Paris....aşkın,romantizmin şehri. Niyeyse ?...Bilenler bilir, bildiğin eski ama muhteşem binalardan oluşan, sıradan bir Avrupa başkenti. Üstelik ortalıkta çokta Fransız göremezsiniz,bilmeseniz kendinizi Afrika'da sanırsınız. Neden derseniz,ortalıktaki üç kişiden birisi Afrikalı ve zenci. Türkler her yerde ama yinede yanılmamak lazım, örneğin Türk döneri diye satılan dönerlerin neredeyse tamamını Fas'lı, Cezayir'li insanlar satıyorlar ve de uzak durmak gerekiyor. Nedeni barsaklarınızın bozulmasını , midenizin bulanmasını istemiyorsanız.... Hijyen yerlerde yani...
Paris'e kaç defa gittim hatırlamıyorum. Sevgili kuzenim, kardeşim Kamil orada yaşadığı için, benim için artık gezilip, görülecek yer olmaktan çoktan çıktı bile. Yine de genel bir deneyim yazısı yazmak istiyorum.
Evet Paris bir Avrupa şehri kadar bir Afrika şehri sayılır. Yıllardır sömürdükleri Afrika ülkelerinin insanlarını vatandaş yaptıklarından yada onları ucuz iş gücü olarak kullandıklarından, Fransa ve özellikle Paris tam bir Afrikalı şehrine dönüşmüş. Paris'te hayat yer üstünde olduğu kadar, yaygın ve geniş metro sayesinde, yer altında yaşanmaktadır. 2 hafta kaldığımız bir tatil de Kızım , baba köstebek gibi yer altında kaldık, güneş görmeden zaman geçiriyoruz, bu nasıl bir hayat demişti..
Avrupa'da hemen her ülkede görülen şovenizm burada da çok belirgin. Kendini beğenmiş Fransız egosu hep hissedilir. Fransızca harici hiç bir dildeki konuşmalara, ingilizceyi her Fransız oldukça iyi bilmesine rağmen.hiç bir tepki vermeden, Fransızca konuşmanızı beklerler. Metro bileti alırken "tri ticket please" dediğimde, satıcının anlamsız şekilde yüzüme baktığını çok iyi hatırlıyorum.
Paris'te 10 gün kalsanız da gezip görülebilecek yeni yerler keşfedebilirsiniz. Özellikle tarih, kilise, müze merakınız varsa, o kadar çok yer var ki, gezip görmekle bitiremezsiniz. Paris deyince herkes eyfel kulesini bilir, aslında Paris'teki müze ve katedrallerin ihtişamı yanında, Eyfel 'in adı bile geçemez.
Yinede bende çektiğim bir Eyfel resmi ekleyeyim.300 m yüksekliği olan bu çelik yapı aslında tam bir seyir binası, Önündeki kuyrukta ortalama 1 saat kuyrukta beklemeyi göze alıp, en üst tepesine çıkmak için, 20 euro gibi ücreti gözden çıkarırsanız, sanırım en güzel Paris manzarasını seyretme şansını yakalarsınız.
İlk Paris gezimizde kızımın Eyfel hatırası.. Bu resmi koyduğum için bana kızacak olsa da :)
Avrupa'da çok yerde görülen sokak dilencileri yada sokak göstericilerinin para toplamasına, değişik bir örnek. yattığın yerden para topla, oh ne güzel hayat.....
Ünlü sen nehrinin adını duymayan yoktur. Sen nehri Paris’i boydan boya ikiye bölen 776 km. uzunluğunda güzel bir nehirdir. Fransa’da yer alan en büyük 2. nehir ve Fransa’nın en önemli su yoludur sen nehri. Nehir Burgonya’dan doğarak manş denizine dökülür. Bu büyük nehrin üzerinde tam 37 adet köprü yer almaktadır.
Paris'te mezarlıklar şehrin belkide en bakımlı mekanlarıdır.Burası özel değil, sıradan bir mezarlık.Paris Père Lachaise mezarlığında bulunan Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya'nın mezarlarını ziyaret etme şansıda elde ettim.Özellikle Ahmet Kaya'nın mezarı sigara ile dolu idi. Nedenini sorduğumda, onun çok sigara içtiğinden, orada mezarına sigara bırakma geleneği oluştuğu söylenmişti.
Paris'te gecenin ilerleyen vaktinde marketten sigara ve bira vs. almak isterseniz, görüldüğü gibi, demirle kapatılmış,sadece alacağınız malzemeyi dışarıdan söyleyebileceğiniz, küçük bir bölümü açık kapı ile karşılaşabilirsiniz. Demek ki güvenlik sorunu her yerde var. Bu taktik, güvenlik sorunu yaşayan eczacı arkadaşların dikkatine değer.
Kuşlar her yerde, hep süpriz yapıp,böyle fotojenik görüntüler verebilir
Notre Dame Katedrali önünde giriş kuyruğu
Fransız gotik mimarisinin en güzide örneği olarak bilinen Notre Dame, ayrıca ilk gotik katedrallerden biridir ve insan içerisine girince vay bee demekten kendini alamıyor. Sahiden görülesi bir yer.
Sacré-Cœur Bazilikası ( Kutsal Kalp Bazilikası), Parisin Montmartre mahallesinde bulunan önemli bir Hristiyan yerleşimidir. Ben sadece merdivenlerindeki resmimizi koydum. Gerisini merak edenler google amcaya başvurabilirler :)
İlk Paris gezimizde Özgürlük Anıtının önündeyiz
Paris'te yaşayan sevgili dayım,oğuz Demirci ile Cafe molası...Bu arada söylemeden geçemeyeceğim. Paris demek birazda cafe'ler şehri demek.Her köşe başında bir cafe görmek mümkün. İnsanlar aslında 2 yudumda içilebilen kahvelerini yarım saatte içip,aynı masada saatlerce oturabiliyorlar. Bizdeki gibi mekan sahibinin tacizkar bakışlarına maruz kalmadan...
Son gezimizde gittiğimiz, Paris'in 500 km uzağında, İsviçre sınırındaki Fransız Alplerinden bir görüntü.O kadar küçük ve bir o kadar şirin kasabalar var ki. Hep derler ya, bir ülkenin gelişmişliği aslında köylerinin gelişmişliği ile ölçülür. Fransa'da bunu çok net görebiliyorsunuz.
Bu kadar uzakta bir kasaba,yemek yemek için gittiğimiz fast food tarzı restoranın sahibinin Türk olması da bizi epey şaşırtmıştı. Tamam dünyanın her yerinde biz Türkler de, bu kadar mı köylerine kadar yerleştik demekten kendimizi alıkoyamadık.
Bu da benim, kuzenim Ali'nin çektiği, Fransız Alp'leri anısı...
Son olarak gezmeyi, seyahat etmeyi seven herkesin yolu bir gün Paris'ten geçecektir vede geçmelidir de. Ne derlerdi "Her Yol Paris"....
Paris'te sokak cambazı