" Her yer en az bir defa görülmeyi hak ediyor "

AMERİKA İZLENİMLERİ


Gezi notları demek sadece bir şehrin tanıtılması olmasa gerek. Öyle bile olsa,ben 3 haftanın sonunda biraz sokaktan, insanların yaşamından,kültürel farklılıklardan oluşan izlenimlerimden notlar yazmak istedim.

Öncelikle buralarda toplu taşıma araçları çok az. Herkesin arabası olduğundan,benzinin sudan daha ucuz olmasından mıdır, herkes özel arabası ile seyahat ediyor. Avrupa'daki gibi Metro sistemi,Belediye otobüsleri falan yok denecek kadar az. O yüzden de biz daha gelmeden araba kiraladık. Araba kiralamak formaliteleri çok az ve Avrupa'dakiler gibi ekstra sigorta satmaya çalışıp,ekstra kazık atmıyorlar.

Benim kiraladığım araba Kia'nın Türkiye'de olmayan böyle bir modeli. Plakasında ki 61'i görünce "bize her yer Trabzon" no problem dedim :).

Hepsinde var mı bilmiyorum ama bu arabanın kapısını açmak için kumanda da basınca,sadece şoför tarafı açılıyor. İkinci defa basınca tüm kapılar açılıyor. Güvenlik için güzel düşünülmüş. Kapatınca da ikinci defa basınca,kapattığınızdan emin olunması için korna çalıyor. Amerika'lılar keşfetti mi bilmem ama, bu özelliği kalabalık otoparklarda arabayı bulmakta da işe yaradığını keşfettim.

Trafik sistemlerine alışmak çok zor değil. En büyük farkımız, yollarında sadece sağdan değil,soldan da çıkışlar var. Sağdan yola giriyorsun,100 metrede 2 şerit sola geçip,soldan çıkman gerekebiliyor. O arada, o 100 metrelik ,2 şerit yolda,hızla gelen arabalar olabiliyor. Biraz düşünürseniz, tehlikenin boyutunu anlayabilirsiniz.

Korna sesi duydum mu,çok nadiren. Selektör yakıp-söndüren,hele ki el-kol hareketi  yapan hiç görmedim. Arabaların ön tarafında plaka yok. Bazıları ön tarafa plaka yerine komik yazılar yazmışlar. Sadece arkada plaka var.

Trafik lambaları yolun ortasına gelecek şekilde,çelik halatlara asılmış oluyorlar. Kavşak sayısına göre lamba var. Sağdan sayıyorsunuz, kaçıncı kavşağa girecekseniz,o lambanın yeşil yanmasını bekliyorsunuz. Ama 3 yol ağzındasınız ve 2 lamba varsa, sol yola girmek için karşıdan gelen araçların bitmesini bekliyorsunuz. Yaya yolu işareti var ama lamba yoksa, Avrupa'daki gibi,burada da öncelik yayaların. Türkiye'de de yayaların değil mi ?.. Ha ha çok komiğiz.. :)
Tuvaletlerdeki klozetler uçaklardaki gibi vakumlu çalışıyor. Bazen öyle güçlü vakum yapıyor ki, korkutucu oluyor.Tuvaletlerin kapı altları en az yarım metre açık. İçeride birisi varmı diye kapıyı tıklatmaya gerek yok.
Gıda marketlerinin yarısı soğutucu dolaplarla dolu. Her şeyin dondurulmuşu var. Yazık bunlara diyesim geldi.Eda’ya bunlar adamı bile dondururlar,ne bu böyle dedim. Güldü, zaten donduruyorlar ki dedi. Meğer çok zenginler o işi yapan şirketlerle anlaşarak,ölünce kendilerini dondurtuyorlarmış. Olurda ileride teknoloji-tıp ilerlerse, çözdürülerek yeniden yaşayabilme ihtimalleri olsun diye.
Amerika demek her köşe başında Mc Donald's demek, dolayısı ile de obez insanlar demek.Kişilere saygıdan fotoğraf koymuyorum ama öyle böyle değil, ciddi obez insanlar var. Bu Mc Donald's larda bir bardak satın alıyorsunuz,sonra istediğiniz kadar kola veya çeşitlerinden doldurup,doldurup içebiliyorsunuz. İnsanlar obez olmasın da ne yapsınlar..Bu kadar İçecek bolluğuna rağmen o obez hanımlardan birisi yanında 5 litrelik yukarıda ki su taşıma kabını bile getirmişti.
Lokantada yemek yediniz ama bir miktarı arttı,diyemediniz. Bırakıp kalkmak olmaz. Kalan kısmını paket yaptırıp,eve götürüyorsunuz. Bunun için evde köpek var da falan demenize gerek yok. Çok normal bir şey ve zaten herkes öyle yapıyor.Eşim Havva'da kızımızın zoru ile,eve paket-yemek taşırken. Bu Amerika'lılar böyle mi zengin oluyorlar acaba ?

Yemek yediniz,hesap için kredi kartını verdiniz. Hesabı çekip, başka bir not ile kartı geri getiriyorlar. Getirdikleri nota ne kadar bahşiş vereceğinizi yazıyorsunuz. Sonra onu da kartınızdan çektikleri hesaba ekliyorlar. Şifresiz nasıl çekebiliyorlar anlamış değilim. Bahşiş vermek zorunlu ve %10 ile 20 arası imiş. Eda ile en büyük tartışma konularımızdan birisi bu konu da oldu, tahmin edin :)

Yolda göz göze geldiğinle genellikle selamlaşıyorsun. En kısa sözcük “hı” yani selam diyerek.. “ Hei “ gibi söyleniyor. O kadar, gerisi hiç yok. Sokakta en çok duyduğunuz sözcük “I m sorry”,yani ”özür dilerim”..İnsan her şey için özür diler mi arkadaş, burada dileniyor işte. Bir şey sormak için bile özür dileyerek başlanıyor,  o kadar.
 





Tipik Amerikan evleri..Evlerin hemen hiç birisinde bahçe duvarı, çit gibi şeyler yok. Sanırım güvenlik sorunu yok. Bütün evler direkt böyle yola bakıyor. Arada  başka bir şey yok.Evlerin hepsi çok güzel bahçeli ve havalar da çok güzel. Ancak nedense hiç bahçede oturan kimse görünmüyor.Evlerde çoğunlukla giriş kapısı etrafında süslemeler var. Yukarıda ki ev sahipleri biraz abartmış ama..
Sitelerde ki evlerde çamaşır makinası yok. Ortak bir alanda, 3-5 tane çamaşır ve kurutma makinası var. 1.5 dolar gibi,bozuk para koyup,çalıştırıyorsunuz. Böylece genellikle haftada bir kullanacağınız çamaşır ve kurutma makinasına  para vermiyorsunuz. Komunist mi ne bunlar ne böyle :)..

Bütün kapılar dışarı doğru açılıyor. Alışmak zaman alıyor. Önünüzde birisi kapıyı açmışsa mutlaka sizinde gelmenizi bekliyor.




Her tarafta o kadar çok ve bir o kadar da güzel park var ki. Bütün parklar insanların konforu için güzelleştirilmiş.Aralarda bilgilendirici panolar, rota yolları mevcut.Daha anaokulu çocukları öğretmenleri eşliğinde doğayı tanıma gezilerine çıkmışlar. O kadar çok köpek var  ama 1 tane bile sahipsiz ya da sokak köpeği yok. Köpek sahipleri insanlar yaklaşınca köpeğin tasmasına takılı ipi,1 metreden kısa olarak tutmak zorunda. Öyle korkma,bir şey yapmaz demelerine gerek yok. Ormanda bile köpek sahipleri,köpeklerinin dışkısını torbaya alıp, çöpe atmak zorunda.. Bize ne kadar benziyor,değil mi :)..

Buralardaki bütün bu  ulusal parklara giriş veye orada araba park etmek ücretsiz. Bizde ki gibi hemen bir değnekçi başınızda bitmiyor.
Sol tarafta banka Atm si ve işlem yapanlar ve kaldırımın kenarında bekleyenler de, Atm için bekleyenler. Burada Atm de işlem yaparken arkadaki bekleyenin nefesini ensenizde hissetmiyorsunuz. Çok güzel bir alışkanlık. Aynı şey mağaza kasalarında da geçerli. Siz kasada işinizi hallederken,arkadakiler epey uzak bir mesafede sıra bekliyorlar..

İnsanların kalabalık olduğu her yerde böyle su içme yerleri var. İsterseniz yanınızda ki  su taşıma kabınıza da su dondurabiliyorsunuz. Benzin sudan ucuz dedik ama suya da aslında pek para verilmiyor.
Yakınlarda seçimler var. Ortalıkta seçimlere dair tek belirti,çok nadiren yol kenarlarına,yere çakılmış küçük aday isimleri. Öyle bez afiş,flama,aday fotoğrafları gibi şeyler yok. Siyasetle ilgilenmeyenler seçim olduğunu bile bilmeyebilirler.
Marketlerde Türk ürünleri bulmak pek mümkün değil. Ama Bura'da buraya su gelmiş olabileceğini de hiç tahmin edemezdim.

Son olarak burada ölçü birimleri de farklı kullanılıyor. Bizde ki kilometre yerine mil, litre yerine galon , derece olarak Fahrenhayt  kullanılıyor. 24 saatlik saat birimi kullanılmıyor.Örneğin saat 17 yerine 5 pm, yani öğleden sonra 5 kullanılıyor.

Ve gittiğimiz bir lunaparkta çektiklerimden..