Pazar

KOCAELİ

BALLIKAYALAR

ballıkayalar
İstanbul'a yakınlığı nedeni ile çok bilindiği sanılan ama bence çok kimsenin gitmediği gizli bir cennete gidiyoruz. E-5 Kara yolundan Gebze den İzmit yönüne giderken, Dilovası'na inen rampanın hemen başındaki Tavşanlı Köyüne giriyorsunuz. Ondan sonrası 10 dk.lık bir mesafede ve tabelalar sizi Ballıkayalara götürüyor.
 ballıkayalar
ballıkayalar
  Aracınızı park ettiğiniz yerde çok şirin,küçük bir gölcük bulunuyor. Bu gölün etrafında bir çok piknik masası mevcut. Özellikle yaz aylarında ve hafta sonları burası piknikçilerle dolup taştığı için yer bulmanız neredeyse imkansız. Gebze'de ikamet ettiğimiz 1990'lı yıllarda, burası şimdiki kadar keşfedilmemişti ve bizim favori piknik yerimizdi. Özellikle sıcak yaz akşamları, buranın serinliğinde, mangal başındaki uzun gece muhabbetlerimizin tadı hala aklımdan çıkmış değil.
ballıkayalar
Ballıkayalar Türkiye'de kaya tırmanışının başladığı yer olarak bilinir. Gerek İstanbul'a yakınlığı gerekse uygun coğrafi yapısı nedeniyle,1970'lerde başlayan ilk kaya tırmanışı burada başlamıştır.
ballıkayalar

ballıkayalar



ballıkayalar
Günümüzde piknikçilerin her tarafı batırdığı gibi burasının da piknik yapılan alanı artık eski tadında değil. Ancak buranın yürüyüş yapılan Kanyonu hala daha doğallığını inatla korumakta. 8 km.lik ilk parkur, orta zorlukta ve çok kişinin rahatlıkla yürüyebileceği zorlukta. Daha sonrası ancak profesyonellerin devam edebileceği uzun bir parkur daha bulunmakta.

Biz yürüyüşümüzün önemli bir kısmını, derenin içerisinden, arada bir suya batıp çıkarak yaptık. Daha yorucu olsa da çok daha keyifli geldi. Ama ayrıca güvenli bir yürüyüş yolu olduğunu da biliniz.

Bu bölgeye giderken fotoğraf makinanızı da yanınıza almanızı tavsiye ederim. Güzel manzaralar, yada size sürpriz yapıp, kendini gösteren küçük canlılar da fotoğraflayabilirsiniz.  









Ve günün sürprizi.. Orman içerisinde yürürken birden karşıma tilki çıktı. Biraz korku, biraz şaşkınlıkla o bana bakıyor ben ona bakıyorum. İkimiz de hangimiz daha tehlikeliyiz diye tartıyoruz sanırım. Sonunda ben şaşkınlığımı atıp fotoğrafını çekmeye başlayınca, bu adam korkmayacak benden en iyisi ben gideyim dedi sanırım, döndü gitti...








KİLİMLİ KAYALIKLARI / AĞVA


















HACILLI ŞELALESİ / GEBZE

Gebze'ye 1 saat mesafede ki, muhtemelen İstanbul'a en yakın şelale. Hafta sonu doğa kaçamakları için aklınızda bulunsun.. Gittiğinize pişman olmazsınız..
















 



HEREKE

Sahili çok güzel düzenlemişler. Deniz kenarı boyunca uzun bir yürüyüş alanı var. manzarası çok güzel ve yol boyunca da piknik masaları var. Üstelik çoğunun yanına sabit barbekü de yapmışlar.. daha ne olsun?.. Tek dezavantajı, tam otoban ve E-5 in altında olduğundan, araba gürültüsü geliyor..

Marina içerisinde çok güzel balık lokantaları var. Size bir deneyim bilgisi vereyim.. İstanbul'da rakı-balık en pahalı boğazda ki balıkçılarda sonra da Tuzla'da ki balıkçılarda yenir.. Üstelik Tuzla ile boğazdakilerin pek farkı da yoktur.. Hereke'de tamda deniz kenarında güzel manzara eşliğinde uygun fiyata rakı-balık yeme şansınızda olacaktır.






 







 
















 




BAYRAMOĞLU
Bir zamanla İstanbul’luların efsane tatil beldesi. Şimdilerde sıradan, hatta kötü denilecek kadar bozulmuş bir yer. Çok eskiden Gebze’de otururken deniz havası almaya gittiğimiz yer. Hafta içi aklıma geldi, gidip biraz dolaşayım demiştim. İnsanın kalabalık olduğu her yerin bozulduğu gibi burası da bozulmuş. Sokaklar pis,yazlık evler dökülüyor.. Aslında sokaklarında da biraz fotoğraf çektim ama benim canım sıkıldı,bari sizinki de sıkılmasın diye paylaşmak istemedim..Denizden manzaralarını paylaşayım da yine de sizin aklınız da güzel yer olarak kalsın..

En güzeli İstanbul’a bakan manzara .. Onu da demir parmaklıklar ile çevirmişler ama olsun, yine de uzaklarda İstanbul var ya biraz da ondan güzel sanırım..

  




ESKİHİSAR
25 yıl öncesini bildiğim Gebze'nin sahil köyü. O zamanlar şirin bir balıkçı köyü iken şimdilerde biraz sıradanlaşmış bir sahil köyüne dönüşmüş. En son ne zaman gittiğimi düşününce aklıma bir anım geldi ve ondan sonra oraya gitmediğimi anımsadım.
Gebze'de oturduğumuz zamanlar haftada birkaç iken, sonrası Pendik'e taşındığımızda da sıklıkla gittiğimiz, bir nevi müdavimi olduğumuz bir restoran vardı. Son gittiğimizde baktım mekanın ışıklandırma sistemini değiştirmişler. O kadar aydınlık lambalar takmışlar ki, insanı rahatsız eden cinsten. Bir ara patron masamıza gelinde "bu aydınlatma sistemi hiç olmamış, çok aydınlık olmuş insanı rahatsız ediyor" dedim. Patronun açıklaması.. "doktor bey dedi, geçenlerde gazetede bir yazı okudum. Ahırlarda inekler ne kadar aydınlıkta kalırlar ise o kadar çok yem yiyorlarmış ve sütleri de o kadar fazla oluyormuş !".... Acı acı baktığımı çok iyi hatırlıyorum. Adam bizi sağılacak inek olarak görüyormuş meğer de haberimiz yokmuş.. Son gidişim o zamandı..15 yıl öncesi bir hikaye bu..
Neyse efendim,Eskihisar böylesi bir yer. Eskihisar denilince akla iki yer gelir.Zamana ve insanların yıkımına direnen tarihi kalesi ve bugünlerde gelinlerin fotoğraf çekim mekanı olmuş olan Osman Hamdi Bey müzesi.


























KANDIRA  / ACARLAR LONGOZU

İzmit'in aslında bu yazlık bölgelerine hiç sonbaharda gitmemiştim. Evde kahvaltı yaptıktan sonra, klasik olan bu gün yapsak diye düşünürken, aklıma Kandıra bölgesi geldi. Yaz sezonu aslında çok güzel olduğunu biliyorum ama sahil kesimi bir o kadar da kalabalık oluyor. Sonbaharda nasıldır acabanın yanıtını bulmak için yola düşüyoruz.

TEM yolundan devam edip, İzmit'ten Kandıra çıkışından çıkarak yola devam ediyoruz. Yıllar önce ( yani 1992-1993 yıllarında ) İzmit Körfez ve Dilovası'nda çalıştığım dönemlerde Kefken'e denize gitmişliğimiz epey vardı. Ama özellikle yolların duble yol olarak yapılmış olması güzel olmuş. Allah dövletimize zeval vermesin !

Yol üzerinde dikkatimi çeken şey, çok sayıda emlakçı dükkanı var. Neredeyse üç dükkandan birisi emlakçı. Sanırım bölgede özellikle arsa satışlarında önemli bir hareketlilik var.
kandıra acarlar longozkandıra acarlar longoz
kandıra acarlar longoz
Daha Kandıra'ya gelmeden yol üzerinde sayılacak yakınlıkta bir baraj yapılmış. Şimdilik çevreye çok zarar vermemiş görünüyor ama bilemedim. Ama adı Namazgah Barajı.. Bir baraja neden böyle bir isim verilir ki ?..
kandıra acarlar longoz
kandıra acarlar longoz
Kandıra'ya gelmeden önce Türkiye'nin en Cezaevlerinden birisinin önünden geçtik. Aslında uzaktan orasının da fotoğraflarını çektim ama bir gezi yazısında ben sevmediğim o binaları- ki ayrıca kim sever ki -burada paylaşıp, içinizi karartmak istemedim.

TEM den ayrıldıktan sonra Kandıra yaklaşık 40 km uzaklıkta ve uzaktan görüntüsü de içerisine gidince de olduğu gibi, güzel değil. Kandıra sanırım İzmit'in en geri kalmış ilçesi olsa gerek. 1992 yılında Afyon'da mecburi hizmetimi tamamlayıp, İstanbul'a tayin-torpil için Sağlık bakanlığına gittiğimde, zamanın Müsteşar yardımcısı, Seni Kandıra'ya verelim demişti. Ben de orayı hiç bilmem ki, askerde "koğuş dur, Kandıra'lı sende dur" derlermiş ,o kadar bilirim demiştim.
kandıra acarlar longoz
Kandıra'nın içerisine girince, Turan Güneş Kültür merkezi tabelası gördüm ve onu takip ettim. Benim gibi yıllarca Kıbrıs çıkarması döneminde dış işleri bakanı da olan bu önemli CHP'liyi, babasından çokça dinlemiş birisi olsanız, sizde merak eder giderdiniz. Kandıra'lı olan Turhan Güneş adına Kültür Merkezi açılmış ama etrafı AKP flamaları ile kaplanmış olmasının ilginç tezatını da  görmüş oldum.
kandıra acarlar longoz
Kandıra'nın girişinde bulunan tarihi Caminin minaresi baştan sona işlemeli olarak yapılmış. Caminin kendisinin bir özelliği yok ama, minaresi görmeye değer.
kandıra acarlar longoz
Kandıra çarşı turumuzu tamamlayıp yolumuza devam ederken, bizi hoş (!) bir görüntü karşılıyor. Muhtemelen arabalarının yakıtı bitmiş, sürücü dahil, hep birlikte iteleyerek gitmeye çalışan vatandaşlar..
kandıra acarlar longoz
kandıra acarlar longoz
Kandıra'dan sahile gitmeden önce köylerden geze geze, Kaynarca üzerinden Karasu Acarlar Longozuna gitmeye karar veriyoruz. İyikide bu yoldan gidiyoruz. Yol üzerindeki köyler gerçekten güzel. Daha beton yığınlarına teslim olmamışlar, her taraf yeşillik içerisinde. Buralara ilkbaharda tekrar gelmenin çok daha güzel olacağı kesin. Yanı başımızdaki bu güzel bölgeyi ihmal etmenin hüznünü yaşayarak yola devam ediyoruz.
kandıra acarlar longoz
kandıra acarlar longoz
kandıra acarlar longoz
Ve benimde ilk defa gördüğüm Acarlar Longozundayız. Bilmeyenler için, akarsuların taşıdı kalıntıların nehir ağzını tıkaması ile akarsu yatağında su tutulması sonucu oluşan tabi set göllerine Longoz denilmekte. Longozlar bulundukları bölgede farklı bir ekosistem oluşturmakta. Bu sisteme Su basar orman denilmekte ve dünyada çok az sayıda örnekleri bulunmakta. Ülkemizde de az sayıda bulunan bu su basar ormanlardan biri de Acarlar Longozu.  23 km2’lik büyüklüğüyle Türkiye’nin tek parça halindeki en büyük subasar ormanı olan burası, kimilerine göre dünyada 2. kimilerine göre 3. en büyük Longoz olma özelliğini de taşımaktadır.
kandıra acarlar longoz

kandıra acarlar longozkandıra acarlar longoz
kandıra acarlar longoz
Baştan söylemiş olayım ki buraya aslında Nisan- Mayıs aylarında gelmek lazımmış. Göl üzerindeki Nilüferlerin çiçek açtığı, yeşilin her tonunun görülebildiği o dönemi düşünmek bile heyecan verici. Longozun girişinde bir Restoran var, burada yemek yeme şansınız da var. Suyun üzerinde tahta iskeleden yaklaşık 600 metrelik yürüyüş yolu yapılmış. Etrafın güzelliğini seyretmekten bu yol sanki 100 metre gibi gelmedi değil. Yaz sezonunda göl üzerinde sandala gezi şansı da oluyormuş. Girişte herhangi bir ücret alınmıyor.
kandıra acarlar longoz
kandıra acarlar longoz
kandıra acarlar longoz
kandıra acarlar longoz
kandıra acarlar longoz
kandıra acarlar longoz
Burada çektiğim güzel görüntüler ve tabii ki son olarak bizim kahve molamız görüntüsü ile Longoz bölümünü sonlandırıyorum..
kandıra acarlar longoz
kandıra acarlar longoz
kandıra acarlar longoz
Artık karnımız acıktı ve yemek zamanı. Bizim oralarda olduğumuzu öğrenen sevgili dostum Cemalettin Küçük sağ olsun telefon etti ve sakın Longozun orada tatlı su balığı yemeyin dedi. Adres olarak ta Sakarya nehri kıyısında ki Kadirin Yeri Restoranını tarif etti. Burası salaş ile lüks arası, tam konseptini bulamamış, babalarını kaybettikten sonra, kızlarının işlettiği bir mekan. Masaların üzerindeki lambalar ilginç, zaten Karasu ile Karadeniz'in birleştiği yarde, manzarası çok güzel. Barbunları biraz fazla yağ çektirerek kızartmış olsalar da lezzeti gayet güzel. Kalamarlar gayet lezzetli olmuştu. Kaliteli zeytinyağı kullanıyorlar ve bu yağdan masaya da servis ediyorlar.
kandıra acarlar longoz
kandıra acarlar longoz
kandıra acarlar longoz
Ben buradaki Lokantalarda en son 23 yıl önce balık yemiştim. O zaman nehir kenarında, toprak yoldan ulaşılan, 3-4 tane salaş balık lokantası vardı. Etrafta başka hiç bir yapılaşma olmayıp, her taraf yeşillikler içerisindeydi. Şimdiler her taraf  ev, dükkan, lokanta derken bildiğin ticari bir bölge olmuş. Bu açıdan hayal kırıklığı yaşamadım değil.
kandıra acarlar longoz








kandıra acarlar longoz
Karasu'dan Kefken'e dönmek için ana yoldan ayrılıp, denize en yakın olan, birazda bozuk olan yoldan ilerliyoruz. Burada bir ara tekrar Longoz ormanını uzaktan gördüğümüz yerlerden geçiyoruz. Fotoğrafta tam anlaşılmıyor ama, gördüğünüz ağaçların dibi tamamen su ile kaplı.
kefken kandıra




kefken kandıra
kefken kandıra
Kandıra'nın sahil bölgesi olan Kefken'e geldiğimizde artık hava kararmaya başlamış durumda. Ortalıkta hiç kimse yok desek yeridir. Tatil bölgelerinin bu sezon dışı mahzunluğu bana hep ilginç gelmiştir. Yazın binlerce kişi gelir, yer-içer, eğlenir, sonrası bomboş sokaklar. Limanda balıkçılar ağlarını düzeltiyordu, başka da kimse yok..
kefken kandıra
kefken kandıra
Kefken'in bu şaşırtıcı sakinliğinden ayrılıp, Kimilerince Karadeniz'in Bodrum'u olarak tanımlanan Kerpe'ye geçiyoruz. Bu ikisinin arası araba ile 10 dakika bile sürmüyor. Doğruca deniz kenarına indik. Koca sahil bom boş ama o da ne ... sahilde 4 kişi var ve birisi de gelinlikli. Hava rüzgarlı, soğuk sayılabilecek bir ısıda ve kumların üzerinde gelin.. Bir süre seyrettik ne yapıyorlar, her halde fotoğraf çekiyorlardır diye ama, öylesine duruyorlardı.
kerpe kandıra
kerpe kandıra
kerpe kandıra
kerpe kandıra
Bence Kerpe'nin en güzel yeri olan "Kerpe kayalıkları" olan bölgeye geçiyoruz. Kerpe’deki bu eşsiz güzellikteki “Kayalıklar” birçok insanın buraya gelmesi için en önemli neden durumunda olup, birçok sanatçı için klip mekanı, moda dergileri için katalog ve dergi çekimleri için muhteşem bir mekan olmuştur. Özellikle Karadeniz müziklerinin kliplerinin çoğu burada çekilmektedir. Olta ile balık yakalamaya çalışanlar yerlerini almışlardı. Bizim orada bulunduğumuz süre içerisinde balık yakalayan görmedik ama sonrasını bilemem.

kerpe kandıra

kerpe kandıra
Kerpe Kayalıklarından güneşin batışını izlemek ayrı bir zevktir derler. Biz biraz geç kalmıştık ve zaten hava da koyu bulutlar da vardı. Ama bize de apayrı, sanki orada volkan patlamışcasına görüntü verdi.

Artık İstanbul'a dönüş zamanı. İstanbul'dakiler için yaklaşık 2 saatlik uzaklıkta ki bu güzellikleri görüp, bir nefeslik kaçamak yapmamak, gerçekten eksiklik. Gidin derim...






Salı

OUTER BANKS / N.CAROLİNA

Durham'da iken hafta sonu tatili için okyanus kenarında bir yere deniz tatiline gidelim dedik. Bölgenin en popüler yerlerinden olan Outer Banks bölgesine karar vererek, cuma sabahı koyulduk. Yolumuz yaklaşık 300 mil ve navigasyon 4 saat olarak gösteriyor. Biz sık mola ve gezerek gideceğimiz için saatin bizim için bir anlamı yok. Amerika'da otoban yolu üzerinde benzinci yada dinlenme yerleri yok. Bunun için yoldan çıkıp,birkaç dakikalık sürüşten sonra ancak mola yerine varılabiliyor. O yüzdendir ki çok fazla mola verme şansımız olmadı ama yine de cazip tabelaları takip ederek yoldan çıktıklarımız oldu.






İlk mola yerimiz bir köle çiftliği olan Somerset Place.. Modern tarım öncesi bu arazilerde köleleri çalıştırıyorlarmış. Aslında değişen pek bir şey yok ya neyse.. İşte o köle evlerinin de olduğu bir çiftlik burası ve müze olarak ziyaretçilere açık. Çiftlik sahiplerinin ihtişamlı yaşamı ile kölelerin zor koşulları gösterilmeye çalışılmış gibi ama bana çok farkları varmış gibi gelmedi. Ana bina ve bakımlı bahçesi sahiplerin yeri ama bir çit ötesi de kölelerin yaşam alanları. Şimdi bile sinekten durulmuyor ki,yüz yıl öncesini düşününce her iki taraf içinde zor koşullar. Şimdilerde pek bir şey kalmamış gerci ama, böylesi bir yer..


İkinci mola yerimiz Pocosin Lake denilen göl oldu.Uzaktan manzarası çok güzel görünüyordu,sapalım dedik. Göl kenarına gelince biraz hayal kırıklığı oldu. Çok bulanık,adeta çamur gibi bir suyu varmış. Biraz fotoğraf çekip yolumuza devam ettik.





 4 saatlik yolu yaklaşık 7 saatte giderek sonunda varış yerimiz olan Outer Banks bölgesine vardık.Burası haritada görüldüğü üzere iki tarafıda deniz olan,upuzun ve dar bir yarımada. Biz artık acıkmış ve yorulmuş olduğumuzdan soluğu okyanus kenarında bir mekanda aldım. Burası  http://www.fishheadsobx.com adlı bir restoran-bar. Manzarası inanılmaz güzel bir yer. Yiyecek ve içecek menüleri oldukça güzel. 

Bu arada söylemiş olayım. Dünyanın her yerinde var ama özellikle Amerika 'da Yelp adlı proğramı çok kullanıyorlar. Bu proğramda o bölgedeki gezilecek yerler, yemek için mekanların ayrıntılı bilgileri ve oraya gidenlerin yorumları mevcut. Bu sayede gidilecek yeri seçmek ve orada süprizle karşılaşmamak açıcından çok işe yarıyor.






Yemek ve dinlenme molasından sonra otelin yolunu tuttuk. Çünkü güneş batmadan okyanus ile tanışmak istiyoruz.kaldığımız  Days Inn Kill Devil Hills Oceanfront - Wilbur okyanusa sıfır noktada ve güzel bir otel. 

daha önce İspanya'nın Coruna şehrinde okyanusa girmişliğim vardı aslında. Gerçi orada daha suyun ıslattığı kuma basınca ayaklar donacak kadar soğuktu,o yüzden girdiğim pek söylenemez ama. Burada su soğuk değil,tersine ılık bile sayılabilir ama dalgalardan suya girmek ne mümkün. Zaten suda yüzen hiç kimse yok. Aralarda tek tük sörf yapanlar var o kadar. Ayrıca buralarda köpek balığı olma ihtimalide yüksekmiş. Koşulları düşününce kimsenin girmemesi ya da girememesi anlamlı geliyor. Bir süre dalgalarla boğuştuk, bendeniz bir Karadenizli olarak böyle azgın dalgalara alışığım dedim ama, yinede 2 kulaç attığımı bile söyleyemem. Kumsal uçsuz bucaksız ve çok ferah bir atmosferi var. İnsana işte bu yaa, hayatta deniz olacak dedirtiyor.





Akşam yemeği için tercihimiz Thai restoranı oldu. Bizim Eda, öğrenci bir dönem Hongkok da okuduktan sonra, bizi de bu Uzakdoğu restoranlarına alıştırmadı değil.Bana hala daha bu hem tatlı hem acılı yemekler bir garip gelse de epey alıştım sanırım.


 Buralarda dondurulmuş yoğurt, dondurma kadar tercih edilen bir tatlı çeşidi. Yoğurt deyince  aynen dondurma gibi her türlüsünü yapıyorlar. Yemek sonrası gittiğimiz dondurulmuş yoğurtçunun mekan düzeni de ilginçti. Tavandaki tahtaların arasına kağıt ve madeni paralar sıkıştırarak değişik bir atmosfer yaratmışlar.








Ertesi günkü ilk gezi yerimiz Jokey's Ridge Eyalet Parkı denilen aslında deniz kenarında yaratılan bir çöl. Oldukça geniş ( 426 dönümmüş ) bir alan ve güneşin altında yarım saat yürümek bile bizi epey bunalttı. İnsanlar çöllerde nasıl yaşıyor,biraz empati yapınca bile insanın içi daralıyor.





Bu bölgenin iki tarafı da okyanus olduğu için haliyle çok sayıda deniz feneri bulunuyor. Biz bunlardan iki tanesini gezdik. Sanırım çoğu da birbirine benziyordur. Bunlardan Cape Hatteras Deniz Feneri Amerika'nın en yüksek deniz feneriymiş. 2 katlı bina yüksekliğindeki bu fenerin zirvesine dinlene dinle çıkmayı başardık.O sıcak havada,o daracık merdivenleri çıkmak epey zorlayıcı bir şeymiş.

 Günün son kültürel gezisini Atlantik deniz müzesine yaptık. Burası yukarıdaki haritada görülen, araba ile gidilebilen en güneydeki yerde. Küçük ama şirin bir deniz müzesi. Burada korsan kaptan galiba, fotoğraf çektirdim.Biraz dolaşıp,geri dönüyoruz.




Akşam gün batımı için Duck Town Boardwalk'dayız.Burada insanlar manzarayı daha güzel izlesinler veya manzara eşliğinde yürüsünler diye deniz kenarında uzun uzun iskelelerle yürüyüş yolları yapmışlar. Manzarası gerçekten güzeldi ve bende bolca fotoğraf çektim. Oradaki martılar da sanki bana poz vermek istercesine hiç kımıldamadan uzun süre öylece durdular. Güneş battıktan sonra oluşan kızıllığı seyrederken,bir taraftanda soğuk bira içmek güzeldi...
Pazar sabahı oteldeki kahvaltıdan sonra yine okyanus kenarında uzun bir yürüyüş yaptık  Eda'ya bir arkadaşı oranın donutları iyidir demiş.Madem öyle dedi almadan olmaz dedik. Yolda acıkınca atıştırırız diye paket yaptırım, Durham'a  doğru evin yolunu tuttuk...