"Bir gün kalkacaksınız ve hep hayal ettiğiniz şeyleri yapmaya vakit kalmamış olacak.."
Paulo Coelho
13 Aralık 2019 günü aşağıdaki yazıyı yazmışım..
Bende enerji diplerde, millet zaten kitap ne demek düzeyinde.. O yüzden bu sayfada toparlamaya çalışalım..
**************************
Benim için Tıp bayramı hangi gün biliyor musunuz ?
Akşama kadar onlarca kişi ile muhatap olmuşum.. Mesai bitmiş, kapıdan çıkıyorum. Yılların alışkanlığı olmuş..Bütün günün kısa bir muhasebesi gözümün önünden geçer. Bu gün nasıl geçti diye..
Öyle kaç kişiden teşekkür almışım, kaç kişiden hayır dua almışım, kaç kişinin bir sıkıntısına çare olmuşum, kaç kişinin bir derdine derman olmuşum diye aklıma bile gelmez. Bu benim işim zaten.
Düşünürüm bugün dayak yemeden, küfür yemeden, hakaret edilmeden, tehdit edilmeden, kişiliğim, mesleğim küçümsenmeden, haksız yere canım sıkılmadan, sinirlendirilmeden günü tamamlamış mıyım?. Eğer tamamladığım bir gün ise, ki o günler çok nadir özel günlerdir, işte o gün benim için bayramdır. Gerisi hikaye!.
ve bu hikayeyi yaratanlara günün anlam ve önemine binaen, benden bayram kınası!
-efendim
-hakkınızda şikâyet varmış, bakanlıktan aradılar
-konu neymiş
-vatandaş az önce gelmiş, siz poliklinik odasında birileri ile konuşurken gülüyor musunuz, hatta kahkaha atıyormuşsunuz!
… ( sessizlik, içimden geçen gülme ile karışık küfürler …)
-eee, gülmek yasak mı?
- ne bileyim hocam bakanlıktan bizi aradılar, ben de size haber veriyorum.
- tamam, teşekkür ederim
Sizlerden rica ediyorum bana kıllığınız varsa, yok hatta çok seviyorsanız da bir bahane bulup beni bakanlığa şikâyet edin. Şurada son haftamı çalışıyorum. Geriye dönüp baktığımda daha rahat "iyi ki emekli olmuşum" diyebileyim.
**********
Bu Bir Eğitim Kültür Uyarı yazısıdır da!
Acaba bugün kaç tane hasta olmuş, kaç tane ölüm olmuş diye merakla akşamı beklemeyin da..Çin’li Konsolosun dediği gibi onlar sayı değil İnsan, İnsan da!… Ve üzücü insan hikayeleri artmaya başladı da!.. Kendi üzücü hikayenizin anlatılmasını istemiyorsanız dışarı çıkmayın da, çıkarsanız da İnsanlardan uzak durun da!.. Hala işin ciddiyetini anlamayan çok kişi görüyorum da!
Bilmeyenler için yazayım, bir Trabzon’lu için “da” sadece bir bağlaç değildir.
Hayde da! (kızgınlık)
Ver da! (rica)
Çok Güzel da! (soru)
Dur da! (uyarı )
Dur diyorum sana da! (son uyarı)
******************************
Emekli olmama 2-3 yıl kalmıştı. İstanbul’da aile hekimlerinin örgütlenmesi için kapı kapı dolaşıp, bilgilendirme, bilinçlendirme çalışmaları yapıyorum. Bir doktor arkadaşın poliklinik kapısını çalıp, içeriye kafamı uzattım kendimi tanıtıp görüşmek istediğimi söyledim. Hasta çıksın görüşelim dedi. Hasta çıktı, ben bekliyorum ki kendisi dışarı çıkıp beni davet etsin. Bekle, bekle .. baktım olacak gibi değil.. Tekrar kapıyı çalıp içeriye girdim. Kızım yaşında yeni, bir kaç yıllık doktor.. Dedim kendi kendime, sinirlenmek yok. Madem giderayak kapı kapı dolaşıyorum, sakin olacağım!..
Yerinden bile kalkmadan, buyurun filan dedi.. Bak benim emekli olmama 2-3 yıl var, o da yılımı doldurdum da yaşımı doldurmayı bekliyorum. Ama siz daha çok gençsiniz, mesleğin ilk yıllarındasınız. Her geçen yıl işler daha kötüye gidiyor. Bir taraftan yönetimin baskısı, bir taraftan vatandaşın baskısı.. Gelecekte çok daha sıkıntı olacağı kesin.. Ne kadar örgütlü olunursa o kadar güçlü olunur, baskılara direnç o kadar kuvvetli olur.. filan, ben böyle anlatıyorum.. Anlatmam bitti, “ abi haklısınız ama ben hiç bir yere üye olmam, eylemlere katılmam ama sizi destekliyorum“ dedi..
Ne diyeceğimi bilemedim. Biliyordum da söylemek olmazdı. En özetle Layn ben emekli oluyorum zaten , beni değil kendi geleceğini destekle demek lazımdı..
Emekli olsam da hekim arkadaşlarımın sıkıntılarını yakından takip ediyorum. Aslında her açıdan dibe doğru giden ülkemizde onlar da paylarına düşeni alıyorlar.. Yazdığım kötü örnektekiler maalesef çoğunlukta olsa da, duyarlı, bilinçli, şahsi çıkarları kadar halk sağlığı için de kafa yoran hekim arkadaşların sayısı azımsanmayacak kadar çok.. Seslerine ses olmak gönül borcumuz.. Aile hekimleri bu çarpık sistemin en çok sıkıntı çekenleri olarak itirazlarını duyurmak için bir dizi eylemler içindeler..Duyarlı dostlar, karınca kararınca destek olmanızı bekliyorum..
*****************
Yıl 2007
Tuzla Merkez sağlık ocağına tayinim çıktı. Aradan bir hafta geçmedi, diğer doktorlar sanırım beni bekliyorlardı, hepsi izine gittiler. Bir anda kendimi tanımadığım yerde, tanımadığım personelle yalnız başıma çalışır durumda buldum. Şimdiki gibi bilgisayar filan yok. Her şeyi, uyduruktan, ne işe yaradığı belli olmayan poliklinik defterine de kayıt ediyoruz. Protokol numarası, tanı, yazılan ilaçları gibi.. Tabi ki yazdığımız reçete, rapor vs yanında..
Hiç unutmam, öğleye kadar öyle böyle idare ettim. Öğle yemeği sonrası sağlık ocağına döndüm, aman Allah'ım, ana kapıdan içeri giremiyorum. Koridor ana baba günü gibi kalabalık. Bir an düşündüm, geri dönüp kaçsam mı diye.. Bu kadar millete nasıl bakacağım, manyak mıyım ben diye.. Yok olmaz, bana yakışmaz dedim. Milleti yara yara, açılın ben doktorum der gibi, poliklinik odasına girdim, Allah ne verdiyse son sürat çalışıyorum. Öyle yardımcı hemşire filan da yok, niyeyse o zamanlar öyleydi..
Uzatmayalım akşam oldu, herkesin işi görüldü.. saydık tam 265 kişi olmuş. Şaka gibi..265 kişiyi muayene etmişim, ilaç yazmışım, rapor yazmışım filan.. dediler bu bir rekor, ama ödülü yok
*********************************
Artık emeklilik modunda olduğum için, günlük poliklinik hikayeleri yazmıyorum diye vukuat olmuyor sanmayın. Örneğin bugün..
-doktor bey, pazartesi gelmiştim. kolumdaki alerjiler verdiğiniz kremden sonra biraz azaldı ama tam geçmedi.
-düzgün kullandınız değil mi?
-kremi dün aldım, sadece akşam bir defa sürdüm
-- …..
noktaları siz doldurun artık ...
bana göre lay lay lom.. yani çokta tın!
***************
Kuşadası Tapu Müdürlüğünden bildiriyorum
Teyzeme daire satın almanın işlemleri için sabah 8.30 da geldik.. Evrakları verdik, saat 9 da elektrikler kesildi.. Öğleye doğru geldi.. Saat olmuş 16.40 ve biz hala işi bitirsinler diye bekliyoruz.. Bitip bitmeyeceği de meçhul!
Aklıma ister istemez bizim poliklinik işleri geldi.. İçeride hasta 10 dk kalsa dışarıdan sesler gelmeye başlar " ne bu yahu, işimiz gücümüz var. içeride ameliyat mı yapılıyor "..
Burada kuzuların sessizliği!
******************
İlk hasta “öksürünce göğsüm tayır tayır ediyor” dedi.
İkinci hasta “üzerime bir tirildeme geliyor “ dedi..
İçimden üçüncü hasta da “bilinmeyen bir dil” ile konuşursa sözlük yazmaya başlayacam dedim. Hastaların kendisini ifade dili sözlüğü.. Ama şimdilik kurtardım, üçüncü hasta normal Türkçe konuştu ..
-doktor bey,oğlumun depresyon ilacını yazdıracam
-oğlunuz nerede?
-bim de çalışıyor, izin alıp gelemez ki
-olmaz, kendisinin gelmesi lazım
kadın dışarı çıktı,telefon ile görüştü, 5 dk. geçmeden oğlu yanımda!
___________________
-doktor bey karımın tansiyon ilacını yazdırmaya geldim
-karınız nerede?
- Sabiha gökçende çalışıyor,gelemez ki
-olmaz, kendisi gelmesi gerekir
yarım saat geçmeden karısı yanımda..
-eşiniz Sabiha gökçende çalıştığınızı, gelemeyeceğinizi söylemişti?
-bu gün izin günüm!
_____________________
-doktor bey, karımın ilaçlarını yazdırmaya geldim
-karınız nerede?
-sıcak diye gelmek istemedi
-olmaz böyle, kendisinin gelmesi gerekir
-ama o benim karım!
-tamam karınız ama kendisinin gelmesi lazım
-niye ki,o benim karım!
-ona itirazım yok, tamam karınız ama kendisinin gelmesi lazım
-nasıl gelsin Beykoz’da o, karımın ilacı niye yazmıyorsun ki?
-sizin aile hekiminiz kim ki ( sisteme baktım Beykoz’da bir arkadaş ).. bak zaten aile hekiminiz de burası değilmiş, olmaz bu iş!
-yaa doktor bey benim karım o , ne fark eder ki?
-ayy amca daraldım ama.. tamam senin karın, ona en ufak bir itirazım ya da şüphem yok ama Beykoz’da kendi doktoruna gidecek, burada olmaz, kendisi olmadan hiç olmaz!
-ben karımın ilacını yazdıramayacak mıyım yani?
-…….
( ben de devreler yanar! )
Sabahtan bu vakte kadar ki yaşadıklarımdan 3 hasta örneği… En ufak bir senaryo ya da ilave yok. Demek ki bir tanesi bana saldırmaya kalksa, polis çağırsam şimdi belki de açığa alınmış olarak yazışıyor olacaktık..
( belki daha iyi olurdu, bunlara biraz ara vermiş olurdum.. bak bilemedim şimdi!)
****************************
Sabah hastanın muayenesini yapıp, ilaçlarını yazdım
-doktor bey emekli olacağınızı duydum, doğru mu?
-olacağım inşallah ama daha en az bir yıl var!
-yapmayın doktor bey, emekli olmayın. Biz ne yapacaz, sizin gibi doktoru nereden bulacağız!
Gülmeye başladım.. gülmem üzerine şaşırmış bir şekilde sordu;
-ne oldu doktor bey, neden güldünüz anlamadım?
-boş verin, sizinle ilgisi yok aslında, öylesine güldüm!..
Nasıl gülmeyeyim ki.. Sabah hasta listesini güncelleyince kaydını benden alıp, yakınlarda ki bir aile hekimine geçen bir aile dikkatimi çekti. 2 çocukları olan bu aile burada çalıştığım 13 yıldır bana geliyorlardı. Her geldiklerinde, kadın bana uzun bir methiye diziyordu. Efendim benden başka hiçbir doktora güvenmiyorlarmış, çocukları benden başka doktora gitmiyorlarmış, sakın buradan başka yere gitmeyeymişim, gidersem de onlara mutlaka telefonumu ve gittiğim yeri söylemeliymişim ki mutlaka nerede olsam bana geleceklermiş…miş..miş.. Artık bu yalakalıklarından içim bayıyordu..
Sonuç.. dün randevu alıp gelmişler ama ben mahkemeye gittiğim için burada olmadığımdan, sinirlenmişler.. öyle şey olur muymuş.. ve gitmişler kayıtlarını benden aldırmışlar..
Eski arkadaşlarda tecrübe çoktur da, genç arkadaşlara tecrübe olsun istedim.. Yüce halkımızın temel değerleri arasında çıkarı olana sınırsız yağcılık da bulunur.. Gaza gelip, havalara girmeyin.
**************************
Bu fotoğrafı görmeyen kaldı mı? Aslında kısa videosunu izlemeyen. İnsanların can kurtarmaya çalışırken canlarını kurtarmak için verdikleri mücadeleyi hayretle izlemeyen?..
Ve bakan buyurmuş ki aslında ölen yakınlarını görmek isteyenleri yanlış anlamışlar, kendilerine zarar vereceklerini düşünmüşler.. Artık kargalar bile gülmekten yoruldu!
Aklıma geldi.. 30 yıllık hekimliğimde sadece 4-5 yıl önce bir defa bir hasta ile karakolluk olmuştum. Aklımda kalanı özetlersem; Vatandaş geldi elindeki poşeti masamın üzerine boşalttı, bir sürü ilaç kupürü, "bunların hepsini yazacaksın!" dedi. Burası bakkal dükkanı değil, bakkaldan bile böyle emir vererek bir şey istenmez dedim "eşek gibi yazacaksın!" dedi. Al kupürlerini ve git dediğimde bir yığın hakaretler eşliğinde masamın üzerindeki çay bardağını alıp bana fırlattı. Yana eğilip hedef olmaktan kurtuldum ama bardak yerde paramparça oldu. Sonrası polis çağırmalar, karakola gidip şikayetçi olmalar. Derken aradan altı ay geçti, karakoldan aradılar. Savcı polisler aracılığı ile sormuş.. kırılan çay bardağı şahsımın mıymış, devletin miymiş?.. Baktım savcının gözünde bir çay bardağı kadar değerim yok, şikayetçi olmaktan vaz geçersem tekrar buralara gelmekten, mahkemelere gitmekten kurtulur muyum diye sordum. Kurtulursun, dosya kapanır dediler ve şikayetçi olmaktan vaz geçtim..
Emekli bir hekim olarak olayları üzüntü ile takip ediyorum. Birilerinin gözünde çay bardağı kadar değeri olmayan meslektaşlarımın canları pahasına can kurtarma çabalarını..
***************
Bu saatte yazılacak şey değil ama aklıma düştü ne yapayım..
İşimiz gereği her gün onlarca kişi ile tanışıyoruz, görüşüyoruz, şakalaşıyoruz, kavga ediyoruz.. Sonuçta hepimiz insanız.. Bazıları ile frekansımız tutuyor, bazıları ile ne kadar zorlasan da olmuyor..
İbrahim..
Aile boyu tanırım kendilerini.. Sevdiğin hastalarını say deseler, ilk sıralarda bu aile gelir. Ne zaman gelseler, ne sıkıntıları olsa güleç yüzlüler.. Güleç yüzlü inanları severim.. Yüzü gülsün canımı alsın, o derece.
İbrahim
53 yaşında.. Kronik romatizmal hastalığı var.. haftada bir gün bende.. muayene olur, ilaç yazdırır.. Ağrıları çok olsa da, yüzündeki gülümseme hiç eksik olmaz. Her geldiğinde 2-3 dakika da olsa şakalaşırız..
Eşi de, oğlu da aynı güleç yüzlü.. Bıktım artık sizden, her gün buradasınız derim, karşılıklı güleriz.. daha nasıl anlatayım..
Dün hasta listesini güncelledim..Aaaa 3 gün önce gelmiş olan İbrahim'in benden kaydı silinmiş... Nasıl yani, yanlışlık var herhalde dedim ama içimde bir kurt..
Hemşire hanıma arasana bakayım dedim, ne olmuş?..
Kötü haber geldi.. Pıhtı atmış ve İbrahim vefat etmiş.. Eşini aramam lazım ama gücümü toplayıp arayamadım.. Ne denir ki, nasıl denir ki..
Buradan okuduklarını da sanmam ama….
Hayat işte.. pamuk ipliği.. çok ciddiye almamak lazım!