" Her yer en az bir defa görülmeyi hak ediyor "

AVUSTURYA ( SALZBURG-HALLSTATT )

 

9 eylül Cumartesi günü Almanya'nın Füssen şehrinden Avusturya Salzburg'a gelmiş bulunuyoruz. Şehir girişinde 9.60 Euro'ya 10 günlük otoyol viyneti aldık. Muhtemelen 10 gün kalmayacağız ama en az 10 almak gerekiyormuş.

Salzburg'da bütün büyük şehirler gibi, merkezi yerde karavanı park etmek sıkıntısı var. Biz Kalenin hemen arka tarafında, merkeze 1 km kadar mesafede ücretsiz bir park bulduk. Bunda sanıyorum hafta sonu olmasının da şansı oldu. Buradan yürüyerek merkezdeki ana meydana doğru gittik. Meydanda genç bir kadın gösteri yapıyordu, önce onu biraz izledik.
Burada bir hikaye arası..
İstanbul Taksim'de rastgele 100 kişiye sormuşlar, "Suriye'lilerden memnun musunuz?" diye, 96 sı Suriye'li çıkmış!..
Hikaye burada durduk yere aklıma gelmedi. Salzburg meydanında gösteri yapan genç kadın kendisine yardımcı olması için yanına üç kişi çağırdı. Yanına gelenlere nereli olduklarını da sordu. İki erkeğin birisi Türk, birisi Arap çıktı. Üçüncü olan kız Avusturya'lıyım deyince seyirciler sadece onu coşku ile alkışladılar.. Hımmm, dedim Avusturya'da Avusturya'lı az bulunan bir şey herhalde!




Meydanda baktık herkes kale yönüne doğru gidiyor. Biz de gidelim dedik ve meğerse bisiklet ile kaleye çıkma yarışması varmış. Kale yolu o kadar dik ki, yürüyerek çıkmak zor iken, sporcular bisiklet ile çıkıyorlardı.









Kalenin manzarası gerçekten güzel. Salzburg ayaklar altında gibi. Kalenin içerisinde sergi alanları var. çok sayıda seyir terası ve kafeler var. İlk günümüzün zamanını daha çok kalede geçirdik. Zaten çıkıp inmesi çok zaman alıyor. Buna bisiklet yarışlarını izlemek de eklenince normal oldu artık.





Salzburg Mozart'ın doğduğu şehir. Öyle olunca da şehirde Mozart'ın ruhu hissediliyor. En azından her köşe başında bir Mozart çikolatacısı var. Çok fazla turist grubu var.
Uzakdoğulu turistler her yerde olduğu gibi burada da çok fazlalar.








İkinci gün daha çok nehir kenarında ve nehrin karşı tarafında gezdik. Buradaki sarayın bahçesi çok güzeldi. Güneşin altında pişerek gezmiş olsak da anılarımızda güzel bir iz bıraktı. Videosunu da çektiğim kalpli, anahtarlı köprü sanıyorum bu konseptteki en çok anahtarlı köprüdür. Eski şehir merkezini çok güzel koruyup, dekore etmişler. sokaklarında hiç bir şey yapmadan dolaşmak bile başlı başına büyük keyif. Mozart'ın doğduğu evin önünde uzun kuyruk vardı, içeriye girmek için beklemedik.

Dikkatimi çeken bir başka konu. Dilleri aynı olsa da Avusturya'lılar Almanlara göre çok daha alçak sesli ve nezaketli konuşuyorlar. Sokakta göz göze gelince ufak bir selam veriyorlar. Almanlar gibi kendilerini fazla beğenmiş havaları yok. Yanılıyor olabilirim tabi ki ama iki günlük gözlemim böyle.

Salzburg bir günde gezip görülebilecek bir şehir. Biz de gezip gördük, artık gidebiliriz.. İstikamet Hallstatt.



10 Eylül Pazar günü artık Salzburg'da gezip, göreceğimiz yer kalmadığını düşünerek, öğleden sonrası Hallstatt yönüne doğru yola çıktık. Yol boyunca irili ufaklı ve hepsinin manzarası bir birinden güzel göllerin kenarından geçtik. Pazar günü olduğu için bütün otoparklar neredeyse tamamen dolu. Öyle olunca yol kenarında mola veremedik ve doğruca Hallstatt'a geldik.










Yakın zamanda Türkiye'de de haber olarak verilmişti.
"Avrupa'nın en çok turist çeken yerlerinden biri olan kasabanın bazı sakinleri, özellikle büyük otobüslerle çok sayıda günübirlik ziyaretçinin bölgeye gelmesinden şikayetçi. Hallstatt kasabası sakinleri 'aşırı turizmi' protesto etmek için bölgedeki tüneli trafiğe kapattı." olarak anlatılmıştı.
En azından karavancılar gelmesinler dememişler. Şimdilik iyi haber bu.. Adamlar haklı da olabilir aslında. 700 nüfuslu kasabaya yaz aylarında günlük 10 binin üzerinde turist geliyormuş. Şimdi bile bütün ara sokaklar insan dolu.
Neyse biz akşam üstü geldik buraya. Ha 10 bin, ha 10 bin iki. O kadar da yük olmamışızdır. Manzara görselliği açısından çok güzel bir kasaba. Güneş battıktan sonra çektiğim için fotoğraflar tam istediğim gibi olmasa da, bi bakın bakalım beğendikleriniz olacak mı?

Hallstatt bu kadar küçük ve küçüklüğüne göre inanılmaz turistik yer olunca burada park yeri bulmak neredeyse imkansız. Ayrıca park yerleri de çok abartılı pahalı. Öyle karavanla kalmalık değil, bir kaç saatlik park yerlerinden bahsediyorum. Kasabaya yürüyüş mesafesinde, yol kenarına karavanı bırakıp, yürüyerek gidip, gezip döndük. Manzara olarak gerçekten güzel bir yer. Ama 2-3 saat gezince yeter artık gidelim diyorsunuz. Çünkü fotoğraflardaki manzaralardan başka bir şey yok. Belki vakit çok olsa tekne turu yapılabilir, o kadar.
Gezmemiz bitince 5 km kadar geride yol üzerinde gördüğümüz, karavanların da park ettiği yere geri döndük. Göl kenarında, güzel manzaralı bir yerde geceledik.









Avusturya içi yolculuğumuz devam ediyor. Bugün Gmünd kasabasında kalacaktık ama park4neigh programındaki yere geldik ki konaklama yasaklanmış. gelmişken tabi ki kasabayı gezdik. Gmünd kasabasında bir demircinin yaptığı küçük sergiyi gezdik. Yaratıcılık ilginçti. Küçük bir Porche müzesi de vardı ama, 3-5 araba görmek için 11 Euro verip girmeyi gereksiz gördüm.

Bu Avusturya karavan konaklama konusunda biraz sıkıntılıymış. Pek çok parkın girişinde karavan giremez yazısı görüyorum.
Avusturya doğası bizim Karadeniz gibi, hem çok dağlık hem de çok yeşilli ve ağaçlı. Bugün gereksiz bir iş yaptım. Dedim otoyoldan basıp gitmeyelim, navigasyonu otoyol ve ücretsiz yollar olarak ayarladım. Güya ücretsiz dedik, 30 km yola 7 Euro verdik ama konu o değil. Navigasyon bizi bir dağ yoluna verdi ki, aman Allah'ım, yolun eğimi %25 yazıyor, Zaten ufaktan sıkıntılı karavanım 1. viteste zor gitmeye başladı. Git git bir zirveye, kayak tesisleri olan bir yere çıktık, eee her çıkışın bir inişi de oluyor. Aynı diklikte 1. viteste, aralarda frenler soğusun diye dura dura indik. 30 km yolu 2 saatte ancak geldik. İlk işim navigasyon ayarlarını en hızlı yola ayarlamak oldu. Siz siz olun bilmediğiniz yerlerde böyle maceralara girmeyin.
Günün yorucu yolculuğu sonrası akşamında kaldığımız yerin dinlendiren manzarası. Geceliğine 2 Euro vererek kaldığımız kamp Radenthein kasabasında.

Bu akşam artık Avusturya'da son akşamımız. Yarın bir başka rota da, bir başka ülkede yola devam edeceğiz. Henüz ben bile bilmiyorum. sabahı bekleyin.. Pardon sonraki yazıyı bekleyiniz..