" Her yer en az bir defa görülmeyi hak ediyor "

IĞDIR - VAN

 

Karavan ile Doğu Anadolu gezimizin Iğdır bölümündeyiz diye çok şey yazmak isterdim ama yazacak fazla bir şey yok. Çünkü aslında Iğdır'da bir gece konaklamayı bile düşünüyorduk ama durup bir saat gezdik ve arkamıza bakmadan kaçtık. Aslında Kars tarafından gelirken iki saatlik yolda sadece bozkır dağlardan sonra Iğdır çölde vaha gibi. Yeşillikler içerisinde ama içine girince toz toprak içerisinde bir şehir. Üstelik fena sıcaktı. Yine de Iğdır'dan bir kaç fotoğraf paylaşayım..













Iğdır merkezinden itibaren Ağrı dağının manzarası görülmeye başlıyor. Dağın görüntüsü gerçekten güzelmiş. Iğdır sebze meyve yetiştiriciliği açısından sayılı bölgelerimizden olmasına rağmen hava kirliliği açısından da ülkemizin en ön sıralarında gelen şehirlerimizdenmiş. Biz Doğubayazıt'a doğru yol alalım..
































Ishak Paşa Sarayı
Burası saraydan öte bir külliyedir. İstanbul Topkapı Sarayı'ndan sonra son devirde yapılmış sarayların en ünlüsüdür.
Doğubayazıt İlçesi'nin 5 km doğusunda, bir dağın yamacındaki tepe üzerine kurulan saray, Osmanlı İmparatorluğu'nun Lale Devri’ndeki son büyük anıt yapısıdır. 18. yy. Osmanlı mimarisinin en belirgin ve seçkin örneklerinden olduğu kadar, sanat tarihi yönünden de değeri büyüktür. Dünyada ilk kalorifer sisteminin burada kullanıldığı kabul edilir.
Doğubayazıt'a gelmemizin tek nedeni burası oldu ama gelmeye, görmeye değermiş.. 1-2 saat şehri de gezdik. Iğdır'dan daha düzgün bir şehir. Sonuçta Türkiye'nin İran'a açılan sınır kapısı. Dolayısı ile tee Çin'den bu yana ticaretin kapısı. Uzakdoğu malları satan pek çok toptancı dükkan var. Türkiye'ye dağılan Çin mallarının çoğu buradan dağılırmış.

Doğubayazıt'ta Karavan ile konaklamaya en uygun yer de tam Sarayın yanında, giriş kapısına 200 - 300 metre kadar mesafedeki Murat kamping. Çok güzel bir manzaraya sahip, aslında restoran gibi ama kamp hizmeti de veriyorlar. Sürekli birileri olduğu için güvenlik endişesi yok. Wc, Su, elektrik gibi ihtiyaçlar karşılanabiliyor. Ticaret kaygıları çok baskın değil. Son fotoğraf kaldığımız o kampın manzarası.















Muradiye Şelalesi / Van
Doğubayazıt sonrası mola yerimiz Muradiye Şelalesi.. Şelale Doğubayazıt Van ana yoluna çok yakın. Öyle olunca oradan geçerken uğramamak olmaz. 50 m yükseklikten ve asıl birkaç yerden şelale oluştuğu için görsel olarak güzel. Şelalenin girişinde bir kaç tane otopark var. Ağaçların arasında, geniş alanlar. Biz kalmadık ama karavanla oralarda rahatlıkla kalınabilir. Kalmaya değer mi?.. Bence değmez. Şelaleyi görünce başka bir şey yok. Ortalık toz toprak içerisinde biraz avam bir ortam var..








Erciş, Beni şaşırtan yerlerin başında geldi. Bu kadar güzel olduğunu tahmin etmezdim. Şehre giriyorsun 2-3 km pırıl pırıl bir cadde.. Hiç öyle geri kalmış doğu şehri havası yok. Tabi ki arka sokaklarda sıkıntı var ama memlekette her yerde o sıkıntı var. İzmir'de bile var. Sahili çok güzel olmuş. Van denizi ! etrafında yürüyüş yolu, bisiklet yolu filan gerçekten güzelmiş.. Meğerse zaten Erciş için Doğunun en güzel ilçesi denirmiş.
Van'a giderken yolu uzatıp buraya gelmemin özel bir nedeni var. Sevgili babam ilk öğretmenliğe 1960 yılında buranın Mağara köyü diye bir köyünde başlamış. Ondan buraya dair anılarını o kadar çok dinledim ki, gelip görmek istedim. Buradan onu arayıp anılarını tazelettim. Aslında niyetim zamanında araba, yol yok iken, eşek sırtında 6 saatte gittiği o köye gitmekti. Ancak şimdi araba ile bile çok uzak görünüyor. Karavanı zorlamak istemedim..
Erciş öğretmenevi çok büyük, güzel bir bina. Geniş bir otoparkı var. Danışmadakilere de haber ederek geceyi orada, parkında geçirdik. Kameralar, görevlileri filan olunca oldukça güvenli bir yer. Doğu gezimizde çoğu yerde öğretmenevi otoparklarında kaldık. Facebook hatırlattıkça yazarım ama Anadolu'nun pek çok yerinde, gezgin karavancılar için en rahat, güvenilir yerler oralar.

Sahil yolunda düğün konvoyu vardı. Konvoy geldi önünde park ettiğimiz öğretmenevine girdi.. Oh ne güzel yöresel düğün de izleriz dedik.. Amma velakin düğün salonunun hoparlöründen yüksek sesle Kuran okunması başladı.. Kısmet !














Erciş sonrası artık Van'dayız..

Van kedisini gör
Van kalesini gör
Van denizini gör
Van kahvaltısını da yaptın mı Van tamamdır
Şehirde fotoğraf çekmedim, çünkü sıradan vasat, kalabalık bir şehir işte. Bari Edremit tarafına geçelim dedik. O ne, sanki Van'da kalabalık yokta herkes buraya gelmiş. Sahil boyu kilometrelerce çift sıra araç, göle bakan tarafında da insan seli. Mangal dumanından nefes alınamıyor. Yine de Edremit tarafı güzelmiş.


Bu arada Van Müzesi de çok güzelmiş. Bu coğrafyada ne köklü bir geçmişe ve kültüre sahip olduğumuzu tekrar hatırlatıyor. Güncel kültür kısmını buralardan gidince yazacağım. Deplasmanda başıma iş almayayım..
Van kahvaltısına gelince
Masanın üzerinde pek çok şey var. Çeşit çok gibi ama aslında evdeki sıradan bir kahvaltıdan farkı, ufak bir tavada, içinde 3-4 parça kuşbaşı et olan kavurmalı yumurta. Gerisi peynir, reçel, zeytin çeşitleri.
İki kişilik kahvaltıdan artanlarla 3 kişi daha kahvaltı yapabilir. İsraf dersen israf. Artanları ertesi gün bir başkalarına veriyorlarsa onlara yazık. Bizim yediklerimiz dün yiyenlerin artığı ise.. mide bulandırıcı.. Memleketin gereksiz tüketim işleri.. Arkadaş böylesi gereksiz şeyleri meşhur etmeyin de, bizler de gelince bu gereksiz aktiviteyi yapmayalım dedim😬



Van merkezde karavanla konaklamak sıkıntılı. Otoparklar var ama pek rahat, keyifli değil ve de buralardaki en büyük kaygı, güvenilir gelmiyorlar. Edremit tarafı daha güzel. Zaten Van ile Edremit bitişik yerler. Edremit sahilde kalınabilecek pek çok yer var ama biz şansımızı deneyip, sahildeki ( sahildeki diyorum çünkü orada Van gölüne daha çok Van denizi deniyor ve onun sahili) Karayolları misafirhanesinde rica ettik, bizi içeriye alıp konaklamamıza izin verdiler. İki gece orada kaldık. İçeri almasalardı tam girişin dışında uygun yer vardı, orada kalacaktık. Çünkü kapıdaki güvenlik görevlilerinin önü ve onlar da orada güvenle kalabileceğimizi söylediler..










Van'a yolu düşenlerin görüşmesi gereken bir yer; Hoşap Kalesi
Van'ın Gürpınar ilçesinde, Van-Hakkari karayolu üzerindeki Hoşap'da yer almaktadır. Van il merkezine 60 km. uzaklıktadır. dik bir kaya kütlesi, üzerine kurulan kale, iç kale ile bunun kuzeyindeki dış kaleden oluşur. geçmişi Urartu devletine uzanan kale, Osmanlı Devleti'ne tabi Mahmudi Beyi'nin yaptırdığı şekliyle günümüze ulaşmıştır. kitabeye göre Mahmudi sarı Süleyman bey tarafından, h. 1052 (1643) tarihinde yaptırılmıştır. gözetleme kulesi, surları, burçları, beden duvarları, mescit, fırın, zindan seyir köşkü, harem, selamlık ve orijinal demir kapı kanatları kalenin önemli yapılarıdır.
Orada bize anlatan çocuğa göre, kaleyi yapan Sarı Süleyman'ın kale inşaatı bittikten sonra iki kolu da kesilmiş. Gerekçe ise başka böylesi güzel kale yapmaması için.. İnanıp inanmamak serbest













Van'a gelip de görülmeden gidilmemesi gereken en önemli yer Akdamar...
Efsaneye göre, bu adada Ermeni baş keşişin "Tamar" isminde güzeller güzeli bir kızı vardır. Adanın etrafında bulunan köylerde çobanlık yapan bir genç ise bu dünya güzeli kıza âşık olur. Genç adam, Tamar'ı görmek için her gece adaya yüzer; Tamar da karanlıkta yerini belli etmek için çobanı elinde bir fenerle bekler. Bir süre sonra Tamar'ın babası bu durumdan haberdar olur ve çok sinirlenir. Onları ayırmak için fırtınalı bir gecede eline feneri alarak adanın kıyısına iner ve fenerle sürekli yer değiştirerek gencin boşuna yüzmesine, yorulmasına neden olur. Yüzmekten yorgun düşen çoban ise boğulur ve "Ah Tamar!" diyerek son nefesini verir. Sevdiğinin feryadını duyan Tamar da bunun üzerine kendini göle bırakır...
İşte uzun yıllardır anlatılan bu efsaneye göre "Ah Tamar" olarak anılmaya başlayan adanın, zamanla "Ahtamara" ve son olarak da "Akdamar" olarak günümüze geldiğini düşünülmektedir.
Akdamar Adası'nın bu hüzünlü hikâyesinden sonra ada üzerinde bulunan tarihi kiliseye gelelim. Akdamar Kilisesi'nin, bölgede hüküm süren Vaspurakan hanedanınca Kral Gagik tarafından 915- 921 yılları arasında yaptırıldığı bilinmektedir. Kilisenin mimarı ise Mimar Keşiş Manuel'dir. Bu tarihi mekân, mimari anlamda Ermeni sanatının en değerli eseri olarak kabul edilir. Merkezi kubbeli, dört yapraklı yonca şeklinde haç planında ve kırmızı kesme taş tüfleriyle inşa edilmiş olan kilise, oldukça zengin motiflere sahiptir. Tarihçi Anne R. Redgate bir kitabında, Kral Gagik'in bu kiliseyi yaptırmak için civar medeniyetlerdeki en iyi mimar ve ustaları getirdiğini yazmaktadır.
Bu iki yerde Karavanla konaklamaya uygun değil. Hoşap bölgesi güvenlik açısından sıkıntılı. Akdamar zaten bir adada ve oraya sadece tekneler ile yolcu taşınıyor. Akdamar'ın önündeki göl, oralardaki en temiz yer. Van gölünde yüzme deneyimi için iyi bir alternatif. Ben yüzdüm. İlginç, sodalı bir su. İnsanın derisi garip kokulu yağ oluyor gibi. Sadece deneyim için girilir, yoksa öyle girip saatlerce yüzmelik değil.

Akdamar adası sonrası Van gölü kıyısından yolumuza devam ettik. Ama bundan sonrası artık Van değil Bitlis sınırları içerisinde olduğu için Bitlis ve sonrası notlarda buluşmak üzere diyorum..