" Her yer en az bir defa görülmeyi hak ediyor "

ALMANYA ROMANTİK YOL (WÜZBURG - ROTENBURG)

30 Ağustos günü öğleden sonra Frankfurt'tan yola çıkıp, Romantik yol rotasının kuzeyden başlangıç şehri Wüzburg'a geldik. Karavanı eski şehrin girişindeki nehir kenarında, tenis kortlarının olduğu yerdeki parka yerleştirdik. Çevrede kısa bir yürüyüş yapıp, asıl gezmeyi ertesi güne bırakıp dinlenmeye çekildik.

 

Romantik yol deyince yolun kendisinde bir numara yok, 400 km'lik yol boyunca irili ufaklı eski kasabalar olan, Kuzeyde Würzburg güneyde Füssen arasında kalan tematik bir yol rotasıdır. Orta Çağda ticari amaçlı kullanılan bu yol Almanya'nın orta kısmıyla güney kısmını birbirine bağlar. Yol üzerinde doğa güzelliklerinin dışında Orta Çağ şatoları, kaleleri, köprüleri gibi kültürel eserleri de olan yolun adı.. Bakalım söylendiği kadar var mıymış.








Wüzburg güzel bir yermiş. İçinde nehir olan şehirlerin hep güzel olduğu gibi. Mein nehrinin kenarındaki eski şehrin Kalesini, Kilisesini, çarşısını, pazarını dolaştık. Kilisesini deyince bir tane anlaşılmasın. Türkiye'de cami çok denir ya, sanırım Almanya'da Kilise sayısı daha fazla. Arkadaş her köşe başında bir Kilise olur mu? Oluyormuş, olmuş bile ))









Wüzburg'un en manzaralı yerinde Marinberg Şatosu var. Buranın yakınına  aslında araç ile çıkılabiliyormuş ama biz yürüyerek çıkalım dedik.  Dik merdivenli yoldan yorucu bir yürüyüş yapmak zorunda kaldık. Ama manzarası gerçekten güzelmiş. Bu tepede 706 yılında kilise yapılmış, sonrası 1200' lerde kale yapılmaya başlanmış ve 1658 yılında tamamlanmış. 

Şato gezmesinden sonra karavana geçip, yolculuğumuza devam ettik.




Wüzburg sonrası durağımız Tauberbischofsheim ...
Romantik yolun yolculuğumuzun ikinci durağının adı yukarıda yazıyor. Tekrar yazamam ve kim nasıl telaffuz ederse etsin )) . Burası Wüzburg'a 30 km civarında mesafede. O yüzden bugün karavan kullanmak yorucu olmadı. Ama zaten bundan sonraki 400 km boyunca böyle sık sık duracağımız için, yorucu olmayacak diye umuyorum.
Şimdiki bulunduğumuz yer, şehrin merkezinde ücretsiz, küçük bir karavan park. Normal parklardan bir farkı yok ama karavanlar için ayrılmış bir otopark işte.
Tam parka girdik park edeceğiz, yanımıza bir kadın geldi. Ooo, Türkiye'den geliyorsunuz, hoş gelmişsiniz filan. Aslında İzmir'liymiş ama 60 yıldır burada yaşıyormuş. Buraları övmeye başladı. Laf arasında eve davet etti, buyurun bir kahvemizi için filan dedi. Laf uzayınca eşim, karavanı park edelim de sohbete öyle devam edelim deyince kadın, ben sizi meşgul etmeyeyim, size iyi gezmeler dedi ve gitti. Arkasından, ee hani kahve içecektik diye seslensem mi dedim ama seslenmedim. Burası Almanya, huylarını sularını bilemiyoruz..

Burası çok küçük bir şehir. Kasaba filan her neyse. Kısa sürede her yerini gezdik. Henüz romantik bir enerji alamadık. Umudumuzu kaybetmiyoruz. Önümüzdeki maçlara, pardon kasabalara bakacağız.















Artık Eylül  ayına girmiş bulunuyoruz. Türkiye'den Mart ayında ayrıldığımızı düşününce, çok zamandır yollardayız. Biraz o yorgunluktan, biraz da bu rota boyunca çok fazla görülecek yer, kasaba olduğu için, her kasabada konaklamamaya karar verdik. Küçük olanları, bu kadar gezdik gördük dediklerimizi arkamızda bırakıp, yola devam etme kararı aldık. 1 eylül sabahı bu düşünceler ile   Lauda-königshofen kasabasına geldik. Karavanı park ettikten sonra bir kaç saat içerisinde sanırım tamamını gezdik. Çok fazla özelliği olmayan küçük bir yerleşim yeri. Şehrin küçük bir ana meydanı var, orası da kafelere ile dolu. burada hemen her evin bahçesinde üzüm asmaları olması dikkatimizi çekti. Ayrıca sağda solda çok fazla rengârenk boyanmış bisikletlerin çokluğu da kasabaya güzel bir hava vermiş.










Sonraki durağımız Bad Margentheim.. Burada da birkaç saatlik yürüyerek gezi yaptık. Belediye binasının olduğu meydan çok güzeldi. Artık alışmaya başladık ki bu eski kasabalarda şehir merkezi kilisenin etrafında kurulmuş. Büyük bir kilise ve yakınında şehrin ana meydanı. Burada kilisenin arka tarafında içerisinde yüzlerce yıllık ağaçların olduğu güzel ve geniş bahçede yürüyüş yaptık.











Weikersheim
Burası romantik yolun 3. konaklama yerimiz oldu. Buraya akşam üzeri geldik. Flarmoni binasının yanındaki otoparka park ettik. Aralıklı ama yağınca da çok fena yağan bir yağmur var. O yüzden çok fazla gezemedik ama gezdiklerimiz de yeterli artık. Burada bugünden başlayan bir festival var. Şimdi karavanı park ettiğimiz yerin hemen yanında koşu yarışmaları yapılıyor. Yürüyerek eski şehir merkezini gezdik. Bahçesi kendisinden güzel Sclass und Schlassparten sarayını gördük.

Sabah kalkınca baktık herkes eski şehir tarafına gidiyor. Biz de gidip bakalım dedik. Meğerse buranın meşhur 2. el pazarı varmış. Biraz dolaştık ama bir şey almadık. Dikkatimizi çeken ise, küçük çocuklar aileleri ile gelmişler, eski oyuncaklarını satmaya çalışıyorlardı. Sanıyorum para dan çok bu satış işine alışmaları içindi.

Rusya'dayken bir süre sonra bütün Rus şehirleri birbirine benziyor demiştim. Çok yakında bütün Alman kasabaları da birbirine benziyor dersem şaşırmayın. Umarım beni şaşırtan farklı yerlerde görürüz. du bakalı!.. yola devam..




2 Eylül günü ilk durağımız Rötingen oldu. Kısa videoda da gördüğünüz üzere insandan arındırılmış bir kasaba burası. Gerçekten ortalıkta kimseler yoktu. Küçük bir kalesi var. Onun etrafında yürüdük, etrafta üzüm bağları vardı. Merkezde birkaç tane kafe vardı ve onlarda da 1-2 masada az sayıda insan vardı. Sanırım Romantik rota zengin görünsün diye rotaya dahil edilmiş bir kasaba. Gördük mü gördük!.. yola devam..















Sonraki durağımız Rotenburg oldu. aslında tam adı Rotenburg ob der Tauber.  Burada Almanya'da yaşayan akrabam Ali ve sevgili eşi Nurcan bizi ziyarete geldiler. Akraba olmaktan öte, kendilerini çok sevdiğim için, bizim için keyifli bir görüşme oldu. Şansımıza Rotenburg'da festival varmış ona denk gelmişiz. Beraber festivali izledik. 

Burası büyük bir kasaba. Kale içerisi eski evler ile dolu ama kale dışında normal yeni bahçeli evler var. Bütün kale içi, ki çok büyük bir alan, çok fazla sokaklar var ve her yerde bir festival etkinliği vardı. Yöresel ya da eski zamanlar kıyafetleri ile eski kültürlerini canlandırmaya çalışıyorlardı. 

Burada yazmazsam eksik kalacak. Neredeyse bütün sokak aralarını gezdiğimiz için bir sokakta bir Türk derneği lokaline de denk geldik. Dışarıya masa çıkartmışlar, etrafında 7-8 Türk, yüksek sesle konuşuyorlardı. Bunlara ' madem derneksiniz, siz neden bu festivalde bir stand açıp, kültürünüzü tanıtmıyorsunuz?' diye sorayım dedim. Bizimkiler, boş ver deyince yanlarından sessizce geçtik.

Artık akşam oldu. Ali'ler bir saatlik uzaklıktaki evlerine döndüler. Biz de Rotenburg'a  yakın mesafedeki karavan parkında geceledik.. 

Yarın yeni romantik yollarda görüşmek üzere...