Perşembe

SEVİLLA / İSPANYA


sevilla ispanya
Güney İspanya'nın kuşkusuz en güzel şehri Sevilla...İlk izlenim çok düzenli,modern bir şehir olduğu yönünde oldu. Sonrasında gezdikçe bu izlenimin de haklı olduğumuzu anlıyoruz. En büyük sıkıntı,şehirde arabayı park edebilmek ya da otopark bulmak.Kaldığımız otel merkezin 6 km kadar dışarısında ve resepsiyonistin önerisi ile ilk akşam arabayı otelde bırakıp, otobüsle merkeze gidelim dedik. Otobüs çok rahat,modern ama o kadar çok durakta duruyor ki,6 km yolu 45 dk.da gidebildik. 
sevilla ispanya
Bir çok gezi yazısında, çok güzel fotoğraflar görebilirsiniz ama böyle,otobüsün içerisini göremezsiniz. Bu da benim farkım olsun :)..Kişi başı 1.40 euro biniş ücreti var. televizyonda sürekli haberler dönüyor. Bu arada ilgilenenler için küçük bir not yazayım. televizyonda ki spor haberlerinde sürekli ilk sırada Ronaldo,ikinci sırada Arda ile ilgili haberler veriliyor..
sevilla ispanya
Sevilla'nın gezip görülecek yerleri bir birine yakın, şehir merkezinde toplanmış olduğundan,her tarafa yürüyerek ulaşmak mümkün. Ayrıca biraz hızlıca dolaşayım derseniz, tüm görülmesi gereken yerleri bir günde görmek de mümkün.
sevilla ispanya
sevilla ispanya
sevilla ispanya
Avrupa'da hemen her şehirde olduğu gibi,burasının da gece manzaraları bir başka güzel. Işığın görsel güzelliğini çok güzel kullanmayı biliyorlar. İspanyollar özellikle akşamları sokakta gezdiklerinden, burada da işlek alışveriş caddeleri insan kalabalığı ile dolup taşıyor. Çekirge sürüsü (!) gibi, Uzakdoğu'lu turist gruplarının burada da çokça olduğunu söylemem lazım.
Şehrin ana mahallesi Santa Cruz denilen, Yahudi mahallesidir. Burası aynı zamanda en hareketli ve tarihi yoğunluğu en fazla olan bölümüdür. Genel olarak: Katedralin çevresindeki bölümdür.Zamanı az olanların bu mahalleyi gezmesi bile yeterli olabilir. Diğer mahalleler La Macarena,El ArenalParque de Maria Luisa'dır.
sevilla ispanya
sevilla ispanya
sevilla ispanya
 Hristiyan dünyasında bir yerleşim biriminin şehir olabilmesi ve kutsanması için orada mutlaka bir Katedral olması ve o Katedralin Papa tarafından kutsanması gerekiyormuş.O yüzden hemen şehirde bir Katedral vardır. Ama her şey bir tarafa Sevilla demek aslında biraz da Sevilla Katedrali (CATEDRAL DE SANTA MARİA DE LA SEDE ) demektir.Sevilla'yı gezdim diyebilmek için bu Katedralin gezilmiş olması şarttır. 

Gelelim Katedralin hikayesine.. Aslında burasının ilk temelleri Cami olarak atılmıştır.1147 yılında, şehre ulaşan Muvahhid (On ikinci ve on üçüncü asırlarda, Endülüs, Fas ve Tunus'a kadar bütün batı Müslüman ülkelerine hakim olan hanedan) işgalciler: nehir kıyısında, cami ve minaresi olarak bir kule inşa etmeye başlarlar.1428 yılında: yani aradan 281 yıl geçtikten sonra, Hristiyanlar şehri ele geçirince: Cami bir Hristiyan kilisesine dönüştürülür ve minare de, çan kulesine dönüştürülür.Yapı tamamlandığında ortaya çıkan yeni katedral, dünya üzerinde o anda, en büyük gotik kilise olarak tarihe geçer. Ayrıca, Hristiyan dünyasının en büyük mihrabı buradadır. Burada: küçük bir ayrıntıdan söz etmek istiyorum. Bu yapı yapılana kadar, Hristiyan dünyasının en büyük dini yapısı olarak İstanbul-Ayasofya geçmektedir ve Ayasofya, yaklaşık 1000 yıl sürdürdüğü en büyük dini yapı olma özelliğini, bu yapı tamamlandığında yitirir.

Günümüzde, en büyüklük sıralamasında, Sevilla Katedrali, üçüncü sırada gelmektedir. Ön sıralarda: Roma-Vatikan ve Londra Saint Paul katedralle gelmektedir. Kapladığı alan bakımından ise, bütün gotik mimari tarzdaki kiliseler arasında, Guiness Rekorlar kitabına girmiş olarak dünyanın en büyük Hristiyan dini yapısıdır.

sevilla ispanya
sevilla ispanyasevilla ispanya
sevilla ispanyasevilla ispanya
Tavandaki gotik süslemelerin rahat görülebilmesi için yerlere ayna koymuşlar. Hangi tarafa baksanız başka bir sanat eseri ile süslenmiş, muazzam bir eser ortaya çıkartılmış.Ayrıca yukarıda da fotoğrafını koyduğum,1890 yılında, Küba’dan getirilip yerleştirilen Kolomb’un mezarının bulunduğu küçük bir şapel görülmektedir. Şapel içinde: Kolomb’un tabutu ve üzerinde: Castilla-Leon-Aragon-Navarra kraliyet hanelerini simgeleyen 4 oyma figür görülmektedir.
sevilla ispanya

sevilla ispanyasevilla ispanya

Burasının çan kulesinin ayrı bir özelliği var. Minare olarak yapılıp,sonradan çan kulesine çevrilmiş olsa da spiral merdivenler yok.İki atlı muhafızın, çanların bulunduğu yere kadar çıkabileceği şekilde dizayn edilmiştir. Yani: gerek atlar ve gerekse muhafızların çan kulesine çıkabilmesi için: hafif eğim sağlamak üzere, bir dizi geniş ve hafif basamaklı, döne döne çan kulesine çıkan merdivenler yapılmıştır. Buradan muhteşem bir şehir manzarası izlenebiliyor. Hatta, geniş basamaklı merdivenlerle çıkarken pencerelerden, yine şehrin güzel manzaralarını izlemek mümkündür. Her katta: geniş pencereler var, içerisi aydınlık ve çıkış gayet rahattır.

sevilla ispanya
Araya kızımla bir fotoğrafımızı koymak istedim. Bu görüntü tüm gezilerimizin en sık yaşadığımız görüntüsü. Eda'nın haritadan yer, yön bulma konusundaki yeteneği beni geçmiş durumda. Şehir haritasından bir sonraki gideceğimiz yeri bulmaya çalışıyoruz.
sevilla ispanya
sevilla ispanya
Özellikle katedral etrafında yoğunlaşmış bir başka ilgi çekici durum da, bol miktarda fayton olması. Atlar ve arabalar çok temiz görünüyor ama atların o Arnavut kaldırımlı yollarda yürümek için nallarının kayması ve çektikleri eziyet, gerçekten üzüntü verici bir görüntü..
sevilla ispanya
Dünyanın her tarafında olduğu gibi,sokak satıcıları burada da bolca var. Eşim ve kızımın klasik mağaza gezmelerinde iken,ben sokakta  bunları uzun süre izledim. Köşe başlarında gözetlemecileri var. Motosikletli polis geliyorken davul sesi gibi bir ses çıkarıyorlar. Anında tezgahlarını toplayıp ara sokaklara giriyorlar,polis gidince 2 dk sürmeden tekrar tezgahlarını açıyorlar.
sevilla ispanya
sevilla ispanya
sevilla ispanya
sevilla ispanya
Plaza de Espana,1929 yılında düzenlenen fuar sırasında, İspanyol köşkü olarak kullanılmıştır.Bu görkemli anıt, bir yarım daire şeklindedir ve barok tarzı iki kulesi bulunmaktadır. Alan, ayrıca muhteşem seramiklerle süslenmiştir. Ayrıca bir çeşmesi ve İspanya bölgesinin alfabetik olarak tasvir edildiği rengarenk bankları bulunmaktadır.Yakın geçmişte, yine burada, ünlü “Star Wars” filminin bazı sahneleri çekilmiştir.Çok geniş bir alanda kurulu olup, bir tarafında belki 150 m. kadar ama kayıkla gezi bile yapılmakta.Ama bina içerisi genellikle boş olduğundan mıdır nedir, biraz ruhsuz bir ortam var gibi geldi bana...

sevilla ispanya


sevilla ispanya

sevilla ispanya
sevilla ispanya
sevilla ispanya
Katedralin hemen yanında bulunan Real Alcazar, görülmesi gereken bir başka yer. Mimarisi ve ortamı biraz Alhambra'daki Alcazarı andırdı bana.Sayısız odası, abartılı mimarisi, birçok avlusu, göletleri ve  lüks bahçeleri bulunmaktadır. Bu odalarda, Kristof Kolomb, Amerika yolculuğunu planlamıştır. Sarayı gezmek, İslam ve Hristiyanlık izlerinin bir birine geçtiğini görmenin ilginç bir duygusunu yaşatıyor.
sevilla ispanya
Ocak ayı olmasına rağmen o kadar güzel,güneşli bir gün vardı ki, bir grup ressam sarayın bahçesinde buluşmuşlar, resim yapıyorlardı. Karşılarında turunç ağaçları ve çok güzel bir bahçe.. ortam çok keyifli görünüyordu..
sevilla ispanya
Şehrin en büyük parkı Maria Laisa parkı olup, 400 bin metre karelik bir alanı kapsamaktadır.Parkın içerisinde bolca çeşmeler,heykeller, anıtlar,sanat eserleri var ki, aslında bir çeşit açık hava müzesi sayılabilir. Biz küçük bir bölümünü bile gezmekten yorulduk, o derece..
sevilla ispanya
Dünyanın en büyük ahşap konstrüksiyonlu ikonik yapısı olma özelliği taşıyan Metropol Parasol büyük heyecan uyandıran fantastik görüntüsü ile İspanya'nın büyülü mimarisine bir yenilik kattığı söyleniyor. Yapının dalgalanan şemsiye biçimindeki çatısı aynı zamanda dünyanın en geniş açıklığı örten ahşap konstrüksiyonu olma özelliğini taşıyor. Sevilla halkının bu yapıyı çok sevmediği söylense de, biz turistler için çok fotojenik bir görüntüsü olduğunu söylemeliyim.
sevilla ispanya
Gelelim Flemenco muhabbetine. Şehrin bir çok yerinde flemonca gösterisi yapılan yer ve bunların reklamları var. Hangisini seçeceğimiz konusunda kararsız kaldık. kaldığımız oteldeki resepsiyondaki adam bir yer tarif etti. Fiyat olarak bir içki dahil 38 euro, yemekli olursa 75  euro fiyatı varmış. Daha önce Barcelona'dan tecrübem olduğu için biliyorum. Flamenco gösterisi 45-60 dk süren, onu izlerken de bir şeyler yemek-içmek mümkün olmayan bir gösteri. Fiyat böyle uçuk olunca aklımız karışıyor. Kaldığımız otelde Türkiye'den staj yapmak için gelmiş bir kızla kahvaltıda tanışıp, biraz konuşmuştuk. Kızımın kızmasına rağmen ben ona sormaya karar veriyorum. Bana size otelin anlaşmalı olduğu yeri önermişlerdir, birde ben sorayım dedi ve sordu geldi. Museo del Baile Flamenco denilen yerin en otantik,turistik olmayan gerçek flamenco gösterisi yapılan yer olduğunu anlattı.


Mekana rezervasyon yaptırmaya gittiğimizde kişi başı 20 euro idi hatta kızım için 25 yaş altı diye 6 euro indirimde yaptılar. Küçük bir sahnesi olan, sahnenin üç tarafında 3-4 sıra sandalyeler konulmuş tarihi bir mekandı. Flamenco zaten her zaman güzel bir şovdur ama buradaki bayan aynı zamanda flamenco hocası imiş, çok güzeldi. 

sevilla ispanya

Mekanın girişinde bu çeşitli dillerden "Hoşgeldiniz" yazısı vardı. Hiç bir yerde Türkçe olmayıp, sadece burada olması, sanırım bilet alırken Türk olduğumuzu öğrendikleri için yaptıkları hoşluktu..


Artık flamenco bile izlediğimize ve 3 gece Sevilla'da kaldığımıza göre Cordoba'ya doğru gitme vaktidir...

Pazartesi

GRANADA / İSPANYA

granada ispanya
Madrid'de kaldığımız üç günün sonunda Granada'ya doğru yola çıkmak için havaalanına gidiyoruz. Ama uçakla gitmek için değil. Daha önceden internet üzerinden kiraladığımız arabayı teslim almak için. Bu ayrıntıyı neden yazdığımı da ufaktan bir açıklayayım. İnternet'ten Holidaycars diye bir site üzerinden aracı kiraladım, kasko olarak da en full olanı yaptırdım ki, sorun yaşamayalım. Orada ek hiçbir ücret ödemeyeceğimiz yazılı idi. Ne var ki oradaki tedarikçi Frefly diye bir firma, benim yaptırdığım sigortanın geçerli olmadığını, vergiler falan olduğunu söyleyerek, tüm itirazlarıma rağmen,210 euro daha aldı. Hala daha holidaycars ile yazışıyoruz, özür dilediler ama iade edilen bir para olmadı. Bu firmaları kara listenize rahatlıkla alabilirsiniz.
Yeni kasa Opel Corsa araç verdiler ve navigasyona Granada yazarak yola çıktık. Daha 50 metre gitmeden yaya kaldırımında birileri bana bağırıp çağırıyor.Ne oluyor derken, hemen jeton düştü. Sigorta kavgasından kafa dağılmış, ışık yoksa geçiş önceliğinin yayalarda olduğu  Avrupa coğrafyasında olduğumu unutmuşum .
granada ispanya
Madrid Granada arası 420 km kadar ve aklımdan acelemiz yok nasıl olsa geze geze gideriz diye düşünüyorum. Gel gör ki yol boyu sıradan benzin istasyonlarından başka hiçbir şey yok. Yol kenarlarından başlayıp göz alabildiğine zeytinlikler var. Sadece birisinde kısa süre mola verip, bir şeyler yeyip içtik ve Granada'ya hiçte geze geze olmadan gittik. tek iyi tarafı Güneye gittikçe hava sıcaklığı daha da arttı ve bizi tam bir yaz havasında bir şehir karşıladı.
granada ispanya
Granada demek Alhamra demek gerisi boş, tarzında yazılar okumuştum ama bu kadarını da beklemiyordum. Otele yerleşip,biraz dinlendikten sonra artık gece olmuştu. Merkeze doğru gidip güzel bir yemek yiyelim, bir şeyler içelim diye yola koyulduk. Ama her şehirde olan merkezi bir yer, yenilen içilen,insan kalabalıkları olan bir meydan, merkez neyse burada bulmak mümkün değil. Katedralin yakınlarında açık olan 3-5 lokanta var, sonrası geniş alana yayılmış aralıklı ufak ufak lokantalar. Öyle canlı,kalabalık bir ortam yok. İyiki burada 2 gece kalacağız, zaten yarın Alhamra'yı gezer, sonrası akşam dinlenir,ertesi günde buradan gideriz düşüncesi ile mutlu oluyoruz.
granada ispanyagranada ispanya
Eğlenceli mekan anlamında pek bir şey yok desem de, eski binaların korunmuş olması her yerde olduğu gibi burada da geçerli. Sepetinde yük taşıyan eşekle sahibinin heykeli de ara sokaklarda önümüze çıkarak, şaşırtmıyor değil.
granada ispanya







granada ispanya
granada ispanya
granada ispanya
Bütün gezi yazılarına Alhamra'ya uzun bilet kuyrukları olduğu,o yüzden erkenden sıraya gitmek için orada olmak olduğu yazıyor. Kaldığımız otelin resepsiyonisti bile internette satışının 2 haftadan önceye bilet olmadığı, sabah 8 gibi gidip kuyruğa girersek saraya girebileceğimizi söyledi. Canımız sıkılmadı değil, tatildeyiz ve sabahın köründe kalkıp,kahvaltı yapıp saray gezmeye gideceğiz. Biz yinede internete başvuruyoruz, aa o da ne, 2 dk da öğleden sonra saat 2 ye giriş biletini alıyoruz. Saat 2 ye kadar gezecek vaktimiz var ve biz buranın saraydan sonraki gezilecek tek yerleri olan Albayzın ve Sacromento mahallelerindeyiz.
granada ispanya
granada ispanya

granada ispanya
granada ispanya
Albayzín şehrin en yüksek tepesinde,Alhamra'nın tam karşısında yer alan mahallesi. Daracık sokakları ile ünlü, her köşebaşının güzel süslenmiş evlerle dolu olduğu bir mahalle. Buradan şehrin ve Alhamra'nın manzarası güzel görünüyor. Bizim şansımız puslu bir hava vardı ve çok güzel uzak manzaralar çekemedim.Yinede granada'nın aslında büyük bir şehir olduğu yukarıdaki fotoğraflardan da anlaşılıyor.granada ispanyagranada ispanya
granada ispanya
Albayzın ile Alhamra arasında kalan mahalle,dünyaca ünlü Flamenko’nun doğum yeri olan Sacromonte. Burası eski bir çingene semti. Yamaçları oyarak yapılmış mağara evler Kapadokya’yı andırıyor, Bugün bildiğimiz flamenko, Güney Endülüs’te çok daha önce çingene kabileleri arasında ilkel formları görülmekle beraber, 18. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkmış, 19. yüzyılın ortalarına kadar yarı-gizli hayatını devam ettirmiş. Flamenkonun seceresi karışık. Hint ve Yunan ağıtları, Gregoryen şarkılar, İran melodileri, Mozarabik ceneza şarkıları, Yahudi ağıtları, Morisko şarkıları, Kastilya romansları ve Afrika dansları gibi kültürlerarası uzun bir yol katettikten sonra, tüm bu melodiler yerli Endülüs ritimleriyle kaynaşarak flamenko olarak bildiğimiz yeni türü doğurmuş.
granada ispanya
granada ispanya
Saat 14 ü biraz geçerken biz artık Alhambra sarayının önündeyiz. sarayla ilgili o kadar yazı okuyup, bir şeyler duymuşuz ki, biraz da bu merakımızın geçmesi için acele ediyoruz. hatta burada Yahya Kemal Beyatlı’nın İspanya’daki elçilik görevi sırasında (1929) kaleme aldığı satırlardan bir kısmını paylaşayım ki bu saraya verilen önemi biraz sizde merak ediniz.;«Elhamra’ya basit bir dış kapıdan giriliyor. Girerken hârikulâde bir mekan içine girileceğinin farkına bile varılmıyor. Girdikten sonra bir alemden başka bir aleme geçmiş, sanki bir rüyanın ortasına düşmüş gibi gözlerimi kapadım ve açtım, öylesine bir hayret içindeydim. Bu şaşkınlık daireden daireye geçtikçe arttı. Nazar değmemiş bir beyazlık içinde, sülüs bir yazı sarmaşığı gülümseyen bir güzellikle bütün duvarları sarmış; nakışın ve oymanın hudutsuz oyunları, tavanların derinliklerine kadar her tarafı örtmüş, ama her taraf yine de bembeyaz görünüyor.»

granada ispanya
granada ispanya
granada ispanya



granada ispanya

granada ispanya
granada ispanya
Sarayın kendisi kadar bahçesi ve bu bahçenin düzenlemesi de bir o kadar ünlü. Bu susuz tepeye su getirilmesi apayrı bir konu olmasına rağmen, bol sulu bir saray yapılmış.Bahçelerde suyu bolca  kullanmışlar ama aslında suyun dinlendirici sesini kullanmaya çalışmışlar. Her tarafta fıskiyeler, sürekli akan çeşmeler, havuzlar yapılmış.Biz kış ayında gittiğimizden fazla yeşilli,çiçekli değildi. Bahar aylarında çok daha güzel olduğu söyleniyor.
granada ispanyagranada ispanya

granada ispanya
granada ispanya

granada ispanya
Alhambra'nın uzun tarihinden bahsetme niyetinde değilim. orada çektiğim fotoğraflardan biraz kafanızda canlandırabileceğinizi düşünüyorum. Şunu belirtmek isterim ki bizim gibi Tarihi eser fışkıran İslam Coğrafyasından gidince hiçte öyle ağzınız açık kalmıyor. Bu bölgede İslam eserlerinin azlığı ve tarihi nostalji açısından dikkati çekmeye değiyor o başka tabii ki. Sarayın büyüklüğü,bahçe düzeni ne özellikle Nazir Palace'deki duvar işlemeleri gezip görmeyi fazlası ile hak ettiriyor.
granada ispanya
granada ispanya
granada ispanya
granada ispanya
Elhambra'ya giriş bileti alırken bu Nazir Palasa girecekseniz fiyat ona göre artıyor ve tam olarak saat kaçta gireceğiniz sorulup,ona göre bilet alınıyor. Saat 15.30 gireceğiz ama uzun kuyruk burada da oluşuyor ve gruplar halinde içeriye alıyorlar. İçeride nereyse bütün duvarlar taş oymalarla süslenmiş durumda. Bizde ki Mardin bölgesindeki taşlar gibi,yumuşak işlenmeye uygun bir taş çeşidi olduğundan, çok güzel desenler,İslami motifler yapılmış.
Bütün yazılarda bu sarayı gezmenin en az yarım günlük olduğu, hatta bir tam gün bile yetmeyebileceği yazılıyor. Biz yaklaşık 3 saatte gezdik ama koştur koştur gezmekten, yorgunluktan öldük. Artık Granada gezimizi tamamlayıp Sevilla'ya doğru yol almak için dinlenme vakti. 
ronda ispanya
ronda ispanya



ronda ispanya
Granada'dan Sevilla'ya doğru yol alırken yolu uzatmaya karar verdik. Hemingway’in ünlü "Çanlar Kimin İçin Çalıyor" romanının hikayesinin de geçtiği Ronda şehrine gidiyoruz. Burasını asıl ünü, uçurumun tepesine yerleşik bir şehir olmasında yatıyor.Öyleki uçurumun başında ki seyir balkonundan aşağıya bakmak bile insanı ürpertiyor.
ronda ispanyaronda ispanya


ronda ispanya
ronda ispanya

ronda ispanya

ronda ispanya
Mimar Jose Martin de Aldehuela tarafından 1793 yılında inşa edilen köprü, uçurumlar üzerine kurulu iki yakayı birbirine bağlıyor. İspanya iç savaşı sırasında faşistler bu köprüden elleri bağlanarak aşağıya atılıyorlarmış. Köprünün her iki yanındaki derin Kanyonun etrafındaki evler,restoranlar sanki uçuruma yuvarlacakmış gibi,hiç güvenli gibi durmasalar da yüzyıllardır böyle bir olay olmamış tabii ki. 
ronda ispanya
ronda ispanya

ronda ispanya
Ronda'da Arnavut kaldırımlı uzun ve tarfiğe kapalı, epey işlek bir ana cadde var.Boğa güreşi burada çok popülermiş.Efsanevi Boğa Güreşçisi ve Ronda Tarzı Boğa Güreşi’nin yaratıcısı Pedro Romero nun heykeli bile dikilmiş.
Yarım gün kadar Ronda'da gezmek yetiyor. Buralara yakın gezmelere yolunuz düşerse Ronda aklınızda bulunsun isterim. Gittiğinize pişman olmayacağınız, belleğinizde değişik anılar bırakacağı kesin..

Biz artık çok merak ettiğimiz Sevilla'ya doğru yola çıkıyoruz...