Karavan ile ilk uzun yola çıkışımız, ilk şehir dışına çıkışımız İstanbul'dan Ege sahillerine niyeti ile başladı. İstanbul'un yorucu yoğunluğundan,trafik keşmekeşinden nefret eden benim için İstanbul'dan her kaçış bana huzur verir. Ancak bu defa nerede, ne kadar kalacağız planı olmadan bir nevi "plan; plansızlık" diyerek yola çıktık.Ömrü boyunca otomobil kullanmış olan birisi olarak en büyük endişem gözüme kocaman gelen bu aracı rahat kullanabilecek miyim, daracık yollarda nasıl olacak.. Örneğin feribota girerken sıkıntı çekecek miyim?..
Eskihisar feribotuna rahat şekilde girince derin bir ohh çektim. Sanırsın minibüs değil de çift katlı otobüs kullanıyorum. Gülmeyin, acemilik böyle bir şey..Normalde feribota binince hemen üst katlara çıkardık ama karavan olunca öyle olmadı. Tuzla'dan oraya gelene kadar pek çok eşya ortalığa saçıldığı için onları tekrar yerleştirdik. Sonra da karavan olmasının avantajını kullanmaya başlayalım diye,feribotun bayat çayı yerine kendi kahvemizi yapıp, içerek vakit geçirdik.
İstanbul Ayvalık arasını artık ezbere bildiğimizden olsa gerek ilk hedefimiz Ayvalık oldu. Yeni yılın ilk günleri olmasına rağmen şansımıza güzel güneşli günlere denk geldik. Karavanı gece konaklayacağımız Çamlık bölgesinde muhteşem manzaralı bir yere park ettik.
Ayvalık'a daha önceleri hep yaz mevsiminde geldiğimiz için hep kalabalık ve çok sıcak olurdu. O yüzden olsa gerek arka sokaklarını çok fazla gezmemiştik. Bu defa acele etmeden, aheste aheste tüm daracık sokaklarını yürüdük. İnsanın acelesi olmadan, yapacak bir işi de olmadan gezmesi bir başka oluyor. Neredeyse tüm eski Rum evlerini gördük. Meğerse Ayvalık'ın arka, ara sokaklarında apayrı bir dünya varmış.
İkinci gün daha önce görüp, çok beğendiğimiz Gömeç Keremköy Sahiline gittik.Yıkıntı halindeki bina 1800' lerde Almanların yaptığı, sonra terk edip gittikleri eski zeytinyağı fabrikası. Denizde küçük adalar olduğu için çok dingin, dalgasız bir denizi var. İskelede balık tutanların oraya internetten görüp aldığım ipten yapılmış balık yakalama kafesi attım. Yemimiz olmadığından içine 1-2 parça ekmek koydum. Eğer gece boyu yakalarsa yemek beleşe gelecekti ama olmadı. Gündüz etraf insan doluydu ama gece kimse kalmadı, üstelik hiç aydınlatma yokmuş, zifiri karanlıkta kaldık İlk acemilik günlerimiz olduğu için sokak lambası var mı diye bakmak bile aklımıza gelmemiş. Tecrübeleniyoruz!
Artık daha sıcak olur diye güneye,İzmir'e doğru yola koyulma vakti. Ayvalık'dan çıktık Altınova taraflarında yol kenarında kalabalık insanlar. Eee, bizim işimiz gezip, görmek.. Meğerse Deve güreşleri yarışması varmış. İlk defa Deve güreşleri izledim. Beğendim mi?, hayır. Hayvanlar çok eziyet çekiyorlar. İnsanlar sabahın erken saatinde sahanın kenarında çilingir sofralarını kurmuşlar içiyorlar. Toz, toprak içerisinde, bol pis kokulu bir ortam. Geleneksel işler ama pek iç açıcı gelmedi. Hava zaten soğumuştu, daha fazla üşümeden yola devam edelim dedik.. İstikamet İzmir' orada görüşmek dileği ile...