" Her yer en az bir defa görülmeyi hak ediyor "

AMERİKA’YA GİDİŞ


Amerika’ya gidebilmek için ilk yapılması gereken şey,vize almak. Onun için Abd İstanbul Konsolosluğunun yolunu tutuyoruz.İnsanlar uzun kuyruk oluşturmuşlar. Meğer ne çok insan Amerikan vizesi almak için uğraşıyormuş. İçeride küçük bir salonda, insanlarla görüşme için bekliyoruz. Amerikan filmlerindeki cezaevi görüşmesi gibi, camın arkasındaki görevli ile mikrofon aracılığı ile konuşuluyor. O yüzden sesler salonda çok rahat duyuluyor. 13 tane bölme yapmışlar ve karışık olarak insanların elindeki numaraları çağırıyorlar.
İlk soruları nereye gideceksiniz ile başlıyor ve uzun uzun, burada ne iş yapıldığı, orada ne yapılacağı, ne kadar kalınacağı, ekonomik durum, aile durumları ayrıntılı sorgulanıyor. Dikkatimi çeken eğitim düzeyi düşük ise çoğunlukla red ediyorlar. Öyle ki orada kaldığımız bir saat boyunca, görüşmelere kulak kabartıyorum ve kendimce kabul-red oynayarak eğlenmeye çalışıyorum. Öyle ki daha görüşmenin ilk cümlelerinden kendi tahmini yapıyorum ve çok az yanılıyorum.
Sonunda sıra bize geldi. Nereye gideceksiniz sorusuna kızım Kuzey Karolina’da doktora yapıyor, ziyaretine gideceğiz dedim. Ooo süper, ne kadar kalacaksınız dedi. Sanırım 2 hafta ya da ne kadar misafir ederse dedim gülerek. Öylesine 1-2 kısa soru, sohbet oldu ama toplamda 30 sn sürmeden, vizeniz onaylanmıştır, iyi yolculuklar dedi. Elimde ki hazırlamış olduğum ve yüzüne bile bakmadığı bir sürü belge dosyasına bakarak, ee bunlar dedim.Karşılıklı sempatik tavırlarımızla gülümsedik sadece..2 gün sonra Ptt den Abd vizesi yapıştırılmış pasaportum elimde..
Bizim gideceğimiz Kuzey Karolina’ya Türkiye’den direkt uçak yok. Genel olarak iki alternatif var. Ya Avrupada Paris,Londra gibi ya da Amerika’da aktarma yapmak. Biz daha kolay olacağını düşünerek Paris aktarmalı Durham bileti almayı tercih ettik.
Son zamanlarda artan yasal bir sürü evrakları saymıyorum. Hepsini hallettik ve artık İstanbul Havalimanındayız. Özellikle Amerika’ya gideceklerin çok daha erken havaalanına gelmesi söylenir ama aslında diğer ülkelerden bir farkı yokmuş. Herkes Amerika’ya gıda ve içecek olarak hiçbir şey götüremezsiniz dedi. Ben yinede şansımı zorlayarak free shoptan 2 lt rakı aldım. Oralarda 1 ay rakı içmeyecekmiyim yani.

Paris'te aktarma yaparken görevli başparmağını ağzına götürüp içme işareti yaparak,alkol var mı diye sordu. Ya da Fransızca'ya Fransız olan ben öyle anladım .Nooo dedim, alkollü bir halim mi var acaba diye düşünerek. Sonrasında sırt çantam x-raydan geçerken rakıları görünce, ufaktan bir kızdı bana, hani alkol yoktu dedi sanırım. Ben de yaptığı işareti yaparak,beden dilini yanlış kullandığını, çantayı işaret ederek alkol sorması gerektiğini anlatmaya çalıştım.

Paris'te uçağa daha binmeden aktarma chek-in inde görevliler sorgu suale başladılar. Nereye,ne için gidiyormuşuz,ne kadar kalacakmışız falan..Daha uçağa binmeden böyle ise,Amerika'ya girişte yandık diyorum.Sonunda 9 saat sürecek Durham uçuşu için, uçağa bindik. Bekliyorum ki bu uzun Atlantik ötesi uçuş için büyük,rahat koltukları olan bir uçağa bineceğiz.Bindiğimiz uçak bizim Pegasusların önünde monitör olanlarından..Şaşırma ve kızgınlık yaşıyorum.Uçakta alkolsüz ve domuz eti olmayan müslüman yemeği siparişi verip, sonrasında kırmızı şarap içerek bende onları şaşırtıyorum..Bu yüzden yıllar sonra bamya yemek zorunda kaldım ama olsun..Domuz etine karşı direncim sürüyor..



Kahveyi sütlü istedim, hostes kahvenin yanında kocaman süt verdi. Ama genel olarak yemek,servis kaliteleri Thy'ye yaklaşamazlar bile.Daracık koltukta uzun süre oturmak gerçekten işkence, kim ne derse desin.

Asıl dert İngilizce bilmeyen benim, Amerika girişinde derdimi nasıl anlatacağım endişesi idi..Daha önceden aklıma gelen çözümü denedim. Küçük bir kağıda İngilizce bilmiyorum, şurada,şu kadar kalacağım gibi hazırladığım notu polise uzattım..Aldı okudu, gülerek ooo, thanks you dedi ve başka hiçbir şey sormadı..Teşekkür ifadesini notuma bile yazmış..Ne demek efendim, maksat iş görülsün dedim..O anlamadı ama olsun 
Amerika'ya girişimiz her şeyden daha kolay oldu. Üstelik bavullarımıza hiç bakmadılar bile. Keşke Türkiye'de ki hiç bir gıda,içecek götüremezsiniz diyenlere kulak asmasaymışız dedik ama iş işten geçti.Hele ki havaalanında bizi bekleyen kızımla sarılınca,bunların hepsi  zaten aman sende oldu...

Bundan sonrası artık başka yazılarda inşallah. Bakalım özgürlükler ülkesi denilen kıta'da neler varmış ?