Perşembe

Savannah / GEORGİA


N.Carolina'dan Mexico City'ye gitmek için araba ile Orlando'ya gittik. Bu arada güzel yer diye duyduğumuz Savannah'da 2 gün kaldık madem, bir kaç söz etmesem ayıp olur :)
Savannah 1733 yılında kurulmuş ve Georgia eyaletinin en eski şehriymiş. Kuruluş amacı İspanyolların egemenliğindeki Florida ile arada koruma sağlaması ve tampon bölge olmasıymış. Şehir, Savannah nehrinin Atlantik okyanusu ile birleşmesine yakın bir bölgeye kurulmuş. Mimari yapısının çeşitliliği, tarihi binaları, meydanları ve parkları ile görülmeye değer, Georgia eyaletinin en turistik şehirlerinden birisi..

Şehrin tarihi bölgeleri çok iyi korunmuş. Meydanların bazıları büyük bazıları küçük ve her birinde birbirinden farklı heykeller ve anıtlar var. Şehrin tarihi merkezinin etrafını dolaştıkça birbirinden güzel sokaklara girip çıkıyoruz. Güneye özgü geniş balkonlu büyük evler şehrin bir zamanlar ki zenginliğini gösteriyor. 

 
Şehir, özellikle pamuk ticaretinde çok önemli bir yer teşkil etmiş ve bundan çok zenginleşmiş. Yukarıda ki Pamuk borsa binasıdır. Aynı zamanda ABD’nin en büyük sanat okullarından biri olan SCAD (Savannah College of Art and Design) bu şehirde olduğu için,Savannah renkli sanatsal bir şehir olmuş.




















Savannah fotoğraflarımdan bazıları.. Limana gelen geminin büyüklüğünden nasıl bir ticaret şehri olduğu da anlaşılıyor sanırım.










Savannah’ın olmazsa olmazlarından birisi de  mezarlık gezileri. En eski mezarlık olan ve bizim de girdiğimiz mezarlık Bonaventure Cemetery ama çevrede başka mezarlıklar da var. Burası yüzlerce yıllık tarihi, meşe ağaçlarındaki yosun görünümlü Spanish Moss’un ( İspanyol yosunu )  altında kocaman bir mezarlık. Burasını bir mezarlık değil de,park bahçe gezer gibi gezdik. Ama yine de yatanlar için dua ettim!






















Savannah’da eğer denizi, daha doğrusu Okyanusu görmek için  Tybee Adasına gittik.  Araba ile yaklaşık 20 dakika kadar uzaklıkta. Bizim gittiğimizde deniz sezonu olmadığı için canlı değildi, ancak çok fazla otel ve yazlık evler var. Yazın mutlaka çok kalabalık oluyordur. . Adadaki Tybee Island Light Station Güney Atlantik kıyısındaki ilk deniz feneriymiş. Deniz fenerinin en üst katına çıkıp manzarayı izleyebiliyor ve müzeyi dolaşabiliyor ama çok rüzgar var diye  biz çıkmadık. Güneşi batırdık ve hemen çok soğuk olunca sahilden kaçtık.








Savannah gezimiz ikinci akşamı da güneşi  Hilton Head Island kıyılarında batırdık. Burada manzara çok güzel oldu, bol fotoğraflar çektik. 20 km.lik uzun bir plajı var. Karşı taraftakilere ( yani Türkiye'dekilere ) selam gönderdikten sonra buradan ayrıldık!

Artık Mexico City'ye gitme zamanı. Uçak yolculuğu nasıl olacak, yemek olacak mı, inince hemen yemek yeme şansımız olur mu?? .. Sorular çok olunca en iyisi Orlando'da pizza yiyip öyle gidelim dedik. Gelen pizzanın büyüklüğünü görünce bizimkiler :).. ( Kızım kızarsa bunu kaldırırım,kusura bakmayın :)  )..




TEOTİHUACAN


Tanrıların doğduğu yer olarak kabul edilen ve Meksiko City’nin 30 km kuzeybatısında bulunan Teotihuacán, en büyük Mezoamerikan ( Kolomb öncesi Amerika) şehri.
Bazıları dünyanın en büyüklerinden olan piramit yapılarıyla ünlü ve şehrin tarihçesi M.Ö. 100 yılına kadar dayanıyor. Efsaneye göre burası tanrıların toplandığı ve kainatın yaradılışını konuştukları yer, fakat şehrin gerçekte kim tarafından ve ne için kurulduğu hala bilinmiyor.

UNESCO’nun Dünya Mirası sit alanı olarak ilan ettiği bölge 'Ölüler Yolu' olarak adlandırılıyor. Bu bölge birçok küçük yapı ile çevrili. Teotihuacán’da görülmesi gereken ana yapılar; yolun kuzeyinde bulunan Ay Piramidi, doğusundaki Güneş Piramidi ve güneydoğusunda, yolun sonunda bulunan Quetzalcoatl Tapınağı. Teotihuacán’ı bu kadar ilgi çekici yapan ise, hakkında çok az şey biliniyor olması.



Mexico City'de Teotihuacan'a gitmenin en kolay yolu otobüsler ile gitmek. Otobüsler del Norte Otobüs garından kalkıyor. Gara Über ile gittik ve gördüğümüz manzara bizim Esenler otogarı gibi, kalabalık, herkes bir telaş içerisinde, simsarlar yolcu kapma yarışında. Teotihuacan'a giden otobüsler için biletlerimizi aldık, öyle koltuk numarası filan yok, uyduruktan bir fiş verdiler. Tek yön 55,gidiş dönüş 110 Meksika doları. Gidiş-dönüş için indirimi yok, ama zaten oraya tek bir otobüs şirketi çalışıyormuş. 

Teotihuacan'a internette yada yerel tur şirketleri ile bolca tur reklamı var ve hepsi başka başka fiyatlarda. Onların hiç birisine gerek yok. Sonuçta rehberlik hizmeti için anlatacak çok şey yok ve üstelik oradaki kalabalıkta grup olarak dolaşmak neredeyse mümkün değil. Boşuna para kaptırmanın alemi yok. İçeri girmek 70 Meksika doları, öğrencilerden ücret almıyorlar. Bütün masraf bu kadar.








Teotihuacan'a gelince ilk gördüğümüz çok geniş bir alan olduğuydu. Hava çok sıcak ve biz burayı nasıl gezeceğiz kaygısı. Girişteki bütün satış mağazalarını neredeyse tek sattıkları şey hasır şapkalardı. O güneşin altında dolaşmak için almakta fayda varmış.



Önce küçük piramidcikleri gezdik. Küçük dememe bakmayın aslında bunlar da fena değil ama ilerideki devasa güneş piramidi ile kıyaslayınca bunlar insanın gözüne küçük geliyorlar.








Etrafta biraz dolaşıp enerjimizi ve cesaretimizi toparlayıp bu muhteşem kuyruğa girdik. Allah'tan kuyruk hızlı ilerliyor ama o kadar çok insan var ki kuyruğun başı görünmüyor. Ama buraya gelip de büyük piramidin tepesine çıkmamak olmaz. 


Yukarı çıktıkça fotoğraflar çektim. İnsanlar karınca gibi görünmeye başladılar. Mexico City zaten 2300 lerde rakımı olan yüksek bir şehir. Burada yükseldikçe yorgunlukla beraber nefes almak daha da zorlaşıyor.



Sonunda insanların ilahlara dönüştüğü, efsanelerin şehri Teotihuacan'da güneş piramidinin tepesindeyiz. karşıdaki devasa ay piramidi bile buradan küçük görünüyor. 

Bu şehir hakkındaki efsanelerden bazıları..

Bu kent insanların vücudunu imal eden ilahların bir araya geldikleri yerdir. İnsan soyunu imal eden ilahlar, insan kılığına girerek insanlara uygarlığı öğretmiş ve göklere dönmüştür.

Tüylü Yılan (Quetzalcoatl) efsanesi burada başlamıştır ; ölümün ve dirilişin, göksel suların ve rüzgarların tanrısıdır. Aynı zamanda bir yıldız tanrısıdır, sabah yıldızı tanrısıdır. “Tan vakti yıldızının efendisi”dir. Takvimi ve kitapları insanlara indiren ya da icat eden odur. İnsanlarla yaşadıktan sonra, göklere dönüşünde kalbi sabah yıldızı haline gelmiştir.

Şehir ile ilgili diğer efsanelere göre, şehirde ilk yaşayanlar Tanrı'ya burada uyum içinde yaşayacaklarına dair söz verdi. Bu açıdan şehir bir Ütopyadır. Evrenin ahengini sağlamak burada yaşayanların görevidir. Yaşayanların diğer görevi ise doğaüstü güçlerle insanlar arasında yeniden bağlantı kurmaktır. İnsanlar Meksika Vadisini tahrip ettikleri için, büyük bir volkanik patlamayla cezalandırılmışlardır.

Güneş Piramidi dünyanın 3. büyük piramididir. Piramidin altında bulunan bir mağarada 100 metrelik bir tünel keşfedilmiştir.





İnsan sürüsü halinde çıktığımız zirveden yine aynı kuyruk halinde aşağıya indik. Bol seyyar satıcılı bir alandan, yorgunluktan bitap düşmüş bir şekilde otobüs durağına gittik. Otobüs kuyruğunda yine insan kalabalığı ve sıraya girdik.   Otobüsler geldikçe sıra ile biniliyor. İki otobüs birden geldi, görevli gibi birisi kuyruktakileri saydı, son 3 kişi bizi söyledi ve öndeki otobüse yönlendirdi. Tam biz ön kapıdan bindik ve otobüs hareket etmeye başladı. Arka taraflara doğru ilerledik ama hiç boş yer yok. Şoförün yanına döndüm, onun sıfır İngilizcesi, benim sıfır İspanyolcam ile otobüste hiç yer yok ki, bizi indir dedim. Ya da demeye çalıştım. Bu arada biz anlaşana kadar adam yola devam ediyor. anlayıp bizi bırakana kadar epey gitti. Sonunda 3 tane bilet verip bizi indirdi. Biz söve söve kuyruğa geri döndük. Oradakilere aslında biz kalkan otobüse binmiştik ama yer yokmuş, inip geldik, sıranın başında olmamız lazım diye anlatmaya çalıştık ama her kes öylesine bakıyor ( içimden geçen tarifi burada yazmayayım ), mecburen tekrar sıranın sonuna geçtik.

Böylece dünyanın en önemli antik kentlerinden birisini ziyaretimiz sona erdi..

Son olarak geziden geriye kalan kısa videolarımı da paylaştım mı bu yazı da sona erer :)