" Her yer en az bir defa görülmeyi hak ediyor "

4- RUSYA'YA İLK GİRİŞ

 

Tiflis'te kaldığımız yerden sabah erkenden Viladikavkaz yönüne doğru yola çıktık. Erkenden çıktık çünkü aldığımız bilgilere göre Rusya'ya geçmek için gideceğimiz yol çok dağlık, muhtemelen kar nedeniyle aralıklı kapalı olacak. Gümrük geçişi nasıl olacak onu da merak ediyoruz. Dolayısı ile gündüz gözü ile yol almak istiyoruz. kahvaltı bile yapmadan çıktık, o derece!

Tiflis Rusya arası yol fotoğraflarından bazıları..




Bir saatlik yolculuktan sonra Ananuri kalesinin önünde mola verip, kahvaltı yaptık. Kale güzel bir baraj havzasına bakıyor. Herkes yol çok kötü dedi ama bize çok kötü gelmedi. Kar tünelleri biraz ürkütücü gelse de kocaman Tırlar ile bile kolaylıkla geçilebiliyor. Dağlar çok vahşi ve ıssız. O ıssız dağların karında çok berrak, bembeyaz kar beklenir ama bir kirlilik vardı. Yol kenarlarında bizdeki gibi öyle geniş rahat dinlenme tesisleri yok. Kilometrelerce Tır kuyrukları var. Tır şoförlerine Allah kolaylık versin, gerçekten zor bir işleri var. Her yerde "men Azeriyem" diyen Türkçe konuşan birileri var. Bu coğrafya çok vahşi ama bize bir o kadar da yakın.
Dağlar, tepeler, bol virajlı, çukurlu yollar aşıp, Kazbegi sınır kapısına geldik. Gürcistan tarafından çok kolaylıkla çıkıp, 1 km kadar sonra Rusya kapısına girdik. Pasaport kontrolü çok çabuk oldu. Karavanın bagajını, içini, tüm dolapları tek tek açtırarak baktılar. Bu iş toplam 10 dk sürmemiştir. Pasaportları kaşeleyip verdiler.. Aaa bu kadar mıydı bu iş, çok kolay oldu diye sevindik.
Sonra bizi fotoğrafta görülen konteynere yönlendirdiler. Orası da gümrük kontrol bölümüymüş, araçlara geçici ithalat belgesi gibi bir şey vereceklermiş. Hikaye ondan sonra başladı. Orada çalışan kız belkide ömrümde gördüğüm en asabi, saygısız, seviyesiz kız çıktı. Kızda bir surat bir surat aman Allah'ım.. Herkese çok kötü davranıyor ama sanırım Türklere çok daha da kötü davranıyor. Zaten sıfır İngilizce biliyor, Rusça bilmiyoruz diyoruz ama o bıdı bıdı saydırıp duruyor. Dolduralım diye 3 tane form verdi. Doldurup veriyoruz . Yok burada imza çizginiz altına atılmış, yok burası okunmuyor diye formları geri verip yeniden doldurun diyor. Orada bulunan Türkçe bilen bir Azeri vatandaş "bunun erkek arkadaşı yok, hepsi ondan dolayı" dedi. O derece. Sonuçta fırça yiye yiye o konteynerin önünde tam 4 saat ayakta bekledik. Bir ara yine yanlış doldurursanız sizi Gürcistan'a geri gönderirim dedi. Amaaan gönderirsen gönder dedim ama Türkçe bilmediğinden anlamadı sanırım.
Yanlış anlaşılma olmasın ama sanırım o kızın Türklerle ilgili bir kuyruk acısı var. İtiraf edin hanginiz ne yaptı, ya da yapmadı?
😬
Umarım bütün kapı geçişleri bu kadar yorucu, sinir bozucu olmaz. Yoksa vay halimize.. Bu sinir bozucu geçişten sonra direkt Viladikavkaz'da daha önce belirlediğimiz yere gittik ve geceyi orada geçirdik.




Sabah Viladikavkaz da konakladığımız yerden güne başladık. Burası yol kenarında büyükçe bir park alanı. Arkasındaki ormana sabah erken saatlerde pek çok insan gelip yürüyüş yapıyordu. Önce çarşıda Rusya için yeşil sigorta yaptıracak sigortacı aradık. Bulmamız biraz zor oldu. Sonunda bulduğumuz adam sigorta fiyatları çıkardı, Sadece aylık sigorta yapılıyormuş ve çoklu sürücülü 10000 ruble, tek sürücülü 5000 ruble dedi. Bizim 3 gün sonra Kazakistan'a gideceğimizi
öğrenince boşuna yaptırmayın, ceza yerseniz 800 ruble cezası var, şansınız iyi giderse yemezsiniz de dedi. Mantıklı deyip yaptırmadık. Kısmet artık!



Viladikavkaz çok küçük bir yer gibi görünüyor ama araç trafiği çok yoğundu. Sigortacıyı bulmak için karavanları park edecek yer bulmakta bile zorlandık. Yollarda ve köprülerde çok sayıda heykel var. Binalar çoğunlukla tuğladan, 2 katlı olarak yapılmış düzenli ve sakin bir yer havası var.






Nevruzda Özbekistan'da olmak istediğimizden biraz hızlı yol almaya çalışıyoruz. Bugün 300 km civarı yol geldik. Çeçenistan ve Dağıstan'dan geçtik. Çeçenistan'a geldiğimiz her taraftaki liderleri Kadirov'un resimlerinden anlaşılıyor. Hemen bütün erkekler bıyıksız ve uzun sakallı tipler. Gencecik erkek çocuklar bile daha yeni çıkmaya başlayan sakallarını uzatma derdindeler. Ama bıyıksız!. İnşan manzaraları iç açıcı değil. Kadınların, genç kızların hepsinin başı kapalı. Bazıları gerçekten saçı gözükmeyecek kadar sıkı sıkı kapalı olsa da çoğunluğu başlarında mendil gibi bir şeyle sadece tepeyi kapatacak şekilde bir örtü kullanıyordu. Bildiğimiz kapı, gümrük kontrolü yeri yok ama giriş ve çıkışta polis kontrol noktaları var. Bizi durduran olmadı. Çeçenistan bölgesinde çok sayıda yemyeşil ekili tarım alanları gördük. Çok sayıda sera var. Yol kenarındaki geniş arazilerde At sürüleri gördük. Büyük şehirleri Grozni'nin içinden geçtik. Çok büyük camileri var. Birisini Bizim Sultan Ahmet camisine benzettik. Cuma namazı zamanı olduğu için durup Camilerini gezmedik. mezarları uzun taşlı ve üzerinde çatı bibi kubbeler var. Müslüman mezarlıkları çok bakımlı ancak Hristiyan mezarlıklarında inekler otluyordu. Petrol çıkarılan yerler gördük. Erkekleri bizimkiler gibi yabancı kadınlarla konuşurken hep gülüyorlar ama pek iletişim kurmak istemiyor halleri vardı. Dağıstanlılar daha düzgün gibi geldi bana. Dağıstan girişinde polis bizi durdurup, kontrol etti. Plakamızı gören polis Selamünaleyküm diyerek geldi yanımıza. Saç sakal traşı olmuş, temiz giyimli polislerdi. Karavanı öylesine yalandan kontrol edip, geçin dedi. Dağıstan, Çeçenistan'a göre daha düzensiz, fakir bir görüntü içerisinde. Ekili alanları çok az. Yol boyunca kurutulmuş balık satmaya çalışan çok fazla yer var. Geceyi yol kenarındaki bir Tır parkında, Tırların arasında bir yerde konaklayarak geçirdik. uzun yolculuk yapmış olmanın yorgunluğu ile yeter dedik.. yarınki hedef Astrahan..

Tarih oldu 18 mart 2023. Sabah yola çıktık ve 400 km yol yaparak öğle üzeri Astrahan'a ulaştık. Volga nehri kenarında, insanların yürüyüş yaptığı Azimut otelin önünde yerimizi aldık.






Astrahan modern yapıları ile şaşırttı. Önce olmazsa olmaz Astrahan Kremlin'ini gezdik. Kubbeleri yeşil, duvarlar beyaz bir saray ve Kilise 'den oluşuyor. etrafında geniş parklar var ve parklar tertemiz. Burada Lenin'e selam vermeden geçemezdik, verdik selamımızı. Sokak aralarında gezerek kaybolduk. Karşımıza güzel bir ahşap müze çıktı, onu gezdik.
Astrahan Volga nehrinin Hazar'a döküldüğü yerde,11 adacık üzerinde kurulmuş, dolayısı ile köprüleri ve su kanalları bakımından zengin bir şehir. Rusların meşhur havyarlarının tedarik merkezi burasıymış. Aynı zamanda Üniversite şehriymiş. Çok sayıda Türk öğrenci olduğu da söylendi. yemek yediğimiz restoranda çok güzel Kafkas müziği ve oyunları izledik.
 
Artık Özbekistan yoluna çıkabiliriz..