Çarşamba

MİLANO

milano
  Milano gezisi deyince, geziye başlanacak yegane yer Piazza Duomo'da bulunan Duomo Katedrali.Şüphesiz görüp görebileceğimiz en ihtişamlı yapılardan. Bembeyaz ve ayrıntılarını fark ettikçe ''insan bunu nasıl yapar?'' sorusunu sıkça aklınızdan geçirdiğiniz katedralin yapımında pek çok kişinin emeği geçmiş, Da Vinci de bunlardan biri. Yapımı 500 küsur sene sürmüş.Katedralin içi de oldukça görkemli. Her bir minik parçayla, o parçaların ucuna yerleştirilmiş irili ufaklı sayısız heykelle, vitraylarının güzelliği ile başınızı her daim havada tutmaktan boyun ağrılarına sebep olabilecek bu yapının içini görmeden dönmeyin.
doumo katedrali




doumo katedrali
 Milano modanın başkenti olarak Paris'le yarıştığı söylenen bir şehir. Bana göre burası, bir gezgin gözü ile Paris ile kıyaslanamaz. Burası daha çok modern binaların, şık dükkanların bulunduğu modern bir avrupa şehrinden başka bir şey değil.Bizler Milano'nun en muhteşem ve görmeden Milano'yu gezdim denilemeyecek Katedral turumuzdan sonra şehir turuna başlıyoruz.
  Katedralden ayrıldıktan sonra hemen aynı meydanda bulunan dünyanın en eski alışveriş merkezlerinden biri olan Galleria Vittorio Emanuele ya da La Rinascente'ye alışveriş etmek gibi bir niyetiniz yoksa bile girin. Mimarisi ve süslemeleri ile çarşı başlı başına bir sanat eseri görünümünde.
milano
milano
   Modanın başkenti olan Milano'nun alışveriş merkezide burası. Ünlü dünya markalarının şık mağazaları bulunuyor. Hiç birisinde indirim falan gibi reklamlar yoktu ve fiyatlar yanlarına yaklaşılır gibi değildi. Üstelik bu çarşıda çok şık Cafe'lerde var ve fiyatların normal Cafelere göre en az iki katı olduğunu bilmenizde yarar var.
Teatro alla Scala
 Çarşıdan çıkıp devam ettiğinizde,karşınızda sade dış görünüşüne tezat iç ihtişamı muhteşem olan Teatro alla Scala'yı göreceksiniz. Burası dünyanın en ünlü opera evlerinden biri. 
milano









milano















   Biz gittiğimiz her şehirde görülmesi gerektiğini tespit ettiğimiz yerleri görmek yanında en az 2-3 saatimizi, neresi olduğunu bilmediğimiz, nereye çıktığını bilmediğimiz sokaklarda kaybolarak geçiriyoruz. Böylece o şehri turistik yönü kadar, ruhunu da hissettiğime inanıyorum. sokaklarda gezerken böyle Türk bayrağını görüp,mutlu olduğumuz anlar da denk gelebiliyor.
  Milano'ya muhteşem katedrali görmek için bile gidilebilir. Zaten onun haricinde başkaca görülesi yer sayısı çok az. Sınırlı bütçe ile güzel yerlere gideyim diyenler için, Milano seçenek olmayabilir.

Pazar

VİYANA

viyana
   Avusturya'nın en küçük yüz ölçümüne sahip öte yandan nüfus yoğunluğu en fazla olan başkenti konumunda Viyana. Bu şehir sadece Avusturya'nın değil müziğin, sanatın ve Avrupa tarihinin de başkenti sayılabilir.  Gösterişli binalar, sayısı neredeyse 800'ü bulan yeşil alan ve parklar, hemen herkesin ismini duyduğu dünya tarihine adını yazdırmış önemli şahsiyetlerin pek çoğunun izleriyle dolu,çok müze, pek çok sanat galerisine ev sahipliği yapan şehir.
   Mozart, Beethoven, Strauss, Schubert, Haydn gibi klasik müziğe damgasını vurmuş pek çok ünlü kişilik bu topraklarda doğmuş ya da bir dönem yaşamış. Bilim dünyasından Albert Einstein ve Sigmund Freud yolu Viyana'dan geçenlerden.
    Ve bu kadar Avrupa'nın gerçek kültür başkenti olan bir ülkenin neden kendi dilleri olmaz da Almanca konuşulur anlamış değilim.
    Yukarıdaki Fotoğraftaki Stephansdom Katedrali,Avusturya'nın en görkemli yapısı,hem iç hem dış görünümüyle gerçekten etkileyici.

HOFBURG İMPARATORLUK SARAYI

HOFBURG İMPARATORLUK SARAYI

HOFBURG İMPARATORLUK SARAYI

                               HOFBURG İMPARATORLUK SARAYI

     1654 yılında inşa edilen, Habsburg Hanedanlığı başta olmak üzere Avusturya Macaristan İmparatorluğunun bir çok hanedanına ev sahipliği yapmış olan bu saray, Gümüş Koleksiyonu, Sisi Müzesi, İmparatorluk Daireleri olmak üzere üç bölümden oluşuyor.

     Ayrıca aynı binada Eski Silahlar ve Eski Müzik Aletleri Koleksiyonu yer alıyor.Bu müzenin içerisinde Efes'den çıkarılan eserlerin sergilendiği bir bölümde var. İnsan bunların burada ne işi var diye hüzünlenmiyor değil.

                                              Müzede dikkatimi çeken eserlerden...

  SCHÖNBRUNN SARAYI

                                          SCHÖNBRUNN SARAYI

 Habsburg Hanedanlığının yazlık sarayı olarak, imparatoriçe Maria Theresia tarafından yaptırılmış. Maria Theresia'nın kendisinden daha ünlü sonradan Fransız Kraliçesi olmuş olan kızı Marie Antoinette meşhur ''Ekmek yoksa pasta yesinler.'' sözünü bu sarayda söylemiş.Saray ve sarayın muhteşem bahçesi Unesco tarafından Dünya Kültür Mirası listesine eklenerek koruma altına alınmış.Burayı gezmek için neredeyse bir tam günü ayırmak gerekiyor.
viyana
Şansımıza çok güzel bir sokak çiçekleri görüntüsü bizi karşıladı

viyana
  Tarihde ki Viyana kuşatmasının en belirgin gravürü bu heykelde saklı sanırım. Alt kısımda yatan bir Osmanlı askeri ve ona kılıç saplamış Avusturyalı asker...
pinokyo
Vee Pinokyo...

Viyana devlet opera
                                Dünya operasının merkezi sayılan,Viyana devlet opera binası.

 Hundertwasser

 Hundertwasser

  Viyana gezisinde olmazsa olmazlar listesine eklenen bir ayrıntı da Hundertwasser evleri...
Şehir merkezinin biraz dışında yer alan bu evler değişik mimarisi ve rengarenk şirin halleriyle ünlenmiş. Şehrin çeşitli yerlerinde yaptığı evler olmasına rağmen en ünlüsü bu ağaçların yeşerdiği canlı gibi duran evler olmuş. Barcelona'daki Gudi den esinlendiği için karıştırdığım, Barcelona'da olmadığını ikaz eden arkadaşlara selam olsun :)
viyana
                             Avrupa'da olmazsa olmazlardan, sokak çalgıcılarından birisi
demel


           




  Viyana'ya gidipte ünlü keklerinden yemeden gelinmeyecek olan ünlü Demel pastanesi. Pastane nostaljik dekorunu koruyan çok şık bir iç mekana sahip. Döneminde saraya servis yapan pastane unvanını sağlayan bir mühre sahip. İmparatoriçe Sisi, pastanenin menekşe şekerlemelerini özellikle çok severmiş, siz de belki denemek istersiniz. 
  Son olarak,her daim yağmurlu olan bu Kültür şehrini gezmek, kendinize çok şeyler katacaktır. Avrupa'nın bir birine benzeyen şehirlerine göre,farklı bir şehirde olduğunuzu,iliklerinize kadar hissedeceksiniz. Listenizde hep bulunsun...

SPLİT

split
Hırvatistan gezimizin ikinci durağı Split. Biz Kiraladığımız araba ile Dubrovnik'ten Splite doğru yola çıktık. Burada direk Split'i anlatmak kadar, Dubrovnik-Split arasından da bahsetmem gerekiyor. Dubrovnik'ten çıktıktan yarım saat sonra 20 km lik Borna Hersek topraklarına girip, tekrar Hırvatistan'a giriliyor. Dalmaçya sahilleri denen bu bu yol güzergahı sanırım dünyanın en güzel sahil şeridi. O kadar güzel koylar, tatil kasabaları var ki, insanın gördüğü manzaralara hayran kalmaması mümkün değil.
     Biz gezimizde Split te bir gece kalmayı planlamıştık ama Mostar'da 2-3 saatlik kalmanın yeterli olduğunu görünce, Split'e 2 gece ayırmaya karar vermiştik. Split'te kalacak yeri ona göre ayarladığımız dan, bir gecemiz boşa çıkmıştı. Bu yol üzerinde hayran kaldığımız kasabalara sapıp, bir gece konaklayıp,deniz keyfi de yapmak istedik. Buralar da büyük oteller yok, daha çok butik oteller ve ev pansiyonları mevcut. Hangi kapıya varsak, en az bir haftalık oda verebilecekleri, günlük vermedikleri yanıtı ile karşılaşarak, hayal kırıklığına uğradık.
    Split'e gece vardık ve önceden ertesi gün için yer ayırttığımız otele gittik. O gece için yerleri yoktu ve kalacak yer bakmaya başladık. Kötü bir şekilde öğrendik ki, burada otel fiyatları rezervasyonsuz gidince, oldukça pahalı. Tek gece için uygun bir yer bulabilmek için epey yer aramak zorunda kalmıştık.
    Gelelim Split notlarına.. Yukarıdaki resimde görülen yer, ST.DUJE ÇAN KULESİ,
Şehrin simgesidir. Kilisenin hemen yanında bulunan kulenin tepesine çıkmak için, ayrı bir bilet almak gerekiyor. Bilet aldığınızda ise, dar merdivenlerden çıkarak şehrin muhteşem bir manzarasını görebiliyorsunuz.

st.gregory
  ST GREGORY HEYKELİ-GRGUR NİNSKİ: Şehrin en çok ziyaret edilen yerlerinden biridir. Ninski: 10’ncu yüzyılda, Hırvat dini lider olarak öne çıkıyor. 10’ncu yüzyılda, İncil’i, Hırvatçaya çevirmiştir.
Heykelin sol ayak başparmağı: yıllardır, ziyaretçiler tarafından iyi şans getireceğine inanılarak ovuşturulmaktadır.
Büyük olasılıkla, siz de bunu ovuşturacaksınız. Zaten, her gelen tarafından dokunulmaktan, renk değiştirmiştir.
split

split
                    Split sokaklarından bir görüntü ve podyuma çıkmış gibi dolanan bir hatun...
 
      Burası trafiği yoğun, bildiğiniz büyük bir şehir. Büyük stadyumlar dikkati çekiyor. Futbol meraklıları bilir, Split futbolda adını duyurmuş bir şehirdir. 
   Split gezisinin en keyifli yanı aslında adalara gitmek Biz yakın olan Brac Adasına gittik. Keyifli ve güzel manzaralı,1 saatlik yolculukla ulaşılıyor. Bu bölgenin en büyüy ve en popüler olan adası aslında Hvar adası. Dubrovnik'ten sonra,Hırvatistan'ın en popüler tatil bölgesi. Daha uzakta olduğundan, oraya en az bir günü ayırmak gerekiyor.

eda erata

bülent erata
Bizim yolumuz uzun, daha Zagreb'i görmeye gideceğiz...


BELGRAD

belgrad
   Hafta sonu 2-3 günlük yakın,ucuz,farklı bir yurt dışı gezmesi yapmak isteyenlere ilk tavsiyem Belgrad olacaktır. İstanbul'dan buraya hava yolu şirketlerinin sık sık ucuz promosyonlu biletlerini bulmak mümkün. Balkanların bu en Avrupai ve en ucuz şehrinin sizleri şaşırtacağı ve farklı deneyimler yaşatacağından emin olabilirsiniz. Sırbistan'ın başkenti Belgrad yani beyaz şehir, ülkenin başkenti olmasının yanında aynı zamanda ülkenin en büyük şehri. Zamanında eski Yugoslavya'ya da başkentlik yapmış. Diğer Balkan ülkeleri gibi değil. Daha az acı çekmiş ve bu acılarını da çoktan unutmuş izlenimi veriyor insana.

                      Kalemeydan, Belgrad kalesi
   Sava ve Danube nehirlerinin birleştiği alandaki tepede bulunan Belgrad kalesi şehrin en önemli kültürel ve tarihi yapısı olmanın yanında Belgrad’ın en güzel ve büyük parkına da ev sahipliği yapar. 19. yüzyılın sonlarına doğru park olarak düzenlenen, Belgrad kalesini çevreleyen geniş plat
   Günümüzde Kalemeydan parkı askeri müze, Cviyeta Zuzoric sanat merkezi, kültürel heykellerinin korunması için şehir enstitüsü, hayvanat bahçesi, çocuk parkı, bir çok spor alanı, restoranlar ve daha bir çok yapı ile farklı etkinlikleri bünyesinde toplamaktadır.o Kalemeydan Parkı olarak adlandırılmaktadır. Belgrad’ın ana askeri üssü olarak hizmet veren kalenin çevresindeki plato düşmanı gözlem altında tutmak ve savaş sırasında gerekli hazırlıkların yapılması amacıyla kullanılmıştır
belgrad kalesi
      Kale gün içinde ziyarete açık ve giriş ücretsizdir. Kalede bulunan tarihi yapılar oldukça iyi korunmuş, restore edilmiştir. Nehir tarafında bulunan geniş teras Sava ve Danube nehirlerinin panoramik görüntüsü özellikle gün batımında harika fotoğraflar çekilmesine olanak sağlıyor.
belgrad

belgrad

Knez Mihailova Caddesi, Belgrad, Sırbistan
Knez Mihailova Caddesi
  Belgrad'ın İstiklal Caddesi olarak bilinen Khez Mihailova Caddesi. Belgrad'ın kalbi bu caddede atıyor desem abartmış olmam sanırım. Trafiğe kapalı cadde boyunca hediyelik eşya dükkanları, hoş cafeler ve restoranlar yer alıyor. Cadde, şehrin sakinleri, turistler ve sokak sanatçılarıyla daha da bir cıvıl cıvıl hale geliyor.

Trg Republike, Cumhuriyet Meydanı
                 ArkadaTrg Republike ( Cumhuriyet Meydanı ), ön tarafta da sevgili kızım Eda

Nikola Tesla Müzesi

Nikola Tesla Müzesi

Nikola Tesla Müzesi

    Alternatif akımı bularak tüm yaşamı kökten değiştiren, Sırp kahramanı olarak kabul edilen Nikola Tesla adına kurulmuş olan müze Belgrad’ın en ilginç müzesi olarak kabul edilmektedir. Tesla’nın birbirinden harika ve ilginç icatlarını barındıran müze turu esnasında rehberin yüksek-frekans osilatörünü açması ile elinde tuttuğu ve hiç bir bağlantıya sahip olmayan floresan tüpünün bir anda ışıldaması en garip gösteri olarak oldukça beğeni toplamaktadır. Elinizde bulunan ışıl ışıl floresan tüp adeta Star Wars ışın kılıcı gibi görünmekte.Buradaki müze defterine Türkçe olarak bir vatandaşımız, ampulu bulan Edison'un, elektriği bulan Tesla 'nın g..tünün kılı olamayacağını not düşmüştü..
sırp köftesi
 Belgrad'da yenilmesi gerekenlerin başında gelen,Sırp köftesi Cevapcici..Oldukça lezzetli ve bir porsiyonu aslında iki kişiyi doyuracak kadar büyük.

belgrad

belgrad













    Belgrad şehir dışında, özellikle Saraybosna yolu üzerinde,çok hoş manzaralar eşliğinde seyahat etme şansınızda var.
    Balkanların  son dönemde en hızlı gelişen ve zenginleşen ülkesi Hırvatisyan olmasına rağmen, Sırbistan hakkında ön yargılarınız var ise,bunlardan kurtulun ve bu ülkeyi mutlaka görün.Pişman olmazsınız...

DUBROVNİK


Dubrovnik
Dubrovnik
  Dubrovnik’in muhteşem bir kale içi düzeni var. Şehir muntazam biçimde sıra sıra tasarlanmış surların içindeki paralel sokaklardan oluşuyor. Ara sokakların hepsini batı kapı Pile(ana kapı) ile doğu kapı ( Ploçe ) arasında. Gezmesi keyifli ancak sıcağa dikkat. Bazen oldukça bunaltıcı olan Dubrovnik sıcağından öğle saatlerinde kaçmanızı tavsiye ederim. Avrupa'nın birçok yerinde olduğu gibi, burada da neredeyse tüm çeşmelerden su içerek serinleyebilirsiniz.
dubrovnik
  Dubrovnik kale içi aslında yarım gün gezip görülecek bir yer. Bizim gittiğimiz zaman, daracık kale içi sokakları, insan kalabalığından gezmesi zor bir dönemdi. Limanda veya açıklarda devasa yolcu gemileri ve insanlar  akın akın buraya geliyorlar. bunda reklamın payı çok olduğu ortada. Çünkü biz sonrasında Dubrovnik- Split arası ,muhteşem Dalmaçya sahillerini gezdikten sonra, Dubrovnik'in şişirilmiş reklamlı bir tatil bölgesi olduğuna karar veriyoruz.
dubrovnik

dubrovnik
  Dubrovnik'i çepeçevre saran surları gezmek de diğer önemli aktivite. Yine beli ağrıyan, çok yürüyemeyen benim gibilerin dikkat etmesi gereken bir noktadayız... Surları gezmek 2 saati buluyor. Daha kısa da kesebilirsiniz turu, aralarda çıkış noktaları var. Dubrovnik şehir surları gezisi kişi başı 100 kuna, yani yaklaşık 13,5 Euro.
  Teleferik ile şehre tepeden bakmak başka bir Dubrovnik aktivitesi. Özellikle gün batımı tercih edilmeliymiş.  Bu aktivite de kişi başı 100 kuna ve Teleferiğe binmek için uzun bir kuyrukta beklemeyi göze almak gerekmektedir. Bize pek cazip gelmedi, biraz da ödeyeceğimiz paraya değer bulmadığımızdan , binmeyi tercih etmedik. Çok uzun bir teleferik değil, yukarıdaki tepeye çıkıp, manzaraya biraz daha yukarıdan bakma muhabbeti..

eda erata
      Dubrovnik sokaklarında papağanla resmini çektiğim kızım

lokrum

  Lokrum ( acı meyve anlamına geliyor ) Adası, Dubrovnik sahilinden görebileceğiniz ve yarım saatte bir kalkan teknelerle yaklaşık 20 dakikada gidebileceğiniz ada.Etrafta zengin bitki örtüsü, botanik parkında 500’den fazla çeşit bitki ve koruma altında hayvanlar mevcut. Denize girmek ümidi ile gittik,ancak tüm sahil kayalıklarla dolu. tatilde birde sakatlanmayalım diye denizden uzak durduk.
  Dubrovnik’te elbette deniz ürünü yiyeceksiniz. Ancak balık restoranları kadar şehre İtalyan restoranları da oldukça hakim. Fiyatların biraz şişkince olduğunu da söylemem lazım