Yıllar içerisine neredeyse Türkiye'nin tamamını ve Avrupa'nın çoğunu,Tunus'lara kadar gezmiş olan benim,geriye baktığımda,en keyif aldığım gezi olarak aklımda yer eden gezi yunan adaları gezimiz diyebilirim.
Öncelikle gemi ile seyahat etmek bazılarına sıkıcı gelebilir, ama benim gibi tatil deyince, öyle güneşin altında saatlerce yatmayı sevmeyenler için çok daha heyecan verdiği kesin. Gece boyunca hareket eden gemide, yemeğinizi yiyerek,içkinizi içerek gidiyorsunuz,uykunuz gelince kamaranıza gidip uyuyorsunuz ve sabah başka bir ada manzarası ile uyanıp,kahvaltınızı yapıp, ada gezisine çıkıyorsunuz. İster ada da turistik gezi yapıyor,ister denize gidip yüzüyorsunuz. daha ne olsun.
Akşam saat 17 gibi, Karaköy'den Gemimize bindik. Muhteşem İstanbul manzarası eşliğinde vira bismillah dedik.
Bu tura Bamtur ile yukarıdaki gemi ile çıktık. 7 katlı olan gemide,yolcuların her türlü ihtiyacı,eğlencesi için her şey vardı.Çeşitli restaurantlar,oyun salonları, bar, disco,havuz gibi otellerde ne varsa bunda da mevcut. Yalnız açık havuz komik derecede küçük,kimseyi havuz girmiş görmedim. Gemi yol alırken sallantıdan dolayı havuz suyu çalkalandığından havuza girmek pek güvenli değil.tabii gemi yol alırken çok sallandığını düşünmeyin,sürekli bir titreşim mevcut ama bir süre sonra ona da alışarak artık fark etmemeye başlıyorsunuz.
Bu tür gemi yolculukları yapacaklara en büyük tavsiyem,yemek ve içkilerin fiyata dahil olduğu turları seçmeleri. Aksi halde başta ucuza gibi satın aldığınız tur sonunda ödediğiniz hesap canınızı sıkabilir. Gemilerde yemek ve içki fiyatları yüksektir ve başka seçeneğiniz olmadığı için, mecburen yemek,içmek zorundasınız. Biz her şey dahil,7 günlük turu kişi başı 1150 tl gibi çok uygun bir fiyata alma şansını yakalamıştık.
Gemideki kamaralar tekli 2 yataklı,küçük ama şirin wc-banyo içermekte.Küçük bir tv var ama seyir halinde pek iyi görüntüsü olmuyor.Kamaraya sadece uyumak için gidildiğinden, çokta lüks olmasına gerek yok.
Gemide yolunu alırken ister benim gibi açık havada rakınızı içerek oturabilirsiniz, ister kızım gibi kitabınızı okuyabilirsiniz.
Kitap her zaman okunabilir ama, bu manzarayı yakalamışken rakı içmenin keyfi nerede bulunabilir.Ilık rüzgar eşliğinde,gemi ağır ağır yol alıyor,ufukta güneş batıyor...daha ne olsun
Bu da benim gemideki artistlik resmim olarak burada yerini alsın :)
İlk durak Midilli, tipik bir ege kasabası havasında bir ada. Zaten tabelalar Yunanca olmasa kendinizi Ayvalıkta falan sanabilirsiniz.
2.durak Rodos..Feribottan iner inmez bizleri Camiler ve Rodos kalesi karşılıyor .Bir Yunan adasından ziyade Türk adasına geldiğinizi zannedebilirsiniz . Ada’da 5000 ‘den fazla Türk yaşıyor . Mübadele yıllarında Rodos adası İtalyanların olduğu için Mübadele dışı bırakıldığından adadaki Türk nüfus diğer Yunan adalarından bir hayli fazla.
Rodos Yunanistan’ın büyük adalarından bir tanesi . Adanın en turistik bölgesi hemen Limanın karşısındaki Rodos Kalesi. Adanın merkezi ve can damarı burası . Mağazalar, restaurantlar , tarihi eserler , Osmanlı ve Bizans eserleri hepsi burada
Rodos Old Town Sguare , bir turistin aradığı her şey bu meydanda bulunuyor . Burada restaurantlar , barlar ,cafeler, mağazalar , Osmanlı ve Bizans eserleri göreceksiniz . Burada bol bol fotoğraf çekip içeriye doğru devam ediyoruz. Bu yolun devamında Sülaymaniye Camii , Müslüman Kütüpahanesi , Osmanlı Külliyesini görebilirsiniz .
Girit Yunanistan'ın en büyük, Akdeniz'in 5. büyük adası. Bembeyaz evleri, tarihi yapıları, antik şehirleri, zeytin ağaçları, balıkçı tekneleri, upuzun kumsalları, tertemiz denizi ve enfes yiyecekleriyle Girit Adası, en seçici turistleri bile memnun edebilecek niteliklere sahip harika bir gezi seçeneği.
Yunanistan’ın ve belki de tüm Avrupa’nın eğlence başkenti ünvanını elinde tutan yerlerden birisi de Mykonos. Deniz-Kum-Güneş tatilini arayıp, tatilinde biraz da hareket isteyenlerin tek geçebileceği Yunan adası Mykonostur.
Mykonos’un merkezi olan Mykonos Town tam bir Yunan kasabası. Güçlü rüzgarların belki de kesişim noktasında olan Mykonoslular bu rüzgarlardan korunmak için ada merkezini adeta labirente çeviren dar ve dönemeçli sokakları yapmışlar. Bu sayede hem rüzgardan hem de korsanlardan korunmuşlar. Ada merkezi küçük ancak çok sevimli. Merkezde bulunan mağazalar ve sanat galerileri için bile meraklıları bir kaç gün kalabilir. Bir de Little Venice dedikleri bir yer var, tam bir Yunan Venediği.
Bunlarda benim ve kızımın Mykonos hatırası
Mykonos plajlarının dillere destan olduğu,özgürlükler beachi olduğu ön bilgilerimizle, bizde merkezden en az 50 yıllık külüstür otobüse tıka basa binip,20 dk yolculukla,plajlar bölgesine gittik. İnsan reklamın etkisinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görüyor. Açıkcası bizim sıradan ege yada akdeniz plajlarımız oraya 10 basar,sıradan taşlık denizli,yüzmenin zor olduğu, sadece girişinin bile bizimkilerin fiyat olarak kat kat üstünde olduğu bir plaj.Reklam ve turist geliri yeteneklerini kıskanmamak mümkün değil.
Son ada durağımız olan ve beni en çok etkileyen ada tabii ki Santorini oldu. Adaya yaklaştığımızda en önce doğanın yarattığı bu adaya hayranlık duymaya başladık. Uzaktan baktığınızda dağların üstünde kar gibi duran evleri görünce şaşırıyorsunuz, adanın tamamen tepesine kurulu olan bu evlere yaklaştıkça neden büyülü ada olduğunu anlıyorsunuz.
Adada aşağıda büyük gemilerin yanaşabileceği bir liman yok. O yüzden aynı Mikonos gibi gemi açıkta durdu ve biz tekneler ile adanın limanına çıktık.Burada tek fark gemide, adaya çıkmak için teleferik olduğu yada eşeklerin çıkardığı ama ikisinde de çok kuyruk olduğu, kişi başı 50 euro ek ücretle otobüslerle ada turu attırarak götürebilecekleri anons edildi. Biz küçük bir grup, buna inanmadık ve teleferik olan yere gittik,10 dk bile beklemeden,teleferikle 5 dk.da adaya çıktık. Benim gibi,bu turlarda ek tur satmaya çalışmalarına gıcık olan ve mecbur kalmadıkça ek tur satın almamamın faydasını bir kez daha yaşadık.Adada dolaştıktan sonra kişi başı 1.5 euro vererek ,otobüsle adanın sonuna kadar gittik ve hayatımın en güzel kadayıfını yeme şansını yakalayarak geri döndük.
Son olarak Santorini manzarası eşliğindeki fotoğrafımızla bu yazıya veda etme zamanı...
