Çarşamba

NORVEÇ -2 ( BERGEN - STAVANGER )


Flam sonrası hedefim Norveç'in bir başka ünlü turistik şehri Bergen yolundayız. Yol üzerindeki Skulestadmo şelalesini gördük. Norveç'te şelale görmek çok sıradan bir görüntü aslında ama aralarda böylesi büyükleri yakından görmek için duruyoruz.


Şelale molası sonrası artık Bergen'deyiz..












Bergen'de Limana yakın bir yere karavanı park edebildik. Böylece bütün şehri yürüyerek gezdik. burası Norveç'in en büyük ikinci şehri olmasına rağmen, gezip görülmesi gereken yerler merkezde, bir birine yakın mesafedeler. Ünlü Bergen evlerini yakından görme şansımız oldu. O çok fotojenik olan, neredeyse bütün Norveç gezi fotoğraflarında görülen o meşhur binalar aslında çok fazla değiller. Hepsi üstteki fotoğraftakiler kadar aslında. Güzel mi güzeller ama öyle vaaay, muhteşemmiş denilecek kadar da değil!. 

Bergen'de geyik eti sosisi yemek modası varmış. Uzun kuyruğa rağmen bizimkiler inatla sırada beklediler ve geyik sosisi yedik. Fazla geyik muhabbete gerek yok ama )), değişik bir tadı vardı.

Tam merkezdeki balık restoranları güzeldi. Tezgahtan istediğin balık ya da deniz ürününü seçip, pişirtip yeme muhabbeti burada da var. Yalnız ürün çeşitleri inanılmaz çok  fazla. Öyle ki Balina eti bile vardı. Biz de ortaya karışık bir şeyler alıp yedik. 






11 Ağustos sabahı Stavenger'e  tarafına gitmek üzere Bergen'den ayrıldık. İlk durağımız Steinsdalsfossen şelalesi oldu. Burada şelalenin çok yakınında ücretsiz kamp alanında geceledikten sonra şelaleyi sabah gezdik. Norveç gezimizde gördüğüm en güzel yerlerden, şelalelerden birisi burası oldu. Şelalelin arkasından suyun oluşturduğu gök kuşağı ile manzarayı izlemek enfes bir görüntü oluşturuyordu. 



Sabah yakındaki feribot ile Jondal' geçtik. ve bugün çoktandır görmediğimiz güneşi de gördük. Güneşi görmüşken biraz açık havada takılalım dedik ve gördüğümüz ilk yerleşim yerine saptık. Burada göl kenarında mola vermiş olunca oltaları tekrar çıkarttım ve tüm gezi boyunca tuttuğumdan daha fazla ve daha büyük balıklar yakaladım. Balıkların ne olduğunu anlamadık ama sonra afiyetle yedik.







Sonrası Odda'yı yaklaşık 15 km kadar geçince Latefossen ikiz şelalesini gördük.165 metrelik bu şelale bazılarınca Norveç'in en güzel şelalesi olarak sayılıyor. Burada Karavanı park edip gezmek epey zor oldu. Çok kalabalık ve uygun park yeri olmayınca, epey uzağa park edip gezebildik. Suyun bol ve yüksekten hızlı akması nedeniyle biraz ıslanılarak görülen bir şelale ama manzara olarak gerçekten güzel.





Bugün 11 Ağustos ve yolumuz üzerinde Etne diye şirin bir gölün kenarında mola verdik. Gecelemeyi burada yapacağız. Buralarda yol kenarlarında küçük park alanları var. Bunlarda Wc ve su var. Bazılarında sıcak su duş imkanı da var. Genellikle gezen Karavancılar buralarda geceledikleri için hemen hepsinde geceleri yanınızda başka karavancılar oluyor. Zaten güvenli bir ülke ama yine de insanın bilmediği yerlerde yanında birileri olması daha güvenli hissettiriyor. 

Norveç'deyiz madem, bu ülke hakkında biraz bilgi paylaşayım.. Fotoğrafta görüldüğü üzere çok zor koşullarda yazıyorum ama yine de yazmayı bırakmıyorum ))
- Gıda alışverişlerinizi Pazar gününe bırakmamalısınız
Norveç’te Pazar günleri bütün gıda marketleri kapalı. Sadece küçük ihtiyaçlarınız için benzin istasyonlarının marketlerine gidebiliyorsunuz.
- Ülke dünyanın ikinci büyük kahve tüketicisi
Norveç dünyada en çok kahve tüketen ülkeler listesinde, Finlandiya’dan sonra ikinci sırada yer alıyor. Norveçliler günde en az 3 fincan kahve içiyor. Kişi başı yıllık kahve tüketimi ise 10 kilogram.
- Üniversite eğitimi ücretsiz
İşte Norveç’te yaşamak için bir sebep daha. Ülkedeki devlet üniversiteleri hem Norveç vatandaşları hem de uluslararası öğrenciler için ücretsiz. Sadece öğrencilerden dönem başı 30-60 euro arası harç bedeli talep ediliyor. Özel üniversiteler için de çeşitli burs imkanları mevcut.
- Zorunlu haller dışında köpek kısırlaştırmak yasak
Norveç hayvan haklarına en çok önem veren ülkelerden biri. Zorunlu haller dışında köpeğinizi kısırlaştırmanız yasa dışı. Yine 2015’te çıkan bir genelgeye göre. köpeğinizi günde 3 kez dolaştırmaya çıkarmanız gerekiyor. Sevimli kedicikler de ihmal edilmemiş tabii. Norveç’te kedileri ensesinden veya kuyruğundan tutmak yasak. Ayrıca seyahate çıkarken evde yalnız da bırakamıyorsunuz.
- Dünyanın en uzun tüneline sahip
Oslo ve Bergen’i birbirine bağlayan Laerdal Tüneli, 24.5 km’lik uzunluğuyla dünyanın en uzun tüneli. 1995-2000 yılları arasında inşa edilmiş. Tüneli geçmek yaklaşık 20 dakika sürüyor. Her 1.5 km’de bir dönüş ayrımı yapılmış ve 125 milyon dolara mal olmuş.
- Ulusal içecekleri Aquavit
Her ülkenin kendine özgü, orayla özdeşleşen milli bir içeceği vardır. Örneğin Almanya’nın milli içeceği bira, Rusların milli içeceği ise votkadır. Norveç’in milli içeceği ise Akevitt veya Aquavit. Latince hayat suyu anlamına geliyor. İlk kez 1804’te Norveç’in Drammen şehrinde, kralın mısırdan sert içki yapılmayacağına dair çıkarttığı bir kararname sonucunda Johan Godtfried Schwencke adlı yerel bir tüccar tarafından üretilmeye başlanmış. Patatesten damıtılan içki karavay likörü ile tatlandırılıyor. Ayrıca arome vemek için anason, rezene, kişniş vs. de kullanılıyor.
- Hapishanelerde internet ve tv serbest
Norveç suç oranı oldukça düşük bir ülke. Bunda hem kanunlar hem de mahkumların başarılı rehabilitasyon süreci önemli rol oynuyor. Ülkedeki hapishanelerde mahkumların hücrelerinde internet ve televizyon kullanımı serbest. Ayrıca bazı hapishanelerde playstation gibi gibi konsol oyunlarının oynandığı hobi alanları da var.
- Ülkenin ismi ” kuzeye doğru deniz yolu ” anlamına geliyor
Orta Çağ yazmalarına göre ülkeye ismini veren efsanevi kral Norr. Yaygın görüşe göre ise ülkenin ismi Norveççe Denizi’ne verilen kuzeye doğru deniz yolu anlamındaki Norovergr’den türemiş. Norveçliler ülkelerine Norge diyorlar. Bu kelime Norveçli denizcilerin parolalarından birisiymiş. Kelime kuzeye daha kuzeye anlamına geliyor. Bir diğer görüşe göre ülkenin ismi buradan türemiş.







12 Ağustos günü artık Stavanger'deyiz. Burası ilk bakışta biraz Bergen' e benziyor ama oradan daha küçük bir şehir. Burada eski evlerin olduğu, hepsinin bahçesinin bir birinden güzel olduğu bir mahalle var. Mahallenin Arnavut kaldırımlı sokaklarında keyifle gezdik. Nispeten küçük bir şehir olduğu için, muhtemelen her sokağını yürüyerek gezmişizdir. Somon balığı burgeri yedik. Maden Norveç'teyiz, somonun tatmadığımız şekli kalmasın istiyoruz ))..

Yarın hava güzel olursa Preikestolen yürüyüşü yapacağız. Sonrası Oslo yoluna devam.. yarın olsun bakalım..
Yarınlarda görüşmek üzere..


Salı

NORVEÇ -3 ( STAVANGER - OSLO )

 

Stavanger sonrası mola yerimiz Dalen Kasabası oldu. Burada göl kenarında başka karavanların da olduğu bir park alanında kaldık. Yağmur fırsat verdikçe yürüyüş yaptık. Olta salladım ama bu defa karavana oldu. Kısmet değilmiş. 






Dalen'de ki son fotoğrafın çekimi kızıma ait. Oradaki taşları telefonuna tripod olarak kullanıp, zaman ayarlı olarak ayarlayıp çekti.


Stavanger yolu Navigasyonda kısa olarak gözüken yol kapalı. Buralarda yaz ayı olmasına rağmen yükseklerde hala kar olduğu için, kar  nedeniyle bile kapalı yollar olduğu söyleniyor. Yazın böyle ise kışını düşünemiyorum bile. 


Yolumuz üzerindeki Heddal Ahşap Kilisesine uğradık. Burası 13. yüzyılda yapılmış, Norveç'in en büyük ahşap Kilisesi olarak biliniyor. Vikingleri duymayan yoktur herhalde. Denizcilikteki yetenekleri, özel tasarlayıp ahşabı sanat gibi kullanarak yaptıkları gemileri ile tarihe isim yazdırılmış bir millettir. Bunun yanında birde onları popüler kılan diğer bir özelliği ise yaşadıkları topraklarda Stave Kiliseleri adlı 28 tane yapı inşa etmiş olmalarıdır. Bu yapıların en büyük özelliği hiç çivi kullanmadan tamamen ahşap ve ahşap mandallar kullanarak inşa edilmiştir. Kiliselerin büyük çoğunluğu hiç bir restorasyon çalışması yapılmadan günümüze kadar sağlam bir şekilde ulaşmıştır. İşte bunlardan birisi ve en büyüğü de bu Heddal Stave Kilisesi’d

Heddal  Kilisesi gezisinden sonra geceyi geçirmek üzere Saggrendadammen'de 59.927139, 10.7009035 konumundaki ücretsiz karavan parkına geldik. Yağmura inat tentemizi açıp dışarıda mangal keyfi yaptık.

Bundan sonrası artık Oslo.. Artık 15 ağustos oldu ve oraya doğru yolculuğa devam zamanı.







Oslo sonuçta kocaman bir şehir. Burada ortalama bir gezi bloğunda çok ayrıntılı bilgiler paylaşmamı beklemeyiniz. Bu blogun daha çok bizim gezilerimizin özeti şeklinde olduğunu tekrar hatırlatmam gerekir. O yüzden yazılara bu gözle bakmanızı rica ediyorum.. diye kendimi temize çektikten sonra, gelelim Oslo muhabbetine ))..

Bütün büyük şehirler gibi Oslo'da da karavanı park edecek yer bulmak sıkıntılı. Şehir içindeki saatlik parklar uzun süre kalmak için oldukça pahalıya geliyor. Biz çözüm olarak gündüzleri merkeze yürüyüş mesafesindeki ücretsiz uygun yerlere kısa süreliğine bırakıp, gezmelerimizi yaptık. Akşam uyumak için ise şehrin biraz dışındaki İkea'nın otoparkına gittik. Bu formülü sanırım bütün Oslo gezen Karavancılar biliyor. Eğer şehir içinde gündüz gezerken de karavan ile uğraşmayayım derseniz yine İkea nın parkına bırakıp, oradan toplu taşıma ile merkeze gelinebilir. 

Oslo gezimize Norveç Folklor ve Tarih müzesini gezerek başladık. Burası çok geniş bir alana yayılmış, eski bir Norveç köyünün canlandırıldığı bir yer olmuş. Bir yerleşim biriminde olması gereken, olan ne varsa burada ondan bir tane yapmışlar. Yapılar ve sergilenen eserler de gerçek Norveç kültürünü içeriyor. Sadece burayı gezerek bile bütün Norveç kültürünü, tarihini tanımak mümkün. Öyle ki burada Hıristiyanlık öncesi dönem Sami'lere bile yer verilmiş. Sami'ler Orta Asya göçebe Türklere çok benziyorlar. Bazıları Sami'lerin Türk olduğunu bile savunuyor. o derece!








Müze gezisi sonrası akşam olana kadar Oslo sokaklarında gezdik. Stockholm'de çok fazla Ortadoğulu ve Türk görmüştük. Oslo'da o kadar olmadığı dikkatimi çekti. Şehir turistik açıdan 1-2 günde tamamen gezilebilecek bir şehir. Ünlü Waffle dükkanları var. gelmişken tadına bakmasak olmazdı..










Oslo gezimizin ikinci gününde önce ünlü Opera binasına gittik. Sanırım Oslo turistik gezisinin kalbi burada atıyor. Opera binasının üzerini seyir terası olarak yapmışlar. Pek çok insan orada geziniyor. Betonun üzerinde yatanlar, şehir fotoğrafı çekenler, valizi ile muhtemelen yolculuk saatini bekleyenler filan gibi her türlü insanın bir arada bulunduğu geniş bir teras burası. 





Norveç'in ünlü ressamı Much adına yapılmış kocaman bir Müze var. Çarşamba günleri saat 18'den sonra ücretsiz gezilen bir müze. 13 katlı kocaman bir bina tamamen Edvard Munch'un eserlerinin sergilenmesine ayrılmış. Dünyanın tek sanatçılı en büyük müzesi olarak biliniyor. Munch'un en ünlü eseri 'Çığlık' adlı tablosunu görmek için millet birbirini eziyordu.









Oslo gezimizin 3. günü Frogner parkına gittik. Buranın ünü bir bölümünde  Vigeland çıplak heykeller parkı bulunmasında. Yılda bir milyondan fazla ziyaretçinin geldiği bu parktaki bütün heykeller tek bir heykeltıraş, Gustav Vigeland tarafından yapılmış. Buralarda bizdeki gibi böyle sanatın içine tüküren belediye başkanları olmadığı için, milyonlarca insanın hayranlıkla gezdiği bir park olmuş.

Uzun sütunlu eser Monolith adıyla anılan 17 metre boyunda, yekpare granit sütun birbiri üzerine yığılmış 121 insan bedenini resmeder. 180 tonluk bu sütun blok Vigeland tarafından bulunup buraya getirilmiş ve şu an bulunduğu yerde işlenerek bugünkü halini almıştır. Monolith merdivenle çıkılan bir yükseltinin tepesinde durur ve merdivenler üçlü gruplar halinde 12 sıra yerleştirilmiş, hayatın çeşitli evrelerindeki kadın erkek ilişkisini anlatan 36 heykel grubundan oluşur. İşlenmesi 14 yıl süren bir eserdir bu. 







Yağmurlu bulutlar gibi doluyum
Bugün efkarlıyım değmeyin bana
Yerlerde savrulan kuru çalıyım
Bugün efkarlıyım değmeyin bana
...
Bunca zaman sonra gezimizin son iki haftasında kızımız Amerika'dan gelip bize eşlik etti. ve tatbikî gezimizin en keyifli günlerini geçirdik. Bugün 18 Ağustos ve onu geri gönderdiğimiz için yazacak enerjim yok ama yine de özet yazayım.
Norveç'te pek çok yol ücretli. Autopass.no diye bir sistemleri var. Bizdeki ogs/hgs gibi bir şey. Bundan sonrasını muhtemelen ilk benden duyacaksınız. Aslında sanırım buralara gelen bütün karavancılar biliyor ama etik değil diye kimse yazmıyor. Otoyol ücreti autopass uygulamasında tanımlanan karttan çekilmesi lazım ama kimse onu tanımlamıyor. Çünkü yollarda polis, gişe filan yok. Geçip gidiyorsunuz ve muhtemelen plakanızı kaydediyor ama sonra sizi bulamadıkları için yapacak bir şeyleri olmuyor. Yani özeti bedavadan geçiyorsunuz. Öyle yollar var ki neredeyse her 15-20 km.de bir para kameraları var. Paralar da fena değil. Hele bizim karavanları 3.5 ton üzerinden alsa ortalama 20 km. de bir 8 Euro gibi düşünün.

Ayrılık depresyonum geçsin, Sanırım Göteborg yolunda tekrar yazarım. Görüşmek dileğiyle..