6 yaşındaki kızı ile geldiler
Randevusuz geldikleri için “acil geldik doktor bey” dedi. Eee acil deyince de hastalığı abartmak gerekiyor herhalde..
Oda da hafiften bir sessizlik.. Muayene bitti ilaç yazıyorum
Oda da yine bir sessizlik.
Baktım kadın utandığından, gözlerini benden kaçırıyor “Anneler yalan söylemez kızım, belki azcık abartırlar, çocuklarını çok sevdiklerinden” dedim.
Zamane çocukları çok fena, aman deyin!
***************************************
çocuğunu getirmiş
“Hocam Allah sizi inandırsın 1 haftadır ağzına lokma koymadı, hiçbir şey yemiyor” dedi.
Baktım çocuğun keyfi yerinde, gözleri ışıl ışıl..
“Senin söylediğine inanmayacağımı bildiğin için mi, araya Allah’ı sokuyorsun” dedim.
Sessizlik çok faydalı bir şey !
*****************************
Birisi koşarak polikliniğe geldi. Telaş içerisinde, yolun karşısında ki otobüste birisinin kalp krizi geçirdiğini, yardıma ihtiyacı olduğunu söyledi. Stetoskobumu, tansiyon aletimi kaptım, otobüse koştum.
Koca otobüs insan dolu, koridora boylu boyunca yatırılmış 25-30 yaş arasında bir genç yarı baygın yatıyor. Her kafadan bir ses, akıl verenlerden insanın aklı karışacak bir ortam. Neyse baktım kalbi iyi, nefesi iyi falan. Ortamdan ve insanlardan uzaklaştırmak için, delikanlıyı otobüsten indirtip kaldırıma yatırttım. Yanında bir arkadaşı ve iş makineleri da var. Biraz kendisine gelince sorularıma cevap vermeye başladı. Meğer inşaatlarda çalışan delikanlı, bu saate kadar kahvaltı dahil, hiçbir şey yememiş. Ağır inşaat işçiliğine bir şey bulup yiyememek de eklenince kaçınılmaz sonuç, bayılma…
Ne dersiniz başkanlık sistemi gelirse, açlıktan bayılan insanlarımız olmaz değil mi?. Birisi yalandan da olsa, olmaz desin ne olur. Kendimizi kandırarak da olsa mutlu olalım.
***************************
22 yaşında genç kadın..
Yüce Allah, her şeyi biliyor da, bizimkilere akıl, fikir vermek neden aklına gelmiyor yahu.. Töbe,töbe..
*******************************
İlaç firması tanıtım elemanı ilk defa geliyor. İçeriye girer girmez "hayırlı Cumalar efendim, ben bilmem kim" dedi.. İlacını anlatmaya başlarken ilk cümle "malum Ramazan ayı geliyor, günde bir defa kullanılan ağrı kesiciler tercih edilmeli" oldu.
Ne oluyoruz yahu, burası neresi, ben kimim ??
Size de hayırlı cumalar efendim, ne diyeyim.
*************************************
Karlı ve çok soğuk bir günde Afyon’un Çay ilçesinin bir kasabasında, mecburi hizmete başladığım günlerdi. O zaman daha bekardım.( parantez açmam lazım, ben de bir zamanlar bekarmışım demek ki, vaay bee, unutmuşum, hep evliymişim gibi geliyor da )).
Göreve başladım, personelle samimiyet ufaktan ilerlemeye başladı. Bizim sağlık memuru Hüseyin arada bir gelip, hocam bir gün köylü kız kıyafetleri giyip, lojmana geleceğim, bakalım ne yapacaksın diyor. Ben de gayet doğal olarak, ben ne yapacağım sen kendini düşün diyorum. Ama aklımdan da erkenden fazla mı laubali olduk diye düşünmüyor değilim. Hüseyin gidip gelip bu muhabbeti açıyor. Ben de her seferinde aynı tepkideyim. Baktı ben pek bir şey anlamıyor olsam gerek, asıl konuyu anlattı.
Buralarda eğer evde evlenme çağında bekar bir erkek var ise, onunla evlenmeyi gözüne kestiren bir kız, o eve eşikten içeriye girer ve ben buraya gelin geldim der ise o bekar erkek, o kızla evlenmek zorunda imiş..Anlamayanlar cümleyi tekrar okuyabilirler. Ben de ilk duyduğumda nasıl yani demiştim. Meğer bizim Hüseyin, köyden bir kızla evlenmek zorunda kalırsam ne yapacağımı soruyormuş.
Böyle şey olur mu demeyin, evet oluyormuş ve zaten bolca örneklerini anlattılar. Bekar bir öğretmenin evine evlenmek için kız girmiş, öğretmen eşyalarını bırakıp kaçmış, sonra başka yerlere tayinini yaptırmış. Hatta oğlu askerden gelen bir amca vardı. Yaz ayında kardeşi Almanya’dan gelecekti ve yeğeni ile oğlunu evlendireceklerdi. Kendilerine göre oğlanın hayatı kurtulacaktı. Bana ağlamaklı olarak, evden bahçeye çıkarken bile kapıyı kilitliyoruz, ya bir kız gelirde eve girerse biz ne yaparız diye anlatmıştı..
Bu konu nereden çıktı derseniz. Bu gün, günümüzde düzgün adam bulup evlenmenin ne zor olduğunu falan konuşan arkadaşları dinlerken aklıma geldi. Eskiden böyle evlenmeler de oluyordu.
***********************************
Hastam endişeli olarak polikliniğe, yanıma geldi.
-Hocam 2 tane oğlum var, birisi bilgisayar mühendisi, ötekisi doktor, KBB asistanlığına başladı dedi.
- Eee, ne güzel işte dedim.
- Güzelde sabah 7 de hastaneye gidiyor, akşam 6 da geliyor. Ayda 10 defa da sabah 7 de gidip, ertesi gün akşam 6 da geliyor. Bilgisayar mühendisi olan oğlum onunla dalga geçiyor. Sen manyaksın diyor, o kadar kötü yerlerde, o kadar çok çalışıp, benim yarım kadar para kazanamıyorsun diyor. Çok üzülüyorum, her an her şeyi bırakacak, o kadar okuması da boşa gidecek diye de endişe ediyorum. Ne yapmalıyım? diye sordu..
-Boşuna endişe etme dedim. Normal birisi olsa zaten o kadar kötü koşullarda o kadar çalışacağını bile bile bu işi seçmezdi. Bilgisayarcı oğlun doğru söylüyor aslında hepimiz biraz manyağız dedim.
Normal olduğunu zanneden meslektaşlarıma saygılar.
***************************
Anne 38, kızı 10 yaşında
Çocuğu muayene edip, reçetesini verdim. Okul için rapor yazayım mı diye sordum. Verseniz iyi olur, okul müdürü değişmiş yine deyince, hangi okul ki müdürü değişmiş diye sordum. Düşündü düşündü sağa sola baktı çocuğunun okulunun adını söyleyemedi. Çocuğuna döndü “neydi sizin okulun adı “diye sordu..
“Nasıl yani daha kızının okulunun adını da mı bilmiyorsun” diye çıkıştım. “Yaa doktor bey, onun bütün okul işlerini ben takip ediyorum, yoruluyorum” demesin mi?.. İyi ki takip ediyorsun, ya etmeseydin nasıl olacaktı dedim.
Ne ilgili veliler var. Ya takip etmeseler ?
**********************************
Günün fırçası
Yaşlı amca memleketinden misafir gelmiş. Hasta olunca da torunları alıp, bana getirmişler. Amca da kulaklar bi dünya, anlaşmak ne mümkün.
Bağıra çağıra şikâyetlerini anlat diyorum ama duymuyor ki. Sonunda sesimi daha da yükselterek “amca niye geldin? “ diye sordum.. “ Baksana gül gibi torunlarım var burada niye gelmeyecekmişim” dedi.
Sonra da döndü torunlarına
“nasıl doktor bu, niye geldiğimi soruyor bir de” demez mi?
************************************
Günaydınlar.. Güne gayet dinamik başladık, size de iyi çalışmalar !
*******************************
1992-1993 yıllarında 1 yıl kadar Dilovası Sağlık Ocağında çalıştım. Faili meçhullerin kol gezdiği yıllardı. Tanıdığımız polisler sık sık gelip bizi uyarırdı, akşam karanlık olduktan sonra buralarda kalmayın, bir an önce evinize gidin derlerdi. Dere yataklarından öldürülmüş adam cesetleri toplanırdı.
Faili meçhuller böyle de, sağlık nasıldı derseniz, fecaat durumdaydı. Türkiye’nin nüfusa göre en büyük sanayi beldesi olarak tanımlanırdı Dilovası.. Öyle günler olurdu ki insan nefes almakta zorlanırdı. Sağlık ocağı doktorları olarak, ki zaten 2-3 kişi idik ve yapabilecek hiçbir şeyimiz yoktu. Güya çevre sağlığı hizmetleri de veriyorduk. Ama ne araba ne ekip hiçbir şey yok.. 3 doktor, sonradan 2 kişi kaldık üstelik,3 ebe,1 hizmetli ile ancak polikliniğe yetebiliyoruz. Çevre sağlığı hak getire..
Özellikle akşam oldu mu hava kirliliği öyle bir çökerdi ki, bazen nefes almakta zorlanırdık. Hep düşünürdüm, sürekli burada yaşayanlar, yaşamak zorunda olanlar acaba ne tür hastalıklarla uğraşmak zorunda kalacaklar diye. Ve ben oradan ayrıldıktan sonra bu konuda haberler duymaya ve ister istemez yakından takip etmeye başladım. Kocaeli Üniversitesinden bir hoca bütün engellemelere, tehditlere, saldırılara rağmen çalışmalarını sürdürdü.. Sonunda "kan ve dışkıları bırakın, doğum yapıp çocuk emziren annelerin sütünde bile çinko, demir, alüminyum, kurşun, kadmiyum tespit ettik, tehlike büyük” açıklamasını yaptı.. Ondan sonrası başı beladan kurtulmadı..
Kendisini tanıma şansım olmadı ama, Onur Hamzaoğlu hoca şimdilerde üfürükten gerekçelerle gözaltında.. Oysa ki ülkemizin bu aydın, aydınlık insanlara ne çok ihtiyacı var.. Yazık ki ne yazık!
********************************
İş yerinde odamın penceresi tam yoldan gelenleri gören açıda. Gelen çiftlere bakıp, kendimce analiz-toto oynuyorum.. Çoğunlukla da tutturuyorum
Gelen çift ;
-Birbiriniz gözlerinin içine baka baka geliyor ise ; evlilik raporu almaya geliyorlar..
-El ele tutuşarak geliyor iseler yeni evliler..
-Kadın adamın koluna girerek geliyor ise, birkaç yıllık evliler
-Adam kadının koluna girerek geliyor ise,kadın hamile
-Adam önde kadın 3-5 adım geriden geliyor ise 10-15 yıl arası evliler
-Kadın geliyor, adam 10 dk. sonra, arabayı park ettikten sonra geliyorsa,20 yıldan fazla evliler
-Kadın geliyor, kocam arabada bekliyor diyor ise.. geçmiş olsun veya sağlık olsun diyorum.
******************************************
-ayaklarım çok şişiyor doktor bey
******************************
--kan testi yaptırmaya geldim
******************************
BEŞTE ÜÇ
Sabah sabah gelen ilk beş hastanın üçü ile diyaloglar
( ortada kızı olmadığına göre, bu rapor bile vatandaşın gözünde bu kadar basit görünüyor demek ki )
-----------------------------
------------------------------
ortada liste filan da olmayınca acaba dedim))
--------------------------
( bunu da ilk defa duymuş oldum )
üç demiştim ama ben bunları yazarken dört etti, kusuruma bakmayın gari..
Genç birisi odaya geldi
“selamünaleyküm hocam” dedi. “aleykümselâm “dedim
“Ka..” dedi kaldı. Bakıyorum ne soracak diye. Tekrar “ka..” dedi.. Saniyeler dakikalar gibi geçiyor, gözümün içine bakıyor, anla beni der gibi. anladım kekeme arkadaş ama “ka” dan ne anlayabilirim ki. Arada iki üç defa daha “ka..” dedi ama gerisi gelmiyor. Dur sakin ol, acele etme, nefes al dedim. Sonrasında “kaymakamlık nerede hocam” diyebildi. Yazık, insan üzülüyor..
Neyse komşum Turgay’ın anlattığı kekeme hikayesi ile konuyu dağıtayım.. Kekeme gitmiş fırından simit alacak. “Si… si….siii “ demiş gerisi bir türlü gelmiyor.. “Sittir et, bir poğaça istiyorum” demiş.
Basit gibi ama ne zor hayatlar aslında.
*******************************
Yüzük parmağımda uyuşma oluyor diye geldi.
Baktım parmakta yüzük var ama parmakları o kadar iri ki,yüzük zor seçiliyor. Yahu bu parmak iyi ki gangren olmamış, bu kadar sıkan yüzük olur mu,onu hemen çıkartman lazım dedim.
“Doktor bey bende biliyorum yüzükten olduğunu ama bu yüzük 37 senedir bir defa bile çıkmadı. Keserek çıkartmam lazım ama çıkarırsam hanım kim bilir neler söyler. Ne olur hanımı getirsem de ona da söyleseniz” dedi.
*******************************
2 gün önce tahlil için kan vermişti. Sonucunu gösterdi. Açlık kan şekeri 290 görünüyor.. Ben başladım diyabet ile ilgili prosedürleri anlatmaya.. Anlattım, anlattım o da arada tamam filan diyerek dinliyor.
Tam çıkmaya hazırlanırken “hocam daha önceki tahlillerimde açlık şekerim hep düşük çıkıyordu. Bu defa sabah yiyerek, hem de çok yiyerek gelip kan verdim. Bakayım sizin tahliller doğrumu dedim” dedi..
Ben sustum, gözlerim konuştu !
*********************************************
85 lik Durmuş amca geldi..
“Yahu buraya geliyorum, mahallenin doktoru yaşamam için uğraşıyor. Mahalleye dönünce de mahallenin imamı gözümün içine bakıp duruyor. Artık ölse de yolumuzu bulsak diye. yeter artık sıkıldım, biriniz galip gelin artık! " dedi
Kendisi ile barışık insanlar ne güzel
************************************
İşyerinde sabahtan beri internet kesik.
Teyze kan vermeye gelmiş. Bizim hastalar ne için ne tahlili yapılması gerektiğini bizden daha iyi bildikleri için artık böyle söylüyoruz. Kan verecek, istediği tahliller yapılacak.. Yoksa ihtiyacı olana verilmesi için kan bağışı sanmayın ))
Teyze internet yok, kan alamıyoruz dedik. Teyze fırça atmaya dünden hazır, bastı fırçayı “Ne demek internet yok.. Artık her evde bile internet var !! “
***********************************
“Doktor bey, ben kan tahlili yaptıralı 3 ay oldu mu “ diye sordu..
“Bilmem ama zaten ben değil sen bileceksin onu” dedim.. “Aaa olur mu, aile hekimi olan sensin, sen bileceksin tabi ki” dedi.
Neyse muayenesi bitti, reçetesini verdim. Tam çıkacakken “suda eriyen antibiyotik yazdın değil mi” diye sordu. Ben yoo deyince “ Ama olur mu ben başka türlü antibiyotik içemiyorum ki” dedi. Nereden bileyim ben filan dedim “Ama sende nasıl aile hekimisin, daha önce söylemiştim” dedi.. Yahu kaç kişiye bakıyorum ben, müsaade edin de bu kadarını da unutayım diye açıklama yaparken, bir taraftan da baktım aile hekimliği başlayalı, yani son 6 yılda 3. gelişi.
Evet yaa, ben nasıl aile hekimiyim böyle!
*************************************
Sıradan poliklinik günü notları..
Önce bir vatandaş İlaç yazdırmaya geldim diye içeri girdi. Baktık Aile hekimi Kadıköy’de bir arkadaş. Kayıtlı olduğunuz yere gitmeniz gerekir deyince, sinirlendi olurmu öyle şey, burası devletin yeri değil mi filan saydırdı saydırdı, Sağlık bakanlığına sorup şikayet edeceğim diyerek çekti gitti..
Sonra saat 15.30 gibi bir kadın geldi, tahlil yaptırmaya geldim dedi. Hemşire hanım biz saat 10 a kadar kan alıp, kurye ile laboratuvara gönderiyoruz, burada bakılmıyor diye açıkça ve 3 defa anlatmaya çalıştı ama kadın direniyor “ boş duruyorsunuz işte, şimdi alıp baksanız ne olur sanki” diye tekrarlayıp duruyor. En son artık bende sinirlendim çıktım koridora “yahu şaka mı yapıyorsunuz, dalga mı geçiyorsunuz” diye çıkıştım. Kadın sizi şikayet edeceğim diye söylene söylene çıktı gitti.
Son ilginç vaka bana bile ilginç geldi. Saat 16 sıraları, artık bendeki gerginlik tavan yapmış durumda. Gayet düzgün görünümlü bir adam geldi “psikolojik darp raporu almaya geldim” dedi. Pardon dedim önce yanlış mı anladım acaba diye, tekrarladı yoo gayet doğru anlamışım. Birisi ile alacak verecek sorunu varmış, adam işyerine gelmiş, bunun işyerindeki saygınlığını zedelemiş filan, ondan psikolojik darba uğradım raporu ile adama dava açacakmış.. Gülmemek için kendimi zor tuttum “ ohoo” dedim “öyle her canımızı sıkana karşı rapor alınıp dava açılır olsa, bizim ömrümüz mahkemelerde geçer “
Evet yaa düşünüyorum da “psikolojik darp” kulağa cazip geliyor, nasılsa her gün uğruyoruz!
*************************************
Aile hekimliğinin en gıcık taraflarından
Genellikle hep aynı hastalar geldiğinden, bir süre sonra onları iyice tanır oluyorsunuz. Arada bir hasta listesini güncelleyince bakıyorsunuz bazı hastaların kaydı sizden silinmiş.. Eee ne olmuş, nereye göçmüşler diye bakınca bazılarının epey uzaklara göçtüğünü görüyorsunuz. Uzak derken gerçekten uzak. öbür dünyaya
Şimdi tanıdığım üç hastamın da bu hafta o tarafa göçtüğünü görünce içim daraldı. Bir gün birisi de bakacak, aaa Bülent bey ile iyi anlaşıyorduk, hiçte söylemediydi, nereye göçmüş acaba ?. ve bakacak ki!
****************************************
daha 22 yaşında kadın
Büyüğü 3 yaşında, küçüğü 11 aylık bebeği ile polikliniğe girdiler. Onları muayene ettikten sonra asıl sürprizini söyledi. Ben 2 aylık gebeyim
Çocuklara baktım, kadına baktım. Baktım kaldım işte. "Bu yaşta naapıyosun sen" dedim, anlamsızca.
Zaten o da anlamsız bulmuş olacak ki “ne olacak kiii “ dedi, o cahilliğin dibindeki yüz ifadesi ile.. Ne olacak kii !
*************************************
Vatandaş odama geldi, ki sık gelen bir hastam üstelik. “Hocam dış kapınızı açamadım, kapalı diye 184 ü arayıp kapalı diye şikayet ettim ama onlar kapalı olmaması lazım deyince tokmağı çevirdim kapı açıldı, öyle girdim içeri” dedi..
Ve bunu çok normal bir şeymiş gibi rahat rahat anlatıyor. Bilmeyenler için 184 sağlık çalışanını şikâyet / taciz hattının numarasıdır. Basit tokmağı çevirmeyi bile düşünemeyen zeka küpü vatandaş kapıya vursa içerden duyulacak, ya da kapıda buranın telefonu da yazılı arasa kapı açık denilecek. Ama akla ilk gelen 184 ü arayıp şikayet etmek..
Biz kimi kime şikâyet edeceğiz.
*****************************************
Hastam geldi muayenesi filan bitti, “hocam bir şey sorabilir miyim” dedi. “ komşumun bakıcısı 2 yaşındaki çocuğunun kulağına şarap damlatmış uyusun diye.. Merak ediyoruz da hakikaten uyutur mu ve bir zararı olur mu ? “
Şaşkınlığımı atınca “ hımm, bu konuda çok bilgim yok benim, şarap uzmanı bir arkadaşım var, ona sorar öğrenirim” dedim. Niye kızıp kendimi de gereyim ki..
***************************
22 yaşında üniversite öğrencisi
“3 gündür antibiyotik kullanıyorum ama ateşim hala düşmedi. ”diyerek polikliniğe girdi. İçimden bilinçli çocuk, aferin dedim. Sonrasında “ Bildiğiniz iyi bir ateş düşürücü var mı?” diye sorunca bende ufaktan kıllanma başladı. Hangi antibiyotiği kullandığını sordum dolorin gold dedi (kendisi grip ilacı olur). “Ateşim 38.5 derece oldu, acaba beynim zarar görmüş müdür” diyerek son noktayı koydu..
Sende devreler çok erken yanmış diyecektim ama sustum.. Bildiğim iyi bir ateş düşürücü ne vardı diye düşünmem lazım!
********************************
Bir ziyaret
Uzun bir sessizlik.. boş boş bakışmalar
Yine sessizlik. Aklımın sınırlarını zorluyorum. Kimdi bu,ne iş yapardı.. yok jeton düşmüyor
Yine derin bir sessizlik, bende hatırlama çabası ama ııı ıh yok, jeton düşmüyor. Kim bu yahu?
Bir süre daha boş boş bakışmalar. Meğerse boşlukta zaman ne zor geçermiş
Ben arkadan bakıyorum ve düşünüyorum kimdi bu arkadaş, neci idi.. daha önce nerede tanıştık, en neden hatırlamıyorum.. hala düşünüyorum, bulacam inşallah !
*******************************
keşke öğretmen olduğunu bilmeseydim de, ben de rahat olsaydım!
*********************************
Sonunda dayanamayıp o espriyi bende yaptım..
*************************
Sabah polikliniğe başladım, 3. kişi olarak odaya girdi. Benim hastam değil ve kendini ilk defa görüyorum.. Odaya girmesi ile birlikte odayı ağır bir sarımsak kokusu doldurdu.. Bilenler bilir ki, şu hayatta en nefret ettiğim kokudur kendileri..Kusmamak için kendimi zor tutarak, buyrun dedim.
- Şurada ki yeni açılan hastanede prostat ameliyatı olmak istiyorum.. Orada bi sürü bevliye doktoru varmış. Hangisinin iyi olduğunu biliyormusunuz yada nereden öğrenebilirim ??
-Bildiğim kimse yok orada, kusura bakmayın yardımcı olamadığım için
dedim gayet efendi bir şekilde. Sabah sabah hem sinirim bozulmasın hem de ben kusmadan o kokusunu tez vakitte alıp gitsin de, odayı havalandırayım diye..
Arkadaş bu nasıl bir kafadır böyle?? Hiç tanımadığın bir doktora hiç tanımadığın doktorların iyisini soruyorsun .
Haa unutmadan, kahrolsun sarımsağın kokulu sağlığı!
*****************************
Teyze gelmiş, aile hekimi Kartal’da görünüyor. Kendi aile hekimine gitmen lazım diye anlatmaya çalışıyorum. Teyzem takılmış plak gibi tekrarlayıp duruyor. “ ben yalnız yaşıyorum, aile değilim ki aile hekimim olsun” diyor, başka bir şey demiyor. Sistemi ben anlatmaya çalışıyorum olmadı, hemşire arkadaşlar anlatmaya çalışıyor olmadı.
O arada whatsapdan bir arkadaş grubuna yazdım, cin fikri olan var mı, teyzeye anlatabileceğim diye. Geldi anında bir cin fikir. Arkadaş “Biz aile hekimiyiz aile olmayana bakmıyoruz” diyebilirsin dedi. Evet yaa süper işte, bunu şimdiye kadar neden düşünmedik ki.. Biz aile hekimiyiz, bundan böyle aile olmayana, bekara, yalnız yaşayana bakmıyoruz sevgili aile hekimi arkadaşlar. Onlara aile hekimi olmayanlar baksınlar!
***************************
Ne oldu, ne bu halin diye sordum.
“Doktor oğlum, artık dayanamıyorum” dedi. Hayırdır deyince de “bende KOAH var, bir sürü ilaçlarım da vardı ama, komşularım kullanma onları, ciğerlerini bitirir onlar dediler. Bende ilaçlar bitince daha almadım ama artık dayanamıyorum, ciğerlerim biterse bitsin, ne olur bana ilaç ver” dedi.
Cahillikte bir yere kadar.. Kızarmısın, üzülürmüsün .
Öğleden sonra gelen yaşlıca bir hastam ne dese beğenirsiniz..
"doktor bey, sana üzülüyorum. Ben geziyorum, dolaşıyorum geliyorum, sen hep buradasın ! "
Benim gibi adama söylenecek laf mı bu .
-O stentler Amerika’lıları öldürüyor, Türkleri öldürmüyor rahat ol !
Tahlil sonucunu gösterdi, demiri düşük çıkmış.
Almayacaksın madem boşuna neden yazayım diyen ben mi tersim, olay mı ters, hasta mı ters… Yoksa burcum mu ters!
***************************************
4 tane çokbilmiş ilkokul öğrencisi geldi. Bu kanka arkadaşlar, geçen hafta parmaklarını delip, birbirlerininkine dokundurmuşlar..
Kan kardeşi olmuşlar yani. Bunu öğrenen öğretmenleri, Aids olmuşsunuzdur siz, yakında ölürsünüz demiş. Doğru yalan, kendi ifadeleri böyle..
Bu haylazlar da madem yakında öleceğiz, neden okula gidelim ki diyerek,1 haftadır okula gitmiyorlarmış. Hangisinin aklına geldiyse, gidip doktora soralım demişler. Yok bundan ölmezsiniz, okulunuza gidin diye anlatınca sevinerek gittiler.
**************************************
“Antibiyotik almaya geldim “
diyerek odaya geldi. “eczaneye gidecektiniz galiba, yanlış yere geldiniz” dedim. Kendileri ziraat mühendisi imiş. “Artık antibiyotikler reçetesiz verilmiyor, biliyorsunuzdur herhalde” dedi. Tavırlarından ben bu işleri biliyorum ukalalığı dökülüyor..
Neyse biraz soruşturdum, adam demez mi “ben 20 yıldır, her ay bir kutu antibiyotik içiyorum, içmesem yaşayamam ki”. Haydaa nasıl yani. Antibiyotiğin ne olduğunun önemi yok ama yüksek gramlıları tercih ediyormuş.
Adam o kadar bilmiş ki, dişimi sıkıp 10 dakika böyle bir şeyin ne kadar yanlış olduğunu anlatmaya çalıştım ama nafile. İlk defa böylesi ile karşılaştım.. Okumuş cahil dedikleri böyle bir şey herhalde..
***********************************
75 yaşında ki teyze odaya girdi..
Masamın üzerine bir sürü ilaç bıraktı.. “Bunlar gelinimin annesinin ilaçları, nasıl kullanacağını bana anlat, bende onlara anlatacam” dedi.
“Anacığım böyle şey olmaz, gelininin annesini tanımıyorum, hastalığını hiç bilmiyorum, bunları öyle tarif edemem “ filan diye anlatmaya çalışıyorum.
“Onlarda seni tanımıyor zaten. Ben tanıyorum diye beni gönderdiler, tarif etsen ne olur sanki” diyerek kıza kıza gitti.
********************************
85 yaşını geride bırakmış ihtiyar delikanlı Durmuş amca geldi.
Daha kapıdan girerken “ her seferinde bu yaşlı adamda ölmedi hala diyorsundur ama yaşıyorum işte bak” dedi gülerek. “ yaa hiç sorma, imam her sela okuduğunda kulak kabartıyorum, senin adını mı diyecek acaba diye ama yok, hep başkaları” dedim.
İlaç listesini çıkarttı, bir yığın ilaç. “ yahu devlet yaşlıların ölmesini istemiyor galiba, bu kadar ilaç mı olur, yaşatmak için her şeyi yapıyor. Sen beni geçersin” dedi. “Haydaa, o da nereden çıktı” dedim. “Ben demir yollarında çalıştım. Açık havada sürekli geziyordum. Sen doktorsun da ne olmuş, küçücük oda da kafese konmuş aslan gibisin. Tabii ki benden önce ölürsün” demez mi ?
Valla öylece kaldım, ne güzel şakalaşıyorduk, bu da nereden çıktı dedim içimden. Benim gibi adama söylenecek laf mı bu. Baktım Durmuş amca çok acımasız daha uzatmayayım diye. “bakacağız, görürüz kim önce ölecek.. Hadi geçmiş olsun, görüşürüz” dedim. “ görüşürüz demek, kalk git demektir, tamam gidiyorum ama yine geleceğim” diyerek gitti..
Beni kafesimde bırakarak!
*************************************
Denilmesine çok alışığız da, bugünkini ilk defa duydum..70 li yaşlarda ki kadın hastamın odadan çıkarken ki sözü;
- Sana hayırlı işler bacım !
Sabah gelen ilk hastam Şili‘li olup, bir Türk ile evli olduğundan uzun yıllardır burada yaşayan bir hanım. “doktor bey rica etsem kan tahlillerimi yaptırır mısınız, mümkünse tiroit tahlili de istiyorum “dedi. Tamam dedim, tahlilleri bilgisayara girdim. Arkasından “ çok zahmet veriyorum ama şeker ilacım bitti, ondan da yazabilir misiniz” dedi. Tabii ki dedim, ilacını yazdım, odamdan çıkarken iyi mesailer, kolay gelsin dedi. Kanını verdikten sonra da iyi günler diyerek çıktı gitti..
Arkasından gelen teyze ayda 2-3 defa gelen bir hastamız. “Tahlil yaptırmaya geldim, ne varsa yaptıracam” dedi. Arkasından elindeki ilaç listesini masamın üstüne koydu ” Bu ilaçları da yazacaksın” dedi.
Artık kendimi tutamadım. “Bak kapı açıktı, senden önceki hanımın nasıl konuştuğunu duydun, böyle emirler vererek olmaz bu işler“ dedim. Bir taraftandan da işini hallediyorum. Normalde ne beklersiniz. Ayy pardon doktor bey, ben öyle demek istemedim filan değil mi. Teyzem aldı sazı eline “ sen buranın doktoru değilmisin bizim tahlilleri de yapacan ,ilaçları da yazacan. Anladım sen artık bize bakmak istemiyorsun. Sana bakacağın yer bulmasını da bilirim ben, sen görürsün!” dedi ve çıktı..
***************************
Sürekli gelen emekli hastam geldi. Her zamanki şeker ilacını çıkarttı. Hep 3 aylık 3 kutu yazdığımızdan, yine öyle yazacağımı biliyor tabi ki. “ doktor bey bu defa 2 kutu yazar mısınız “ dedi. Şaşırdım, baktım “niye ki hep kullanıyorsun, daha da kullanacaksın” dedim. Sıkılmış, mahcup halinden anlamam lazımdı ama o kadar da değildir diye herhalde, aklıma gelmedi.
“ Kullanma günü geçmesin diye 2 kutu dedim” dedi. Ben de saf saf “ bunların son kullanım tarihleri 2-3 yıl oluyor, bir şey olmaz” dedim..Artık mecburen gerçeği söyledi..” doktor bey, yüzdesini verecek param yokta! “…
Nasıl utandım, rahatsız oldum.
*******************************
Vatandaş daha ellisinde bile değil. Diğer doktor arkadaşa yeni kayıt olmuş. Dolayısı ile bizde hiçbir ilaç kaydı filan da yok. İnsülin yazdırmaya gelmiş ama ilacının adını bilmiyor. Böyle olmaz çeşit çeşit insülinler var diye anlatmaya çalışıyorum.. Yaz bir tanesini işte ,ne fark eder hepsi insülin değil mi diye direttikçe diretiyor.. ya sabır deyip tekrar anlatmaya çalışıyorum, böyle olmaz diye ama anlamıyor da anlamıyor. İnsüline bağımlı diyabet hastası bilinci bu kadar !..
Yanında getirdiği 8-10 yaşlarındaki kızını gösterdi. “ Bunu Kuran kursuna verecem, gözünün ve dişinin sağlam olduğu raporu istediler, bari onu alalım” dedi. İçimden bir an kurbana koyun mu vereceksin demek geçti ama, durduk yere ortam daha da gerilmesin diye sustum. Onları göz ve diş doktorlarından alacaksın diye başımdan savıp gönderdim de..
Sabır küpü ile sinir küpü arasında bu kadar da gidip gelinmez ki.
*******************************
20 yaşlarındaki delikanlı odama girdi ve sözü ;
-usta, kolay gelsin
-buyrun, neyiniz bozuktu?
Bu ne yahu, kendimi biranda buzdolabı tamircisi filan zannettim. Gerçi burada beni buzdolabı, bilgisayar yada ne bileyim sifon tamiri yaparken görmüş olabilir. Hatta çatıya çıkıp, orada tamirat yapmışlığım bile vardır ama.. ben onu ilk defa görüyorum..
-usta, kolay gelsin!