" Her yer en az bir defa görülmeyi hak ediyor "

AVRUPA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
AVRUPA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

BRUGGE / BELÇİKA


Belçika'ya yolu düşenlerin mutlaka gidip görmesi gereken yer neresidir sorusunun ilk yanıtı Brugge'dir. Bu Ortaçağın masalımsı şehri zaten birçok gezi yazısında “Ölmeden önce görülmesi gereken 100 yer” listesine banko giren bir şehir. Belçika'da nerede olursanız olun Brugge'e ulaşmak çok kolay. Biz Paris'ten özel otomobil ile gittik ama oraya her taraftan çok kolay ve kısa sürede tren ile ulaşmak mümkün.





Burada her tarafa yürüyerek ulaşmak mümkün. Zaten şehir çok güzel olmasına rağmen aslında bir o kadar da küçük. Bizim kaldığımız otel merkez tren istasyonunun yanındaki İbis oteldi ve oradan merkeze 10 dk.lık bir yürüyüş ile ulaştık. Kare şeklindeki bu küçük meydan kafelerle ve tarihi yapılarla çevrilmiş. Atlarla gezi turu yaptırmaya çalışan faytoncularda bir kenarda bekliyorlar. 

Meydana bakan binaların birisinin 2. katında çok güzel bir Cafe var. Orada ünlü Belçika birası Duvel içerek meydanı ve insanları izliyoruz.Buradan çektiğim fotoğraflardan bazıları...

Şehrin simgesi sayılan Belfort kulesi, Çan Kulesi veya Saat Kulesi olarak iki şekilde adlandırılıyormuş. 83 metre yüksekliğinde ve 366 basamakla çıkılabilen kulede 27 ton ağırlığında tam 47 adet çanı varmış.



Brugge'de beni asıl şaşırtan ve bir o kadar da çok sevdiğim kanalları oldu. Küçük bir Venedik halini andıran kanallar ve onun etrafındaki küçük evler  Brugge'de asıl görülmesi gereken yerler.Etrafta araba gürültüsü de olmayınca tam bir huzur cenneti haline gelmiş.
Brugge sokaklarında kaybolarak gezerken çektiğim fotoğraflardan bazıları. Zaten bir şehri en iyi gezmenin yolu da sokaklarında kaybolmaktan geçer...


Ben ki fotoğrafçılıkta hiçbir iddiam yoktur. Gezi notları gibi amatörce çekiyorum işte ama  manzara bu kadar güzel olunca fotoğraflarımda fena olmamış. Aferin bana :)

Gece manzarası da bir başka güzel. Ay'ın sudaki yansımasına dikkatinizi çekerim..


Tüm Avrupa'da olduğu gibi burada da çokça küçük restoranlar var. Burada içtiğim lokal bira sanırım ömrümde içtiğim en değişik bira oldu ( kötü demek istemedim :) ).. Şekerli,gazlı ilginç bir bira idi..Belçika'nın olmazsa olmazı midye.. Haa ben midye yemeyenler denim ama kızım çok güzel olduğunu söyledi...

2 gece kaldığımız Brugge'de ,bir günde burayı gezdiğimiz için ertesi gün Gent'e gezmeye gittik. İyiki de gitmişiz,orası da bir başka güzelmiş.. Orada buluşmak üzere..

TOLEDO / İSPANYA

toledo ispanya
İspanya Endülüs bölgesinin son şehri Toledo'dayız. Biz Toledo'da iken Sevgili başbakanımız, Diyarbakır'ın Sur ilçesini Toledo yapacağız açıklaması yapmış. Orada iken bizim haberimiz olmadı ama, dönüşte bir çok arkadaşımın "boşuna oralara gittiniz, yakında Toledo buraya gelecek" esprisi ile karşılaştım.. Bugünkü Sur'un, milattan önceki iki binli yıllardan başlayan tarihi ile en eski İspanyol şehirlerinden olan Toledo gibi olabilmesine hiç birimizin ömrü yetmeyeceğinden, ben yine de Toledo izlenimlerimi aktarmaya çalışayım.

Toledo,  bir tepe üzerinde kurulmuş., bu tepenin çevresinde, at nalı şeklinde kıvrım yaparak dolaşan, Tako nehri akıyor.Dünyanın en büyük ortaçağ şehirlerinden olduğu için, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmış. Tepelik yerde olduğundan ve sokakların burada da çok dar olmasından olsa gerek,şehir merkezine araçla girmek pek mümkün değil. Özellikle tur otobüslerinin park ettiği alanın önüne uzun uzun yürüyen merdivenler yapılarak,insanların fazla dik yamacı yürümeden,şehre ulaşmaları sağlanmaya çalışılmış.sanırım ilk defa böyle bir yürüyen merdiven sistemi gördüm.İnsana ve turiste verilen değerin bir sembolü gibi duruyordu.
toledo ispanya
Şehrin ana yerleşimi yüksek bir yerde olduğundan, eski surların yanına gidilince şehrin diğer bölümlerinin manzarası izlenebiliyor. Bu manzarayı arkama alarak,çektirdiğim fotoğraflardan birisi de bu..
toledo ispanya
toledo ispanya
Toledo 1563 yılına kadar İspanya'nın başkenti olmuş. Ancak daha sonra kral Felipe'nin rahatsızlığı nedeniyle Madrid'i başkent yaparak taşınmasından sonra İspanya'nın manevi başkenti olarak kalmış. Burada birazda Toledo'nun yerleşim olarak büyümeye olanak vermemesinin de etkisi olduğu söyleniyor. Büyük bir şehir olmadığından da burasını gezmek için bir gün fazlası ile yetiyor.
Toledo gezisi Sokodaver meydanında başlıyor. Burası kentin en büyük meydanı olmasına rağmen yine de aslında çok küçük bir meydan. Etrafta dükkanlar var ama çoğu yerde olduğu gibi burada da en iyi yeri Mc Donalds kapmış. Ortaçağda bu meydan canlı hayvan pazarı olarak kullanılırken, daha sonraları kentin gösteri, sanat meydanı olarak kullanılmaya başlanmış.

toledo ispanyatoledo ispanya
toledo ispanya
Meydanı arkamıza alıp yürümeye başlayınca kısa bir süre sonra karşımıza katedral çıkıyor.Burasının mimari özelliklerinden farklı olarak İspanyol Hristiyanları için özel anlamı da var. İspanya’nın Kardinali, başkent Madrit'de değil, burada yaşamaktadır. bu nedenle Toledo Katedrali, hiyerarşik olarak, ülkedeki diğer bütün dini yapılardan üstündür.Katedral içerisinde fotoğraf çekmek yasak. o yüzden pek fotoğraf çekemedik. ama özellik olarak diğer büyük katedrallerden çok farklı bir özelliği yok gibi geldi bana.
toledo ispanya
MEZQUİTA DEL CRİSTO DE LA LUZ CAMİSİ: Burası: 10. yüzyılda, cami olarak yapılmış, ancak daha sonradan kiliseye çevrilmiştir.Günümüze ulaşan en eski ve tek camidir. Yani, İspanyadaki en eski magribi eserlerinden biridir.
toledo ispanya
San Martin Köprüsü; 13. yüzyılın sonlarına doğru inşa edilmiş. Hikayeye göre kusursuz bir köprü yapmak isteyen mimar, çalışma sonlanmak üzereyken bir kusur bulup köprüyü yıktırmak ister. Fakat kellesinin de gideceğini hesap ederek endişeli günler geçirmektedir. Mevzuya hanımı (bir kadın aklının inceliğiyle olsa gerek) çözüm bulmuştur. İskeleyi gece yakarak, köprünün hem yıkılmasını sağlamış hem de kocasının hayatını kurtarmış. Mimar köprüyü tekrar inşa etmiş.
toledo ispanya
Gezi yazılarında genellikle Toledo'nun daracık sokaklarında gezerek,kaybolun diye yazarlar. Biz de aslında yemek yiyecek düzgün bir yer ararken o dar sokaklarda kaybolduk. İyiki de kaybolmuşuz dedirten bir afişle karşılaştık. İnsanın içini ısıtan, değişik dillerde yazılmış "barış" çağrısı ifade eden bir afiş..
toledo ispanya
toledo ispanya
Bizim ülkemizde pek karşılaşmıyoruz ama dünyada çok yaygın olan bir alışkanlık var. Sevgililer genellikle köprü korkuluklarına aşklarını,bağlılıklarını ifade eden yada ayrılmama temennisini sembolize eden,asma kilitler takıyorlar. Burada da böyle bir korkuluk dikkatimizi çekiyor.Yukarıda da bir restoran önündeki şirin görüntü..
toledo ispanya
toledo ispanya
Toledo; Don Kişot ve kılıçlarıyla da ünlü aynı zamanda. Don Kişot'un maceraları bu çevrede geçiyor. sevgilisi Dulcinea'nın kasabası olan El Toboso da Toledo'da bulunuyor. bu güzel şehir çelik işçiliği ile de meşhur. Etrafta kılıç-bıçak-çakı satın alabileceğiniz bir sürü hediyelik eşya dükkanı var.Fiyatları bana biraz yüksek geldi, ki zaten oralardan kılıç alıp getirmeye de gerek yok.
toledo ispanya
toledo ispanya
toledo ispanyatoledo ispanya
Buralarda restoranlar genellikle çok eskidirler ve duvarları çeşitli görsel eserlerle süslüdür.Yemek yediğimiz restoranın duvarı da boğa güreşlerinden esinlenerek süslenmişti. Üstteki gece manzarası ise kaldığımız otelin balkonundan çektiğim fotoğraflardan birisi.Karşınızdaki muhteşem manzarayı, elinizdeki şarabı yudumlayarak izlemen keyfini düşünün.. Ayıptır söylemesi ama, o keyfi orada yaşadım.. 
toledo ispanya
Bu da ne derseniz, aslında bende bilmiyorum. Gece balkondan uzun uzun şehri seyretmiştim ama karanlıktan bunu fark etmemiştim. Otelin bahçesine,tam şehre bakan böyle bir heykel yerleştirmişler..


Toledo, 10 günlük güney İspanya gezimizin son durağı idi. Buradan Madrid bir saat uzaklıkta ve öğleden sonra uçakla Türkiye'ye dönme zamanı..Haa bu arada yinede aklından geçen var ise söyliyeyim..Boşuna kimse heveslenmesin, bizim Sur'un dünya döndüğü sürece, hiç bir zaman Toledo olma ihtimali yok...

Sevgiyle kalın



CORDOBA / İSPANYA

cordoba ispanya
Sevilla'dan yola çıktıktan yaklaşık 130 km.sonra Cordoba'ya ulaşıyoruz. İlk izlenim gezip görecek çok yer olmayan, orta ölçekli bir şehir havası veriyor. Otelimiz şehrin merkezinin nehirden sonraki tarafında. Hızlıca otele yerleşip,kendimizi dışarıya atıyoruz. burada gezmek için arabaya ihtiyacımız olmayacak. Resepsiyondaki görevli her yeri yürüyerek görebileceğimiz bilgisini veriyor.hava zaten yazdan kalma gibi, güneşli ve sıcak, daha ne olsun..
cordoba ispanya
Kaldığımız otelin hemen yanındaki sokakta semt pazarı kurulmuş. Bu park yüzünden zaten otelin otoparkına ulaşmak için etrafta tur atmam gerekmişti. sokağa çıkınca ,hadi pazarlarına bir bakalım dedik. Bizim pazarlardan hiç bir farkı yok. Satıcılar ucuz mallarını satmak için,aynen bizdekiler gibi bağırıp,çağırarak müşteri çekmeye çalışıyorlar.
cordoba ispanya
cordoba ispanya
cordoba ispanya
cordoba ispanya

Şehir merkezine geçmek için köprü üzerinden geçerken,burada bolca fotoğraflar çektik. Guadalquivir nehri üzerindeki Puente Romano yani Roma Köprüsü 1000 yıllık bir köprü olsa da bana, aslında çok kayda değer bir özelliği yokmuş gibi geldi.Nehirde akan su da zaten su mu,çamur kütlesi mi belli değil. Öyle bulanık bir su akıyor.

cordoba ispanya
cordoba ispanya
Köprüyü karşıya geçince ilk dikkatimi çeken koca bir alanda hiç bir insanın olmaması oldu.Burada araç ve insan sayısı az sanırım. Eski şehir kale ile çevrili ve o kale duvarları hala daha çok sağlam olarak ayakta duruyor.Şehrin merkezine doğru ilerledikçe aslında burasının ne kadar eski bir şehir olduğunun izlerini de görmeye başlıyoruz. 

Cordoba, üç dinin birleştiği kentlerden biri. Bu çeşitlilik, kente mistik bir hava katıyor. Bu çeşitlilik aynı zamanda, ziyaret edilecek yerlerin din etrafında gelişen bir tarihin tanığı mekanlar arasında olmasını sağlıyor. Cordoba şehri İsa’dan önce 164 yıllarında Romalılar tarafından kurulmuş, daha sonra bir süreliğine Vizigotların eline geçmiş, 716 yılında Müslüman Araplar tarafından alınmış ve son olarak da 1236 yılından itibaren İspanyolların hakimiyetine geçmiş. Şehir özellikler Araplar döneminde altın çağını yaşamış, iki yüzyıl içerisinde özellikle kültürel,ekonomik ve sosyal alanda o kadar gelişmiş ki 10. yüzyılda Avrupa'nın en zengin ve en büyük şehri haline gelmiş.
cordoba ispanya

cordoba ispanya
cordoba ispanyacordoba ispanya
cordoba ispanya
Bu gün Cordoba'da görülmesi gereken yerlerin başında kuşkusuz “Mezquita” olarak bilinen Camii/ Kilisedir. La Mezquita, Hristiyanlık ve Müslümanlık arasındaki en büyük iktidar savaşlarının konusu olmuş, şüphesiz Cordoba kentinin incisi. Ayasofya ile birlikte, iki din arasında el değiştirmiş dünyadaki en önemli kutsal mekanlardan biri. Müslümanlar için, kaybedilmiş bir miras, Hristiyanlar için de Ayasofya karşısında alınmış bir rövanş olarak görülmektedir.

Arap Hükümdarı Abd-al Rahman şehri ilk aldığında Vizigotlar döneminde yapılan San Vicente basilicasının üzerine bugün “Mezquita” olarak bilinen muhteşem camiyi inşa ettirmiş. Şehrin İspanyolların eline geçmesinin sonrasında “mezquita”, Katedrale dönüştürülmüş. Burada müslümanlık ve hıristiyanlık iç içe geçmiş gibi. Caminin iç avlusu çok geniş. Avlunun içinde bulunan turunç ağaçları yazın namaz kılan müslamanlara gölge verirken, içinde bulunan çeşme serinlik hissi uyandıryormuş. Cami 23,000 m2 alan üzerine kurulmuş, söylenene göre 40.000 kişinin aynı anda namaz kılabileceği devasa bir yapı.öyle ki döneminde Mekke’den sonra dünyanın en büyük camii imiş.


Bu Camii’nin naturalizm akımına ilham veren yapılardan biri olduğu da söyleniyor. Camii’nin içinde yer alan 850 adet sütun, size kendinizi bir ormanda hissetmenizi sağlıyor. Zaten camii içindeki sütunlara “Sütunlar Ormanı” da deniyor.

cordoba ispanya
Her yerde olan Uzakdoğulu turistlerden burada da bir grup mevcuttu. Hatta bir arada zaten hepsi bir birine benziyor, nereye gitsek bunlar var dedik.Belkide aslında hep aynı grup bizi takip ediyorlar da biz anlamıyoruz esprisini bile yaptık.Bunlardan iki şirin kıza benim şirin kızım fotoğraf çekiyor..
cordoba ispanya
Faytonlarla turist gezdirmek sanırım İspanya'nın her tarafında olan bir aktivite. Burada da Mezquita etrafında bunlardan vardı. Görüntü olarak değişik,hoş dursa da ben bu atlara hep üzüldüğümü daha önce de yazmıştım..
cordoba ispanya
cordoba ispanya
Cordoba üç dinin birleştiği yerlerden birisi demiştim. Üçüncüsünün temsilcisi olarak da bir Sinagog bulunuyor.

Yahudiler Cordoba’ya Vizigotlar zamanında yerleşmişler. İslam yönetimi altında ise altın çağlarını yaşamışlar. Bu dönem içinde, kente büyük katkıları bulunmuş.1315 yılında inşa edilen Sinagog, Hristiyanların kenti alması sonrasında kiliseye çevrilmiş. Daha sonra da ayakkabı ustaları odasının kullanımına tahsis edilmiş. Küçük  bir Sinagog ama buraya gelip de  burayı görmesek olmaz dedik. 

cordoba ispanyacordoba ispanya






cordoba ispanya
İspanya'daki çoğu eski şehirler gibi burada da sokaklar daracık ama bir o kadar da güzeller. Balkonlara konulan renkli saksılar ve çeşitli süsler, bu sokaklara ayrı bir güzellik katıyor. Bu sokaklarda öylesine gezmek,ara sokaklarda kaybolmak bile buraları gezerken yapılası işlerden..
cordoba ispanya
cordoba ispanya







cordoba ispanya

cordoba ispanya
Sokaklarda kaybolurken karşımıza çıkan görüntülerden bazılarını sizlerle paylaşmak istedim.Her şehrin Alcazarı (kale ya da hisar) var sanırım ama biz buradakini gezmek istemedik. Bahçe gezmekten sıkıldık artık sanırım, biraz sokakları gezmeyi tercih ettik.Eski bir evin kapısı dikkatimi çekiyor. Şimdiki çelik kapılardaki gözetleme deliğinin esin kaynağı sanırım ta o zamanlara dayanıyor.
cordoba ispanya
Hayatımda kaç defa ünlü İspanyol yemeği Paella yedim bilmiyorum ama en kötüsünü Cordoba'da yedim. Normalde Paella mixta isteyince bol deniz mahsullü gelirdi ama burada bol yağlı etli ve pilavı da bulamaç gibi bir şey geldi.Fotoğrafını koyup sizinde midenizi bozmak istemedim, o derece..
cordoba ispanya
cordoba ispanya
cordoba ispanya
Şehir merkezindeki gezimizi tamamlamak üzere iken,köprünün karşı tarafında farklı bir pazar olduğunu öğreniyoruz. Konseptin Ortaçağ olduğu bir pazar. daha çok küçük sergi dükkanlarının olduğu, seyyar yemek satıcılarının olduğu bir pazar kurmuşlar.Bize çok güzel geldi diyemem, özellikle aşağıdaki etleri ve onların etrafa yaydığı kokuları düşünürseniz, pek sevdik diyemem.
cordoba ispanya
cordoba ispanya
cordoba ispanya
Normalde buralarda bu kadar ağır kokulu, yağlı yiyecekler pek rastlanır bir şey değil ama sanırım konsept Ortaçağ olunca böyle olmuş..Benim gibi yağlı yiyeceklerden kaçan birisi için, yok almiim...
cordoba ispanya

cordoba ispanya
cordoba ispanya

cordoba ispanya

cordoba ispanya
Bu değişik ve fotojenik hayvanları da orada fotoğrafladım. Evet çok fotojenikler ama bir o kadar da üzücü durumdalar. ayaklarından zincirle bağlanmışlar, o yüzdende ayak bileklere yara,kan içerisindeydiler. medeni dünyanın göbeğinde bir nevi hayvan haklarına tecavüzün taa kendisini yaşıyorlar.

Cordoba'yı gezip,görülecek yerleri görmek için bir tam gün yetti de arttı bile.. Sırada Endülüs'ün son halkası ve son günlerde bizde de adı çokça geçen Toledo var.. Yola çıkma vakti...