya'da bu durum çok yaygın)-Nu ve oğlu

Sapa'nın merkezi dağların ortasında düz bir alana kurulmuş büyükçe bir kasabayı anımsatıyor, dağlarda farklı etnik gruplara ait birçok köy var,buraya dair benim ilgimi en çok çeken şeylerden biri de bu etnik çeşitlilik oldu. Komşu köylerin birbirinin dilini konuşmuyor, farklı dinlere inanıyor oluşu(bazıları Budist, bazıları Hrıstiyan) bölgede sentez bir kültür yaratmış. Bizim kalacağımız köy merkezden 4-5 saatlik yürüme mesafesinde, ancak dağ yolu o kadar güzel ki, zamanın nasıl geçtiğini farketmiyorsunuz.
vietnam

Yöresel kıyafetleriyle köy kadınları

vietnam
Yol üzerindeki buna benzer onlarca kenevir tarlası görüyoruz ve Nu bize bitkilerin tohumlarını boya olarak kullandıklarını, esrar olarak tüketmediklerini söylüyor (ve muzipçe gülüyor)
vietnam
Yol üzerinde yemeklik bir şeyler almak için bir bakkalda duruyoruz ve akşam yemeği için yılan temizleyen bu kadınla karşılaşıyoruz. Burada hayvancılığın pek yaygın olmadığını söylememe gerek yok sanırım :)
vietnam
Uzun yürüyüşümüz ardından köye varıyoruz, ve bizi evin tavukları karşılıyor. Evin içerisi oldukça basit, mobilya denebilecek tek şey alçak bir masa ve yanındaki tahta oturak. Nu bize evi sıfırdan kocasıyla birlikte inşa ettiklerini anlatıyor.
vietnam
Öğle yemeğini hazırlaması için Nu'ya yardım ediyoruz. 

Nu İngilizceyi tamamen tek başına öğrenmiş bu yüzden okumayı ve yazmayı bilmiyor ancak köydeki diğer kadınlara göre konuşması oldukça düzgün. Daha önce hiç Türkiye'den birini görmemiş, İstanbul'dan olduğumu söylüyorum ve bana İstanbul'un bir şehir mi yoksa kasaba mı olduğunu soruyor.
vietnam

vietnam
Evin 3 tane çocuğu var ve hepsi birbirinden bıcırık.Tozun toprağın arasında yalınayak koşturup duruyorlar ve bana şehirde büyüyen çocuklar burada olsa kesin bir sakatlık çıkar veya hasta olurlar diye düşündürüyorlar.

vietnam

Bölgedeki en önemli tarım ürünü tabiki pirinç ve her evin kendine ait bir pirinç terası var.Neredeyse sürekli yediğim pirincin nasıl yetiştiğine dair hiç bir fikrimin olmadığını farkedip garip hissediyorum. Büyük toplumlarda doğadan ne kadar uzaklaştığımızı bir kez daha hatırlatıyor. Önümüze gelen şeyleri sorgusuz sualsiz tüketirken arkasındaki hikayeyi ve insanları görmezden geliyoruz sanırım.
vietnam
Kaldığımız evin manzarası

Nu bizi kendi tarlasına götürüyor ve pirinci nasıl ekmemiz gerektiğini gösteriyor. Çıplak ayakla tarlaların içerisine giriyoruz ve dibini görmediğimiz çamurlu sulardan çıkan bir kaç devasa yengeçle biraz tedirgin oluyoruz. Nu'ya 1-2 saat kadar yardım edip bölgeyi keşfetmeye çıkıyoruz, civarda çok sayıda trekking rotası var ancak bazı rotalara rehbersiz gidilmemesi gerekiyor, geçen yıl Amerikalı bir gezginin kaybolduğunu söylüyorlar. 

vietnam
Sabah kahvaltımız, muz, toz şeker ve krepler.

vietnam
Kadınlar bu kıyafetleri yaparken kumaş boyası olarak bölgedeki bitkileri kullanıyorlar ve her kadın yılda sadece 1 takım giysi yapıyor. İster istemez indirim sezonunda alışveriş merkezi çılgınlıklarıyla bunu kıyaslıyorum.

Özet olarak yeni tecrübeler için konforunuzdan biraz vazgeçmeye razıysanız, Sapa asla pişman olmayacağınız bir yer. Burada günlerinizi uzun yürüyüşler yapıp sıcakladığınızda önünüze çıkan şelalelerden birinde serinleyerek(evlerde banyo gibi bir imkan olmadığını da göz önünde bulundurarak), doğanın tadını çıkarıp yerlilerek kaynaşarak rahatlıkla geçirebilirsiniz.

vietnam
Son olarak dönüş otobüsümüzü beklerken egg coffee denilen ve yumurtanın beyazı kullanılarak hazırlanan kahvemizi içiyoruz.Biraz şekerli ama oldukça lezzetli. Eğer kahve seviyorsanız Vietnam bu konuda gerçek bir cennet!

TAİPEİ


Hong Kong’dan 1.30 saatlik bir gece uçuşuyla vardığımız Taipei, Tayvan’ın en kalabalık şehri ve aynı zamanda başkenti. Eğer normal pasaportunuz varsa vizenizi havaalanına indiğinizde alabiliyorsunuz, ancak yeşil pasaport için önceden konsolosluğa başvurmanız gerekiyor. Para birimi Yeni Tayvan Doları ve çoğu şey(taksi, yeme-içme,ulaşım vs) Türkiye’yle kıyaslandığında ucuz. Eğer bir kaç gün kalmayı planlıyorsanız ulaşım için EasyCard denen ulaşım kartlarını almanızı tavsiye ederim, her defasında bilet almaktan çok daha hesaplı ve pratik oluyor. Otel/hostel seçerken metro duraklarına yakın olmasına dikkat etmek gerekiyor, özellikle çoğu turistik yer kırmızı hat üzerinde olduğundan biz Shilin’de Happy Taipei Hostel’de konaklamayı tercih ettik. Hostel uygun fiyatlarına göre oldukça temiz ve güzeldi.
İlk gün ilk durağımız Chiang Kai-shek Memorial Hall'du. Ölen bir devlet başkanın arkasından yapılan bu yapı hakkında çeşitli tartışmalar var, Chiang Kai-shek milliyetçi partinin lideri olarak yıllarca Tayvan'da hüküm sürmüş. Kimileri için bir kahraman, kimileri ise "Beyaz Terör" döneminin sorumlusu faşist bir başkan. Her halükarda görülmeye değer bir nokta. Meydanın bir ucunda anıt,iki yanında da tiyatro ve konser salonları var.
taipei
Bu kadar geniş ve ferah bir meydan görünce Hong Kong'un ne kadar kabalık olduğunu bir kez daha anladık.
taipei
  Anıtın etrafında yürüyüş yapmak için güzel bir park var, burada biraz oyalandıktan sonra bisiklet kiralamaya karar verdik. Bisiklet kiralamak oldukça kolay, neredeyse her sokakta bulunan noktalardan kullanıma hazır bisikletleri kredi kartınızla alıp başka bir yerde geri bırakabiliyorsunuz ve ilk yarım saat için her hangi bir ücret almıyorlar. Şehir oldukça düz ve yollar bisiklet kullanmak için ideal, trafikteki araçların yarısı motorsikletlerden ve bisikletlerden oluşuyor.

  Bisikletlerimizle kısa bir yolculuk yaptıktan sonra Longshan Temple'a gidiyoruz. Burası Taipei'nin en görkemli tapınaklarından biri. Çin Yeni Yılı dolayısıyla tapınaklar normale göre biraz daha kalabalık. 
taipei
taipei


Budist tapınakları kişisel olarak benim en çok ilgimi çeken yerler. Görmeye alışık olduğumuz cami ve kilise ibadetlerinden çok daha farklı şeylerle karşılaşabiliyorsunuz. Tütsü yakmak tapınak ibadetinin bir parçası, o yüzden tapınakların içi genellikle ağır bir tütsü kokusuyla kaplı oluyor, çalışanların neredeyse hepsinin maske takmasının sebebi bu. İnsanlar getirdikleri yiyecekleri(çikolatadan makarnaya neredeyse her şeyi görebilirsiniz) burada tanrılara sunuyorlar. Benim ilgimi çeken bir diğer şey de Kau Cim denen şans/kader çubukları.
taipei
  Silindir bir kutunun içinde bir çok çubuk var ve her çubuğun ayrı bir numarası oluyor. Kutuyu sallıyorsunuz ve içinden rastgele bir çubuk düşüyor, düşen çubuğun numarasına göre gidip fotoğraftaki beyaz kağıtlardan alıyorsunuz. Kağıtlarda aklınızdan geçen sorunun yanıtı veya kaderinizle ilgili şeyler yazıyor.Dilek dileyip dileğinizin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini öğrenmek için de başka yöntemler var.Biz 4 kişi bu çubuklardan aldık ve ingilizce bilen lokal insanları sıkıştırıp ne anlama geldiklerini sorduk, diğer 3 arkadaşımın geleceğinde evlilik çıkarken sıra bana geldiğinde yorum yapmaktan kaçındılar. Görünen o ki daha babam uzun bir süre daha benden kurtulamayacak.
  Tapınak ziyaretimizden sonra park ettiğimiz bisikletlerimizi alıp Taipei 101 denen, 101 katlı ve dünyanın en uzun ikinci yapısı olan gökdelene doğru yola çıktık.Normalde gökdelenin en tepesine çıkıp manzara izleyebiliyorsunuz ama hava sisli olduğu ve fazla abartılmış turistik bir şey olduğunu düşündüğümüz için biz çıkmadık onun yerine yemek yemeye karar verdik
taipeitaipei
  Din Tai Fung adındaki restoran, dünyanın en ucuz Michelin yıldızlı restoranlarından biri. Birden fazla şubesi var ve her şubesi neredeyse aynı kalitede. Bizim de şu ana kadar yediğimiz en güzel dim sum yeriydi diyebilirim. Genellikle haşlanmış hamurun içine et/karides/sebze konularak yapılan dumpling'leriyle ünlü. Yemek konusu apayrı bir mevzu olduğu için ona çok değinmiyorum, ancak 1 ayın sonunda neyi sevip neyi sevmediğimi sonunda anlamış olduğum için mutluyum diyebilirim.
taipei



   Ertesi gün Shilin civarındaki bir parkta biraz dolaştıktan sonra her yıl Çin Yeni Yılı sonunda yapılan geleneksel dilek feneri(Lantern) festivaline gittik. Gerçekten çok güzel bir görüntüydü ancak, inanılmaz bir kabalık vardı.
  Ertesi sabah Beitou tarafındaki kaplıcalara gittik, bu bölgede onlarca farklı işletme var. Bazıları açık hava kaplıcaları ve halka açık. Halka açık olanlara genelde yaşlı Asyalı amcalar teyzeler gittiği için bizim pek gidesimiz gelmedi, o yüzden civardaki özel işletmelerden birine gittik. Açıkcası çok gidilmesi gereken bir yer olduğunu düşünmüyorum ancak eğer çok vaktiniz varsa yorgunluk atmak için gidilebilir. Buradan sonra Elephant Mountain denen ve yaklaşık 30 dakika merdiven tırmanarak çıkabildiğiniz ve şehrin manzarasını izlemek için gidilen dağa gittik.

taipeitaipei

   Merdivenleri çıkarken biraz zorlandık ama karşılaştığımız manzara gerçekten çok güzeldi. Buradan sonra Raohe Night Market'a doğru yola koyulduk. Bence Taipei'nin en farklı ve ilgi çekici yanı şehrin her tarafında gece kurulan pazarlar. Bu pazarlar özellikle değişik sokak yemekleri ve ucuz ıvır-zıvırlarıyla ünlü. Benim tavsiyem yiyeceklerin görüntülerine çok takılmadan denemeniz, bazıları gerçekten çok lezzetli olabiliyor.


                 Sokağın başındaki bir tapınak.
taipei           
taipei







 Özellikle değişik deniz ürünleri ve hamur/jöle tatlıları pazarlarda en çok karşılaştığınız yiyecekler. Eğer yemek konusunda garantici biriyseniz kızarmış şeyleri(balık,karides tavuk vs) tercih edin.

   Son günümüzde de Taipei'ye yaklaşık bir buçuk saatlik uzaklıkta olan Jiufen adlı kasabaya gittik. Bu kasaba ünlü bir anime filmine(Spirited Away) ilham kaynağı olmasıyla biliniyor.

taipei

  Dar sokakları ve yokuşlarıyla ünlü kasabada, her yerde bir çok çay evi bulmanız mümkün. Masaların ortasındaki ocaklarda sürekli su kaynıyor ve çay yapraklarını ayrıca getiriyorlar. Bizdeki gibi çayı uzun süre demlemek yerine az miktarda yaprağı bardağa koyup üstüne su ekleyip 15-20 saniye bekledikten sonra içiyorlar. Çayların pek tadı olduğu söylenemez ancak konsept olarak güzel.

taipei

Yürürken mutlaka gözünüze çarpacak olan bir diğer yer de hayalet maskeler müzesi. Maskeleri yapan adam bu yaratıkları gece rüyasında görüyormuş. Bence biraz sıkıntılı bir bilinçaltı:)
taipei
 Özet olarak Taipei'de 3 gün her yeri görmeniz için yeterli bu yüzden bizim için ideal bir hafta sonu kaçamağı oldu: